Uçak krizi sonrasında Türkiye ile Rusya arasında bozulan ilişkilerin neticesinde rafa kaldırılan, hatta tekrar rakibi olan Güney Akımı Projesinin revize edilmiş haline dönülme ihtimalleri değerlendirilmeye başlanılan, Türk Akımı Gaz Boru Hattı Projesi, Türkiye’nin attığı adımlar neticesinde ilişkilerin tekrar normale dönmesinden sonra yeniden gündeme oturdu.
Türkiye ve Rusya’nın artık inşası konusunda hem fikir olduğu ve 4 fazdan oluşan Türk Akımı Boru Hattı Projesi’nin bundan sonra hangi fazının ne zaman inşa edileceği, Türkiye sınırına kadar getirilecek Rus gazının hangi ülkelere – hangi hacimlerle – hangi şartlarla – hangi ek inşa edilecek/mevcut olan boru hatları ile satılacağı, AB’nin bu noktada tutumunun ne olacağı, Türkiye’nin uzlaşılan bu anlaşma kapsamında ne talepleri olacağı gibi konular değerlendirilecektir.
Beklenildiği üzere projenin ilk aşaması olan 16 milyar m3/yıl’lık hacim ilk olarak inşa edilerek devreye alınacak ve bu hat üzerinden Batı Hattından temin ettiği 4 milyar m3/yıl’lık hacim Türkiye’ye satılacaktır. Kalan 12 milyar m3/yıl hacmindeki gaz ise diğer Balkan yada Güney Avrupa alıcıları arasında paylaştırılacaktır. (Buna ek olarak belki bazı Türk gaz ticareti olan özel şirketler de Gazprom ile gaz alım anlaşması yapabilecektir.)
Şu an itibari ile Avrupa’da hangi ülkelerin, hangi nakil hatları üzerinden, hangi şartlarda ve hangi hacimde gaz satın alacağı belirsizdir. Fakat bu belirsizliğin boru hattı inşası tamamlanana kadar giderileceği tahmin edilmektedir.
Bununla birlikte projenin tekrar hayata geçeceği gündeme geldiğinden beri bazı uzmanlar tarafından Türkiye’nin bu boru hattının geçişine izin vermesi karşılığında sınırları içerisinde yer alan 180 km’lik kara kısmına Türkiye’nin sahip olmasının ve işletmesinin de kendisi tarafından yapmasının gerekli olduğu ifade edilmektedir.
Acaba bu öneri gerçekten Türkiye’nin müzakere etmesi gereken önemli bir husus mudur?
Bu soruyu maddeler halinde değerlendirdiğimizde;
- Müzakere yapılarak, Türkiye kendi kara sahasında kalan 180 km’lik kısmın sahipliğini ve işletmesini kendi üzerine alsa (Muhtemelen BOTAŞ üzerine):
- Başlıca olumlu yönleri:
- Uluslararası büyük bir projenin ortağı olunarak, operatörlüğü yapılacak ve tecrübe kazanılacak.
- Nakliyat süreçleri hususunda en ince detaylara kadar bilgi sahibi olunacak.
- Taşınılan Rus gazının nakliyatı süresince gazın sahibi olan (muhtemelen Gazprom) şirketten 1000 m3 gaz başına tarife ücreti alınarak para kazanılacak.
- Türkiye nakil hattın sahipliğini hem Rusya’ya hem de Avrupa’lı müşterilerine karşı, gaz nakliyatında teknik olarak kabul edilebilir bilinçli aksamalar neticesinde ortaya çıkacak zararı karşılamayı göze alarak, siyasi argüman olarak kullanabilir. (Bu madde olumlu gibi görülse de, kullanılması zor ve sonuçları ağır olabilir.)
- Başlıca olumsuz yönleri:
- Projenin ilk safhasının (sadece Türkiye kara sahasında kalan 180 km’lik 42’’lik hat için) inşası için tahmini 1,7 milyar $ civarında bir yatırım yapılacak. Bu yatırım 4 fazın da inşa edileceği varsayılır ise 6 milyar $’a çıkacak.
- Avrupa ile anlaşılamaması, gaz sevkiyatının istenildiği şekilde yapılmaması, boş kapasite ile çalışılması risklerine karşın yatırımın geri alınması ve zarar edilmesi riski taşınacak.
- Hattın işletilmesi süresince meydana gelecek ve gaz naklini etkileyecek bir aksaklık sebebi gaz ticaretindeki kesintelerin neden olduğu zarar telafi edilmek zorunda kalınacak.
- Rusya ile bu husus yerinde daha karlı olabilecek başka hususlarda müzakereler yapabilme imkanı varken, imkanlar bu yönde değerlendirilecek.
- İşletme süresince yaşanabilecek teknik aksaklıklarda dahi Avrupa’lı müşterilerden siyasi baskılar ile karşılaşılması söz konusu olabilecek.
- İşletilmesi hususunda imzalanacak anlaşmalarda yapılabilecek olası hatalar neticesinde projeden zarar edilebilecek.
- Bir yabancı şirketin işletmesi durumunda, yabancılardan elde edilmiş olan gelir vergisi (çok yüksek bir meblağ olmasa da) elde edilemeyecek.
- Başlıca olumlu yönleri:
Olumlu ve olumsuz yönleri incelendiğinde görüleceği üzere, yapılacak tercih karlı ve etkili bir projeye de dönüşebilecek, zarar edilen bir projeye de dönüşebilecektir.
Ayrıca asıl zor ve maliyetli olan 910 km deniz hattından sonra 180 km’lik kara hattının tüm haklarını ve işletmesini Türkiye’ye bırakma konusunu Rusya’nın kabul etmemesi muhtemeldir.
Bununla da birlikte, bu hususun hedef değil, sadece pazarlık argümanı olarak dillendirilmesi daha gerçekçi, az riskli bir tutum olarak görülebilecektir.
Uluslararası gaz nakil projelerinde, asıl kontrolü elinde bulunduran ve kar sağlayan taraf genellikle üretici ve gazın satışını yapan taraftır. Yani Türkiye’nin de pazarlık yapabileceği husus belki Türk Akımı’nın hepsine belli bir yüzde ile ortak olarak, Rusya’da bazı üretim veya geliştirme sahalarına da ortak olarak girmek olmalıdır.
Bu sayede hem satıcı, hem de nakliyatçı tarafında yer alınabilecektir.
Aksi halde “karı el edecek, riski biz alacağız” durumuna düşmek hiç de mantıklı görülmemektedir.8
Bunlar dışında diğer bir opsiyon da, Türkiye’nin boru hattından uzun vadede kendi yapacağı gaz ticaretleri için uygun fiyatlı kapasite sözü alması olabilir. Yani bu sayede BOTAŞ, örneğin Rusya yada Kazakistan’dan uygun fiyata gaz satın alıp, onu eski Rus gaz sisteminden Türk Akımı’na kadar getirip, Türk Akımı’ndan da Türkiye’de yada Avrupa’da satabilme imkanı bulabilir. Bu seçenek de değerlendirme için uygundur.
Özetle:
- Karlı, mantıklı ve kabul edilebilir olmayan Türk Akımı’nın Türk kara sahası içinde kalan kısmının işletmesini ve sahipliğini almak yerine başka seçenekler üzerinde müzakereler yapılabilir.
- Örneğin,
- Türk Akımı’na gaz sağlayabilecek bazı üretim yada geliştirme sahalarına ortak olunması teklif edilebilir.
- Türk Akımı’ndan her safhası için belli hacimlerde uygun fiyatlı taşıma kapasitesi talep edilerek, gaz ticareti seçeneği değerlendirilebilir.
- Şayet bu iki seçenekden bir tanesi elde edilebilirse, risk alınarak, Türk Akımı’nın tamamına belli bir yüzde ile ortak olunabilir.
Oğuzhan AKYENER
TESPAM Başkanı