Irak’ta Köşe Kapmaca

Burak KAYAEL

 

25 Eylül’de IKBY’nin düzenlediği bağımsızlık referandumundan bu yana Irak’ta çok şey değişti ve bölgede kısa süre öncesine kadar gerçekleşmesi tahmin edilmeyen olaylar gözlemleniyor. Irak anayasasında IKBY’ye verilmeyen ancak IŞİD’le mücadele bahanesiyle IKBY tarafından işgal edilen tartışmalı bölgeler çok kısa bir süre içerisinde IKBY askerleri tarafından terk edildi ve bu bölgelere MIY’ne bağlı askerler yerleşti. Şu an için Irak anayasasındaki sınırlar iki taraf arasında görünmez bir duvar görevi görüyor. Irak ordusunun Kerkük’ün kontrolünü ele geçirmesinden sonra Türkiye sınırına doğru harekât başlatması ise daha önce Başbakan Binali Yıldırım tarafından dillendirilen Ovaköy’de yeni bir sınır kapısı açılması ya da Habur sınır kapısının ele geçirilmesi amacıyla harekete geçtiği olarak yorumlanabilir. Ayrıca Erbil’e 60 km uzaklıktaki Altın Köprü vilayetine girilmesi IKBY yönetimine verilen göz dağı olarak yorumlanabilir.

Bütün bu olaylar gerçekleşirken A.B.D.’nin uzun sessizliği uluslararası camiada IKBY’yi cezalandırma politikası olarak adlandırıldı. Bu süreçte Rusya ise Rosneft üzerinden sürekli mesaj vererek bölgedeki projelerini geliştirmek istediğini ve Türkiye’ye uzanacak doğal gaz boru hattını yapmaya niyetli olduğunu dile getirmeye devam ediyor. Bölgedeki Kürtlerin A.B.D. ve batılı ülkelere tepkisini en kısa sürede kendi avantajına çevirmeye çalışan Rusya, Irak’ın geleceğinde önemli bir yer edinmek için kartlarını yavaş yavaş açıyor. Bu durumu fark eden MIY ise Rusya ile doğrudan diplomatik temas kurarak Rusya’yı kendi yanında tutmaya çalışıyor. Bunun en iyi örneklerinden birisi de Rosneft’in son açıklamasından sonra MIY Petrol Bakanlığı tarafından “Irak içerisinde hiçbir petrol şirketinin Bağdat’ın izni olmadan faaliyet gösteremeyeceğini” ilan etmesi oldu. Bu doğrudan Rusya’ya, dolaylı olarak da IKBY’de yatırımı olan diğer petrol şirketlerine verilen bir mesajdı. Keza bu açıklamanın ardından ExxonMobil bölgede ortağı bulunduğu 3 lisansın birinden çıktığını açıklarken Chevron ise IKBY içindeki faaliyetlerinin dondurduğunu açıkladı.

Bu gelişmelerin hemen ertesinde MIY Kerkük petrol sahasının geliştirilmesi için İngiliz BP şirketini davet ettiğini açıkladı. Bölgenin tarihine yakından baktığımızda ilk petrol keşfinin 1908 yılında kurulan ve adı Türk olsa da kendi olmayan Turkish Petroleum Company tarafından 1927 yılında yapıldığını görüyoruz. Bölgenin Irak’ın hakimiyetinden kalmasının kesinleşmesinden sonra 1929 yılında şirket adını Iraq Petroleum Company olarak değiştiriyor. 5 ortaklı bu şirketin ortaklarından birisi de bugün BP olarak bildiğimiz Anglo-Persian Oil Company. Daha sonra IPC millileştirilerek Irak şirketi haline geliyor. Bugün BP bölgedeki tarihi varlığını ve politik gücünü kullanarak ekonomik varlığını geliştiriyor. Maalesef geçmişte bölgedeki arama faaliyetlerine izin veren Osmanlı İmparatorluğu’nun doğal varisi olan Türkiye bölgeye yeterli ekonomik ilgiyi göstermiyor. Bölgeyle tarihi bağı Türkiye’ye göre çok kısa olan İngiltere petrol şirketleriyle bölgenin en büyük kaynaklarının (Rumalia ve Kerkük) yönetimini elde ederken Türkiye birkaç özel şirketin IKBY bölgesindeki faaliyetleri ve milli petrol şirketi TPAO’nun MIY bölgesindeki birkaç (görece çok küçük) projesi dışında petrol/doğal gaz aramacılığı alanında Irak’ta faaliyet göstermiyor.

Türkiye bir an önce MIY ile sıkı ilişkiler kurarak başta Kerkük sahaları olmak üzere olabildiğince çok petrol ve doğal gaz arama/üretim projesinde yer almak zorundadır. Bu Türkiye’nin gelecekteki enerji ihtiyacını ekonomik yollarla karşılamasının yegâne yoludur. Bu adımın atılması geciktikçe de Türkiye enerji merkezi olma hedefinden uzaklaşarak sadece transit bir ülke olmakla yetinecektir.

Yazar