TÜRKİYE – LİBYA ARASINDAKİ MUTABAKAT NE ANLAMA GELİYOR?

TÜRKİYE – LİBYA ARASINDAKİ MUTABAKAT NE ANLAMA GELİYOR?

Oğuzhan Akyener

Geçtiğimiz hafta ülkemiz ile Libya arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat muhtırası uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Özellikle Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır bu hususta ortak karşı-aksiyon alma konusunda görüşmelere başladı.

Türkiye bu hamle ile daha önce KKTC ile imzaladığı sınır anlaşmasına ek olarak, Mavi Vatan’a hukuki açıdan da sahip çıkacağını tüm dünyaya net bir şekilde ifade etti.

Aşağıdaki haritadan da anlaşılabileceği üzere, Libya ile Türkiye’nin mutabık kaldığı Türk Münhasır Ekonomik Bölgesi şekillenmiş oldu. Her ne kadar bu hamleden rahatsız olan devletler, süreci hukuksuz olarak nitelese de, Mısır-Yunanistan-G. Kıbrıs arasında daha önce imzalanan haksız ve ahlaksız anlaşmalara Türkiye ve Libya net bir cevap vermiş oldu.

 

Harita 1: Kaynak: https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/11/29/libya-ile-tarihi-anlasma-imzalandi-akdenizde-oyun-bozuldu)

Yapılan bu anlaşma ile Türkiye, Akdeniz’in batısındaki meşru sınırlarını tüm dünyaya ilan etti. Bu süreç ile ilgili Libya tarafındaki prosedürler tamamladı ve sıra Türkiye tarafında TBMM onayına ve akabinde de BM’ye ilan edilmesine geldi.

Türkiye kendisine karşı kurulan bu ahlaksız ittifakın bütün hamlelerine karşı etkin cevaplar vermeye devam ediyor. Teknik, askeri, siyasi ve hukuki bütün alanlarda etkinliğini gösteriyor. Teknik anlamda hızlı bir şekilde operasyonel kabiliyet kazanarak giriştiği hidrokarbon arama süreçleri, sahadaki askeri mevcudiyeti, siyasi kararlılığı ve hukuki anlamda yaptığı bu gibi girişimler ile bölge diplomasisini çok iyi yönlendirmeyi başarıyor.

Bunların yanı sıra, Libya ve Türkiye arasında imzalanan bu anlaşma ile Yunanistan’ın Libya’ya karşı yaptığı haksızlığın da önüne geçilmiş olundu. Aşağıdaki haritadan da görüleceği üzere, Yunanistan Libya’daki karışıklıklardan istifade ederek, tek yönlü belirlediği deniz alanlarını genişletmiş ve Libya’ya ve bir kısmı da Türkiye’ye ait olan bölgeleri ahlaksızca ruhsatlandırarak, hidrokarbon arama faaliyetlerine açmıştır.

Harita 2: Yunanistan’ın Girit’in Güneyinde Gasp Etmeye Çalıştığı Deniz Alanları

İlgili gasp girişimlerinin yanı sıra, Yunanistan bölgede çok ciddi anlamda (2 ve 3 boyutlu) sismik araştırma çalışmaları yürütmüş, bu kapsamda büyük yatırımlar yapmış ve kendilerini umutlandıracak bazı potansiyeller de yakalamıştır.

Bu kapsamda Yunanistan’ın attığı adımlara birkaç lokal firmanın yanı sıra, Exxon, Total ve Repsol gibi büyük firmalar da destek olmaktadır.

Aşağıdaki haritalarda Yunanistan’ın ilgili bölgelerde yapmış olduğu sismik veri toplama güzergâhları ve kamuoyuna duyurduğu ruhsatlar görülebilecektir.

Harita 3: Yunanistan Sismik Veri Güzergahları (Kaynak: https://seis.news/pgs-data-for-greece-2017-offshore-tenders)

Harita 4: Yunanistan’ın Sözde Hidrokarbon Arama Ruhsatları (Kaynak: https://seis.news/pgs-data-for-greece-2017-offshore-tenders)

Tabii Yunanistan keyifli bir şekilde tam da sismik verileri toplayıp, işleyip, yorumlayıp, yorumlarda bazı potansiyeller yakalayıp, buraları aramak için de uluslararası yatırımcıları ikna etmiş iken; Türkiye’nin hamlesi mevcut planlarını alt üst etmiştir.

Aşağıdaki haritada, Girit Güneyinde Yunanistan tarafından atılan sismik verilerin yorumlandığı bir yapı oluşumu ve beklentisi görülebilecektir.

Harita 5: Girit’in Güneyine ait Alana Ait Erişilebilen Bir Sismik Yapı Haritası

Yani bu noktadan sonra, Türkiye hem Libya’nın hakkının gasp edilmesini önlemiş, hem de “bu alanlarda da varım!” mesajını net bir şekilde ifade etmiştir. Sonraki süreçlerde ilgili ihtilaflı alanlarda Yunanistan’ın arama faaliyetlerini sürdürmesi durumunda, Türkiye sürece askeri ve teknik olarak da müdahale edebilecektir. Yani Yunanistan’ın yakalamış olduğu yatırımcıları elinde tutabileceği de şüpheli hale gelmiştir.

Aslında bu hamle akabinde Türkiye’nin Libya’ya ait diğer deniz alanlarında da Libya ile ortak arama ve hatta üretim faaliyetlerine girişmesi ve ihtiyaca göre bu alanların savunmasına destek sağlaması söz konusu olabilecektir. Bu hususun da değerlendirilmesi önemlidir.

Sonuç olarak, Türkiye bölgedeki en güçlü devlettir. Hem askeri, hem siyasi, hem de teknik olarak bu bölge ile ilgilenen uluslararası girişimciler için en mantıklı fırsat hiç şüphesiz Türkiye ile birlikte çalışmaktan geçmektedir!

Bu arada, yıllardır dillendirilen ve zaten ekonomik olarak tutarsız olan EastMed boru hattı artık hukuki olarak da mümkün değildir!

Yazar