Oğuzhan AKYENER
TESPAM Başkanı
Türkiye diğer konularda olduğu gibi geç kaldığı nükleer enerji alanında da önemli adımlar atmak zorundadır. Bu zorundalığın bilinci ile Ruslar ile başlanan Akkuyu, Japonlar ile planlanan Sinop ve Çinliler ile yapılması hedeflenen İğneada Nükleer santrallerinin hayata geçirilmesi ile ilgili önemli çalışmalar yapılmaktadır.
Bu çalışmalara ek olarak, yaptığı stratejiler neticesinde, aslında üç farklı ülkenin de sahip olduğu değişik teknolojileri alma fırsatı yakalayan Türkiye’nin bu imkanı iyi değerlendirmesi gereklidir. Çünkü farklı reaktör teknolojilerinin uygulanacağı üç farklı proje kapsamında 12 adet reaktör inşa edilecektir. Her bir reaktör için de ortalama 1000 civarında mühendis ihtiyacı olacaktır. Bu da, sadece uzman iş gücü kapsamına giren toplamda 12000 mühendis ihtiyacı anlamına gelmektedir.
Bunun yanı sıra, nükleer yatırımların tedarik ve yan tedarik zincirleri de diğer sektörlere nazaran çok daha geniştir. Yani planlanan bu projelerin milli ekonomiye katkısı beklenenden de yüksek olacaktır. Tüm bunlar ile birlikte aynı anda üç farklı ülkenin teknolojisini uygulama fırsatı bulan Türkiye’nin yerli insan kaynaklarını bu alanlarda yetiştirmesi ve gerekli tüm altyapıyı/tecrübeyi elde etmesi önemlidir. Sadece gerekli mühendis sayısından anlaşılacağı üzere, bu konuda dahi başlı başına çok ciddi planlamaya ihtiyaç duyulduğu aşikardır. Bu ihtiyacın karşılanması için en kısa zamanda, dışarıya öğrenci göndermenin yanı sıra, nükleer üniversitesi yada bölümlerinin kurulması bile gündeme getirilmelidir.
Bunun yanı sıra nükleer atık yönetimi gibi konularda da çalışmalara başlanması önemlidir. Petrol ve doğalgaz sektöründen de bu konuda destek alınabilecektir.
Nükleer enerjinin yerli kaynak statüsü kazanması konusunda ise, yerli uranyum ve toryum gibi ham madde statüsündeki madenlerin, yine yerli kurumlarca işletilmesi üzerinde çalışmalara hız verilmesi önemlidir. Aksi halde şu an olduğu gibi; Türkiye’deki tek uranyum üretim ruhsatını elinde bulunduran ABD menşeili bir şirket ile önemli atılımlar yapılamayacağı kesindir.
Nükleer her ne kadar genel enerji denklemindeki en büyük etken olmasa da, uygun adımlar neticesinde yerli kaynak statüsü kazanabilecek (ki mevcut şartlar altında değildir!), bu sayede de dışa bağımlılığı azaltma konusunda katkı sağlanabilecek bir kaynaktır.
Sadece ilgili teknolojilerin elde edilmesi gayesi ile dahi nükleer santralin gereği anlaşılabilecektir. Çünkü bu teknoloji sadece enerji değil, askeri ve uzay bilimleri alanlarında da kullanılmaktadır.
Ayrıca, ilgili teknolojilerin yerlileşmesi ve ihraç edilebilir duruma gelmesi, Türkiye’nin medeniyet coğrafyasındaki etkinliğini arttırma amaçlı da değerlendirilebilecektir.
Dünyada sürekli yeni santrallerin yapıldığı, reaktör teknolojilerinin geliştirildiği ve küresel nükleer üretim projeksiyonlarda artış beklendiği gerçeğinden yola çıkarak, bu alanda doğru yolda olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Tabi bundan sonraki süreçte de adımlarımızı doğru atmak zorunluluğumuz bulunmaktadır.