Turan ve Türk Enerji Birliği

Turan, kelime anlamı olarak; “Türklerin Orta Asya’daki en eski yurtlarına İranlıların verdiği adı”1 ve “Turancıların ülkü olarak benimsedikleri, yeryüzündeki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı düşledikleri devletin adı”1nı temsil etmektedir.

Turan fikri ve anlayışı aslında tarihte bilinen ilk Türk devletlerinden Hun İmparatorluğu’nun ve bu imparatorluğun efsanevi kağanı (Türklerin atası) Oğuz Kağan tarafından ortaya atılmış ve gerçekleştirilmiştir.

Oğuz Kağan döneminde bütün Türk boyları aynı devlet çatısı altında bir araya getirilmiş ve kurulan büyük devlet Çin’den Avrupa’nın içlerine, Arap yarım adasından Sibirya’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılarak, dünya hâkimiyetini sağlamıştır.

O günlerden bu zamana kadar uzanan süreç dâhilinde de, hangi dinin boyasına bürünülürse bürünülsün, Türk devletlerinin hepsinde Türk kavimlerini aynı çatı altında toplayarak, dünya hâkimiyetini sağlama fikri varlığını sürdürmüştür.

Konstrüktivist perspektiften Türk kimliğinin en temel niteliklerinden olan birleştiricilik, nizam-ı âlem, dinamizm, akılcılık, samimiyet, cesaret ve liderlik de bu ideali destekleyen önemli etmenlerden olmuştur.

Günümüze gelindiğinde de, binlerce yıllık geçmişe sahip olan Türk birliği söylemleri halen dikkat çekmektedir. Özellikle ülkemiz nezdinde, Sovyetlerin dağılması akabinde Hazar coğrafyasında yeniden bağımsızlık kazanan Türk devletleri ile işbirliği hususları birçok farklı yönden çalışılmaktadır.

Bu noktada ilgili işbirliği süreçlerinin somutlaştırılması ve etkin hamlelerin yapılabilmesi için ilk adımın pozitif ekonomik sonuçları da olacak olan enerji alanında atılması faydalı ve uygulanabilir olacaktır.

Zengin enerji kaynakları ile öne çıkan fakat bu kaynakların geliştirilmesi noktasında finansal ve teknolojik desteğe ihtiyacı olan Hazar ve çevresindeki Türk ülkeleri ile, finansal ve teknolojik destek yetkinliğine sahip olmasına karşın yeterli keşfedilmiş enerji kaynakları bulunmaması nedeniyle önemli bir enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin bu alanlarda iş birliğini geliştirmesi tüm taraflar için faydalı olacaktır.

Bu bağlamda genel hatlarıyla Türk dünyasının yayılım alanı aşağıdaki harita üzerinden incelendiğinde,

Harita 1: Türk Coğrafyası2

Bağımsız Türk devletleri, akraba toplulukları ve özerk yapıları dahil edildiğinde geniş bir coğrafyada etkin olan Türk nüfusu göze çarpmaktadır.

Ayrıca ilgili nüfus dağılımı mezhepsel ve dini kriterler nezdinde analiz edildiğinde de, Macaristan ve Avrupa’da yerleşik bir kısım Türk boyu (Gagavuzlar) dışında kalan bütün Türklerin aynı zamanda Müslüman olduğu da fark edilebilecektir.

Yani Türk enerji birliği fikri ve gayesi direk olarak İslam enerji birliği dâhilinde de dillendirilebilecek ve hedeflenebilecek bir mefkûredir. Hatta küresel ölçekte bir İslam enerji birliği tedarik edebilmenin gereği bir nevi Türk enerji birliğini hayata geçirmek sonrasında mümkündür. Çünkü, İslam enerji birliğine kıyasla, Türk enerji birliğinin hayata geçirilmesi siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda daha gerçekleştirilebilir bir hedef olarak kabul edilebilecektir. Bu adım sonrasında, daha cihanşümul oluşumların kapıları açılabilecektir. Tabii yine de bu süreçte iki birlikteliğin de benzer lakin ayrı platformlar olarak yürütülmesi de söz konusu olabilecektir. Çünkü süreç uzun vadeli stratejiler yapmayı gerektirmektedir.

Bunun yanı sıra, böyle bir birlikteliğe son dönemde Türk ülkeleri ile daha sıcak ilişkiler kurmaya başlayan ve kendisini daha fazla Türk hisseden Macaristan gibi devletlerin de desteği ve katılımı söz konusu olabilecektir. Bu da Türkiye’nin medeniyet coğrafyasındaki etkinlik alanını daha da fazla geliştirebilmesi anlamına gelecektir.

Rusya ve Çin ile gelişen ilişkileriyle birlikte, Türkiye’nin böyle bir süreçte Şanghay İşbirliği Örgütü’nden de faydalanması mümkün olacaktır. Şanghay İşbirliği Örgütü Enerji Kulübü başkanı olan Türkiye’nin bu minvalde daha somut ve etkili adımlar atarak, Türk dünyasından başlayan ve eş zamanlı İslam İşbirliğine dönen bir modeli kurgulaması daha da kolay olacaktır.

Sonuç olarak, Türkiye Türk enerji birliği ve Turan mefkûresi yaklaşımları sayesinde birbirine kenetlenen Türk dünyasını arkasına alarak, arzuladığı İslam enerji birliğini çok daha hızlı ve kolay bir şekilde hayata geçirebilecektir.

Ayrıca İslam dünyasının arzulanan atılımları gerçekleştirebilmesi için de yukarıdaki karakteristik özellikleri ile ifade edilen Türk milletinin teşkilatçı, birleştirici ve dinamik yapısı önemli olacaktır.

İlgili platformların nasıl tasarlanabileceği, nasıl uzun vadeli adımlar atılabileceği gibi hususlar kaleme almış olduğumuz “Türk-İslam Dünyası’nda Enerji Birliği” isimli kitapta detaylandırılmıştır.

Kaynaklar:

 

Yazar: Oğuzhan Akyener

Yazar