Dünyada son yıllardaki nüfus yoğunluğunun yüksek miktarlarda ki artışı, var olan tatlı su stokunun gelecekte insanlığa yetip yetmeyeceği sorusunu akıllara getirir. Sonuçta su dediğimizde belli bir doğal döngüsü olan ve sabit rezervi olan bir maddeden bahsetmiş oluyoruz.
Özellikle dünyada ki tatlı su kaynağının bütün dünyadaki su stokunun %3 unu oluşturduğunu da göz önüne alırsak eğer, nüfusunda artmasıyla bu stokun insanlığa yetmeyeceği herkesçe kabul edilebilir bir durumdur.
Dünya nüfusunun 2100 yılına kadar 10 milyar dolayına ulaşması beklenmektedir. 2025 yılına gelindiğinde ise dünya nüfusunun üçte ikisinin su sıkıntısı çekeceği ve bunun çocuklar üzerinde ki etkisinin daha fazla olacağı tahmin edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün son verilerine göre dünyada yaklaşık 2 milyar kişi kanalizasyon suyu karışmış içme suyu kullanmakta ve bu durum insanları kolera, dizanteri, tifo ve polio kapma riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Şu an, 1,8 milyondan fazla çocuk su yoluyla bulaşan hastalıklardan dolayı her yıl ölmekte ve bu küresel su krizi sorunuyla baş etmedikçe, önümüzdeki yıllarda bu rakamın artması beklenmektedir.
Bütün bu küresel sorunlarla mücadele için bazı ülkeler çeşitli çözüm yollarına başvurmuş olsa da henüz su kıtlığıyla mücadele edebilir seviyelerde çalışmalar maalesef mevcut değildir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler içilebilir su elde edebilmek için bazı sistemler geliştirmiştir. Örneğin bulunduğu bölge itibarıyla su sıkıntısı yaşaması gereken İsrail devleti bu konularda uzun yıllardır yaptığı çalışmalarla kendinden epey söz ettirmekte ve topraklarının %60 i çöl olmasına rağmen İsrail halkına temiz ve içilebilir su temin etmekle kalmamakta, elde ettiği suyu komşu ülkelere de ihraç etmektedir. Ülkemizde de bazı araştırmacılar iklim koşullarının elverişli olmadığı, yeterli yağış miktarı alamayan bölgelerde su temini için tarımsal sulamada kullanmak maksadıyla çeşitli sistemler geliştirmiş ve bölgesel de olsa su kaynaklarının daha etkin kullanılmasını sağlamıştır.
Öyle görünüyor ki günümüzde “Süper Güç” olmanın yolu petrol kuyularına sahip olmak veya onlara hükmetmekten geçiyorken, gelecekte bu sahne tamamen değişecek ve suyun petrolden daha önemli bir kaynak olduğu anlaşılacaktır. Petrol kaynaklarından ziyade zengin su kaynaklarına sahip olan ülkelerin ön plana çıkacağı aşikârdır. Su kaynaklarının daha etkin yönetimi uygulanmazsa günümüzde her ne kadar adi konmasa da herkesçe malum olan “Petrol Savaşları” nın gelecekte “Su Savaşları” na dönüşmesi maalesef kaçınılmazdır. Kısa sure sonra su sıkıntısı yasayan ülkeler arasında ülkemizin adının geçmemesi için; ülke olarak gerekli önlemlerimizi almalı, var olan su kaynaklarımızı daha etkin ve tasarruflu kullanmalıyız. Bu konuda toplumumuzun her bireyine büyük görev düşmektedir.
Bu konunun ileriki bölümlerinde su kaynaklarının daha etkin kullanımıyla ilgili konu başlıklarına değineceğiz.