Venezuela denildiğinde hiç şüphesiz ilk olarak akla sahip olduğu petrol kaynakları gelmektedir. 303 milyar varillik kanıtlanmış rezervleri ile, hali hazırda Venezuela dünyadaki en fazla petrol kaynağına sahip olan devlettir. Tabii teknik, ekonomik, finansal, mevzuatsal, yönetimsel gibi farklı sebepler yüzünden üretim ve ihraç potansiyeli açısından ilk on içerisinde dahi değildir.

Ocak 2019 itibarı ile Venezuela’nın günlük üretiminin 1,5 milyon varilin biraz altında olduğu tahmin edilmektedir. Bu üretimin ise 1,2 milyon varilinin ihraç edildiği, bu ihracatın da; 0,4 milyon varililinin ABD’ye, 0,3 milyon varilinin Hindistan’a ve 0,25 milyon varilinin ise Çin’e yapıldığı bilinmektedir. Yani hali hazırda Venezuela’nın en büyük müşterisi yine kendisi ile en fazla uğraşan ülke konumunda olan ABD’dir.

Venezuela’nın petrol kaynakları ve bu kaynaklarla ilgili birkaç önemli hususa daha değinecek olursak;

  • Sahip olduğu kaynakların çoğunluğu yüksek miktarda sülfür içeren, ağır petrol olarak nitelendirilen yapıdadır. Yani bu kaynakların üretimi maliyetli ve zordur. Üretimin devamlılığı için yüksek teknolojiye, insan kaynaklarına, ekipmanlara, bilgi ve tecrübeye ve ciddi anlamda finansa ihtiyaç bulunmaktadır. Diğer bir ifade ile herhangi bir ambargo, ülke içi huzursuzluk, finans kesintisi gibi durumlar direk olarak üretim kapasitesini etkilemektedir.
  • Bunlara ek olarak mevcut yüzey tesisleri çoğunlukla eskidir. Bu da her ne kadar birim üretim maliyetlerini düşük gösterse de, bakım – onarım ve işletme maliyetlerini bir hayli arttırmaktadır.
  • Petrol ihracatı, ülke gelirlerinin %50’sinden fazlasını oluşturmaktadır. Dolayısı ile petrol fiyatlarındaki düşüş, ambargolar, yüksek enflasyon gibi negatif etmenler ülke ekonomisini ve haliyle üretimin devamlılığını sağlayacak olan yatırımları da olumsuz etkilemiştir.
  • Mevcut durumda ülkede birim petrol üretim maliyeti 20 – 25 $/varil civarındadır. Fakat ülke bütçesindeki petrol fiyatları nezdindeki kırılma noktasının 100 $ bandının dahi çok ötesinde olduğu düşünülmektedir.
  • Ülkenin petrol satışlarındaki en büyük müşterisi ABD’dir. 2015’te ABD’ye yapılan ihracat 840 000 varil / gün seviyelerine çıkmış, günümüzde ise yarı yarıya azalmıştır.
  • Finans sıkıntısı sebebiyle ülkede hizmet veren, yüksek teknolojiye sahip uluslararası servis şirketleri Venezuela’yı terketmişlerdir. Servis hizmetlerinin neredeyse hepsinin muhatabı olan Milli Petrol Şirketi’nin ilgili şirketlere (neredeyse hepsi ABD menşeili) büyük meblağlarda borcu birikmiştir.
  • Mevcut yasalar, saha işletmesinde yabancı yatırımcıların en fazla %40 oranında proje ortağı olabilmesine izin vermekte bu da uluslararası sermayenin hevesini kırmaktadır.
  • ENI, Total, Chevron, CNPC, Shell, Rosneft, Repsol, Inpex, ONGC, Perenco ve Sinopec ülkedeki önemli yabancı yatırımcılardandır.
  • ABD’nin uygulamaya koyduğu ambargolar henüz direk olarak petrol ticaretini engellememiştir. Lakin, finasal, lojistik, ekonomik ve teknik etkileri sebebiyle petrol sektörü bu durumdan olumsuz etkilenmiştir.
  • Doğalgaz konusunda ise, Venezuela, 5,8 trilyon m3 civarında bir rezerve sahiptir. Yıllık üretimi 35 bcm civarındadır. Bu üretimin yaklaşık olarak 20 bcm’i iç tüketim dahilinde değerlendirilmekte, kalanı ise ağır petrol kurtarım oranlarını arttırmak için kullanılmaktadır.
  • Mevcut milli petrol şirketi olan PdVSA’nın dış yatırımlarının çoğu ABD’de yer almaktadır. PdVSA’nın rafinaj kapasitesinin neredeyse %30’u ABD içerisindedir.
  • Ülkenin finansal sıkıntıları çözebilmek maksatlı dağıttığı (ve ödeyemediği) karşılıksız tahvillerin çoğuna Çin ve Rus menşeili şirketler sahiptir. Çin ve Rusya’ya bu minvaldeki ciddi borçlanma, siyasi yakınlığın yanı sıra, daha derin bir bağımlılık boyutu kazandırmaktadır.
  • Hatta yakın zamanda bu tahvillerin bir bölümüne sahip olan Rus Rosneft firması, PdVSA’nın ABD’deki rafinerilerinin %49’unu almak için girişimlerde bulunmuş ve bu girişimler ABD’li makamlarca engellenmiştir.
  • ABD’den de Venezuela’ya yönelik ciddi anlamda petrol ürünleri satışı söz konusudur.
  • Bu alanlardaki ticaretler henüz ambargoya dahil edilmemiştir.

Fakat ABD’nin muhalefet liderini devlet başkanı olarak tanıdığını ilan etmesi akabinde başlayan dış müdahale neticesinde gerilen ortamın süreci çok daha girit bir duruma getireceği düşünülmektedir.

Peki gerilen bu ortamda enerji alanında kim nasıl etkilenebilecektir?

Öncelikle şu ifade edilmelidir ki, ilgili etkilerin yaşanması için, gerilimin tırmanması ve ABD yada Venezuela yönetimlerinin petrol ve petrol ürünleri ticaretine kısıtlama getirmesi gerekmektedir. Mevcut durumda psikolojik bir gerginlik söz konusu olsa da, kısıtlama hususunda ivedi bir hamle yapılması çok da muhtemel değildir. Çünkü iki taraf da henüz buna hazır değildir. Yine de, bu ihtimalin gerçekleştiği varsayılır ise;

  • Bu süreçten en fazla etkilenecek olan, Venezuela’dan ağır petrol ithalatı yapan ABD’li rafinerilerdir. Bu rafinerilerin haliyle teknik olarak en verimli işleyebildikleri petrol ağır ve yüksek sülfür oranlı Venezuela petrolüdür. Bu petrol hacmindeki bir kısıntı, ilgili rafinerileri ikame kaynak arayışına yöneltecektir. Bunun için de, %100 aynı niteliklerde olmasa da, Kanada, Meksika ve ABD kaya petrolü tercih edilecektir. Zaten bu tercih sebebiyle ABD kaya petrolü oranının etkin olduğu “West Texas Sour Crude” fiyatlarında son 10 günde neredeyse 12 $ / varillik bir artış meydana gelmiştir. Yani ucuz olması gereken ağır petrol ilgili rafinerilere pahalıya gelmeye başlamıştır. Tabii uzun vadede bu husus dahilinde farklı önlemler alınabilecektir.
  • ABD borsasında Venezuela ile iş yapan şirketler değer kaybı yaşayacaktır.
  • ABD’nin yanı sıra, Çin ve Hindistan gibi ülkeler için de daha düşük fiyatlarla daha fazla hacim satın alabilme imkanı doğacaktır.
  • WTI ve Brent bazında petrol fiyatlarının ise, halen arzın yüksek, talebin düşük olduğu, ABD’nin dolar kuru politikaları gibi hususlara dikkat edildiğinde, ciddi anlamda etkilenmeyeceği söylenebilecektir.
  • Venezuela’da üretim kapasitesi hızlı bir düşüş trendine girecektir. (Hatta bu düşüş trendi diğer konvansiyonel kaynaklara sahip olan benzer nitelikteki ülkelere kıyasla çok daha büyük bir ivme ile gerçekleşecektir.) Üretim seviyesinin bir yıl içerisinde 1 milyon varil / günün altına düşmesi muhtemeldir.

O halde ABD’nin bu hamlesini nasıl yorumlamak gerekir?

  • Öncelikle belirtilmelidir ki; ABD kendi iç dengelerindeki ihtilaflar sebebiyle dış politikasındaki stratejilerinde çelişkiler yaşamaktadır.
  • Değişen dünya düzeni, Çin ile devam eden ticari rekabeti sebebiyle birçok netice alamadığı ve alamayacağı hamleler sergilemektedir.
  • Arka bahçesi konumunda olan Güney Amerika’daki müttefiklerini korumak, özellikle ekonomik sebeplerle Venezuela’dan ciddi anlamda gayri resmi göç alan Kolombiya’ya yönelik riskleri bertaraf etmek, neo-liberal dünya görüşü karşısında bir tehdit olarak gördüğü sosyalist bir oluşumu zayıflatmak ve Venezuela üzerinden bölgede artan Çin – Rusya etkinliğini kırmak maksatlı olarak süreci başlatmıştır.
  • Fakat daha önceki darbe hamlesinde olduğu gibi, bu hamlesinde de başarıya ulaşamayacaktır.

Tabii tüm bu gerekçelerin yanı sıra, enerji kaynakları üzerinde kontrol sağlamaya veya kontrolünü sürdürmeye çalışan ABD için Venezuela her şekilde stratejik bir pozisyondadır. Fakat artık ABD’nin dünya üzerinde halkların tercih ettiği yönetimleri devirecek, bencil – sömürgeci yaklaşımları ile daha fazla kaos oluşturarak istediğini alabilecek yetginliği kalmamıştır. Dengeler değişmektedir. Ve yeni dünya düzeninde, Venezuela krizinde olduğu gibi, Türkiye’nin etkinliği çok daha fazla dikkat çekmeye devam edecektir.

Yazar: Oğuzhan Akyener

Yazar