Petrol Fiyatlarında Dengeler & Bazı Söylemler

 

OPEC geçmişte yaşanan birçok fiyat krizinde olduğu gibi, 2014 yılı sonunda başlayan ve halen devam eden fiyat krizine de müdahale edebilmek amaçlı 2016 yılı Kasım ayında yaklaşık 1,2 milyon varil/günlük bir üretim kısıtlaması kararı almıştır. Bu karara OPEC üyesi olmayan bazı ülkeler de destek vermiş ve Aralık 2016’da toplamda 486 bin varil/günlük bir kısıtlamaya gitmeyi planladıklarını açıklamışlardır.

2017’nin başından itibaren 6 ay süren bu anlaşma, OPEC üyesi olan ülkeler tarafından (özellikle Suudi Arabistan’ın vaatleri ötesindeki çabaları sayesinde) önemli ölçüde başarı ile uygulanmışsa da, OPEC üyesi olmayan ülkeler nezdinde aynı başarı yakalanmamıştır.

Bu kapsamda; Suudi Arabistan, Angola, Katar, Azerbaycan gibi ülkeler hedeflerin üzerinde bir kısıtlamaya giderlerken, Irak, BAE, Cezayir, Rusya, Malezya, Kazakistan gibi ülkeler de hedeflerini gerçekleştirmemişlerdir.

Daha önceki hamlelerde de olduğu üzere, yapılan bu kesintiler kısa vadede fiyatlarda bir artışa sebep olsa da, beklenilen etki sağlanamamıştır.

Tabii bu kapsamda analiz yapılırken, petrol fiyatlarını direk olarak etkileyen; arz-talep dengeleri, stok miktarları, dolar ve ikame kaynak fiyatları, politik etkenler gibi hususların da hep birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu kapsamda da, özellikle ABD’nin hamlelerinin dikkatle incelenmesi gerekmektedir. Çünkü hem sahip olduğu küresel piyasaları etkileyen para birimi, stok dengeleri, ankonvansiyonel kaynakların ekonomik olarak geliştirilmesinde yakaladığı ivme, Trump yönetimi ile kalkınılan çevresel hususları bir kenara bırakıp, milli hidrokarbon üretimini teşvik stratejileri gibi hususların da küresel fiyatlar üzerinde ciddi etki yapacağı aşikardır. İç üretimindeki devam eden artış ve yakın vadede en büyük petrol üreticisi olma yönündeki hedefleri de OPEC (ve bu kararlara destek veren OPEC üyesi olmayan ilgili ülkelerin) kararlarının etkilerini kısıtlayıcı nitelikte olacak gibi görülmektedir.

Yeniden OPEC’in aldığı kısıtlama kararına dönülecek olursa, tamamlanan 6 ayın ardından 25 Mayıs’ta Viyana’da gerçekleştirilen toplantıda, özellikle Suudi Arabistan ve Rusya’nın destekleri ile kısıtlamanın aynı miktarlarda 9 ay daha uzatılmasına karar verilmiştir. Her ne kadar Suudi Arabistan ve Rusya bu sürecin 1 yıla tamamlanması ve kısıtlama miktarının arttırılmasını hedefliyor dahi olsa, bu talep kabul edilmemiştir.

Özellikle Suudi Arabistan ve Rusya arasında petrol fiyatlarının dengelenmesi noktasında son 6 ayda birçok görüşme gerçekleştirilmiştir. Fakat tüm bu görüşmelerin de, alınan kararların da etkileri bekleneni yakalaya muvaffak olamamıştır.

Bu noktada özellikle kendilerini kısıtlama konusunda desteklemeyen bazı ülkelerin; “istikrarsız bir piyasa ortamına sebebiyet verdikleri ve fırsattan istifade ederek pazar paylarını arttırma gayesinde oldukları” tarzında eleştiriler bazı Rus yetkililer tarafından dillendirilmeye başlamıştır.

Fakat 2017’nin ilk yarısı için geçerli olan ilgili hedeflerin gerçekleştirilmesinde başarısız olan bir ülkenin petrol şirketi temsilcilerinin, Haziran 2016’da OPEC kısıtmala kararı aldığında, bu karara uymayacakları yönündeki açıklamaları da dikkate alınırsa, söylemlerinin pek de haklı ve samimi olmadığı anlaşılacaktır.

Şu açıdan da bakıldığında, ekonomisi petrol gelirlerine bağlı olan, üretimlerini ve projelerini belli uluslararası anlaşmalar karşılığında yabancı yatırımcılar ile yapan ve petrol gelirlerine hayati ihtiyaç duyan ülkelerin bu tarz kısıtlamalara etkin olarak uyabilmeleri mümkün değildir.

Örnek vermek gerekirse; Kazakistan yoğun uğraşlar sonrasında üretime alabildiği Kaşagan sahasında ekonomik olarak kısıtlama yapamayacaktır. Irak, Libya, Suriye, İran gibi ülkeler her ne olursa olsun, karara uymaya çalışıyor gibi görülse de, üretimlerini ve pazar paylarını arttırmaya yönelik stratejiler izlemeye devam edecektir. Varlıklarının devamı için buna mecburdurlar.

Zaten Rusya da ilk yarıda attığı adımlar ile bu konuda çok da samimi olmadığını göstermiştir. Yani her ne kadar kısıtlama kararına destek vermeyenleri eleştirse ve bu eleştirilerinde özellikle üretim artışına yönelen ABD’yi hedef almaya çalışsa da, kendisi de zarar görmemek için, kısıtlama miktarı ve fiyat denge analizini dikkate alarak, kendi hedeflerini ona göre belirleyecektir. Yani yeni dönemde de hedef kısıtlama oranlarını gerçekleştiremeyeceği beklenecektir.

Şüphesiz kısıtlama konularında başarılı olmak için her ülkenin kendine göre farklı kriterleri ve imkanları söz konusudur. Yoksa bütün üreticiler, imkan ölçüsünde üretimlerini azaltıp, yüksek fiyattan satış yapmayı isteyeceklerdir. Fakat yukarıda bahsedildiği üzere, her ülke aynı ölçüde başarı gösteremeyecektir.

Pazar payını arttırma stratejisi söylemi de, zaten bu gibi ortamlarda uzun vadeli etkileri olacak nitelikler taşımayacaktır.

Bu noktada güncel fiyat analizleri yaparken, aşağıdaki hususların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir:

  • Öncelikle aslında fiyatlar olması gerekenin çok aşağısında değildir. Uzun vadeli fiyat grafiği ve arz-talep dengeleri incelendiğinde aslında 70$/varil seviyeleri normal kabul edilebilecektir. Yani 2014 petrol fiyatları zaten çok yüksek seviyeler olarak düşünülebilecek, bugünkü oranlar ise normalin biraz altı olarak varsayılabilecektir.
  • Bu fiyat bandı aslında büyük oyuncular için, bir toparlanma ve küçük oyuncuların elindeki pastaları ucuza kapatma niteliği taşıyan bir fırsat zamanıdır.
  • Aslında düşünüldüğü gibi ortadaki global piyasa ölümcül bir daralma içerisinde değildir.
  • OPEC’in aldığı kısıtlama kararı orta vadede fiyatlar üzerinde daha fazla etki gösterebilecektir. Fakat ABD’nin olası müdahaleleri bu etkiyi biraz geciktirebilecektir.
  • ABD’nin uzun vadeli etki kabiliyeti de petrol fiyatlarına bağlıdır. Çünkü üretim artışında önemli yere sahip olan ankonvansiyonel kaynakların üretim maliyetleri konvansiyonel kaynaklardan genellikle daha yüksektir. Yani ABD iç üretimi de düşük fiyatlardan haliyle etkilenecektir. Demek ki; ABD bu noktada iç piyasalarını krize sokmayacak fakat küresel rakiplerini de güçlendirmeyecek seviyelerde petrol fiyatlarına ihtiyaç duymaktadır.
  • Son günlerin en popüler gelişmelerinden olan ABD’nin Paris İklim Konferansı’nda kabul ettiği yaptırımlardan vazgeçmesi gibi hususlar ve anti-çevreci tutum zaten Trump yönetiminin ve kendisi o pozisyona getiren petrol kartellerini yapacaklarını çok önceden ifade ettikleri politikalardır. Yani bu tarz hamlelerin etkileri de kısa vadeli olacak gibi görülmektedir. Çünkü ABD orta ve uzun vadede nasıl bir denge gözetmesi gerektiğini, iklimsel yaptırımlara bağlı kalmaksızın zaten bilmektedir.
  • Ayrıca orta vadede ABD’nin en büyük rakibi Çin olacak gibi görülmektedir. Petrol fiyatları seviyeleri ayarlanırken, bu tarz hususların da dikkate alınacağı kesindir.

Medeniyet coğrafyasında etkin olmak isteyen ve büyük niyetlere soyunan yeni Türkiye’nin de bu dengeleri yakından takip edip, fırsatları elindeki tüm imkanlarla değerlendirmesi gerekmektedir. Ayrıca düşük seyreden petrol fiyatları bir ithalatçı konumunda olan Türkiye için hem önemli bir rahatlık, hem de yeni girişimler ve uluslar arası fırsatlar nezdinde yeni imkanlar elde edebilme anlamlarını taşımaktadır.

Yazar