DOĞU AKDENİZ’DEKİ GELİŞMELER

Cumartesi günü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Exxon Mobile Şirketinin operatörlük yaptığı (sözde) 10 numaralı ruhsatta tespit edilen Delphini olarak adlandırılan yapıyı test etmek için Stena IceMax isimli geminin sondaj için lokasyon alacağına dair NAVTEX (navigational telex) yayınlamıştır.

 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin deniz alanlarını ihlal eden bu süreç dahilinde, ilgili 10 numaralı arama ruhsatında, Exxon’un ortağı olarak, Eni, Total, Katar Petroleum ve Statoil de yer almaktadır.

 

Geminin bu günlerde lokasyona ulaştığı varsayılırsa, 2 yada 3 hafta içerisinde sondaja başlayacağı tahmin edilmektedir. KKTC’nin haklarını ihlal eden bu adımı engellemek yada en azından sabote etmek Türkiye için hiç de zor değildir. Fakat bunun yanı sıra, bölge ile ilgili daha fazla veriye bedavadan sahip olma imkanları da değerlendirildiğinde, süreci çok daha diplomatik bir şekilde yönetmek ve idare etmek de uygulanabilecek seçenekler arasındadır. Yine de Türkiye uzun vadede bölgede kendi onayı olmayan hamlelere izin vermeyeceğini göstermektedir. Zaten süregelen koşullar da, Doğu Akdeniz‘deki dengeleri sürekli Türkiye lehine doğru yöneltmektedir.

 

Güney Kıbrıs, Mısır, İsrail ve Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı siyasi ve diplomatik girişimleri, tehditleri ve gayretleri; bölgedeki enerji denkleminde Türkiye’ye muhtaç oldukları gerçeğini değiştirmemektedir. Çünkü teknik açıdan bakıldığında, Mısır’ın 2022 – 2042 yılları arasında sahip olacağı beklenilen ihraç potansiyeli ancak mevcut durumda atıl olarak duran LNG tesislerini dolduracak kadardır. Yani, Mısır ihracat politikalarında bu seçeneği kullanacaktır. Bununla da birlikte, Mısır’ın Güney Kıbrıs ve İsrail için pek de yeterli boş LNG ihracat kapasitesi kalacak gibi görülmemektedir. Yani İsrail ve Güney Kıbrıs mevcut koşullarda, şayet kaynaklarını geliştirebilmek ve bir pazara erişebilmek istiyorlarsa, Türkiye’nin kapısını çalmak zorundadır.

 

Bu noktada İsrail ve Güney Kıbrıs’ın toplam ihracat potansiyeli 10 milyar m3/yıl civarında olacaktır.

 

Tüm bunların yanı sıra, bölgede Lübnan ve Suriye açıklarında ciddi anlamda potansiyel beklentileri bulunmaktadır. Çünkü mevcut sismik veriler, kaynak potansiyelinin İsrail’den Lübnan ve Suriye’ye doğru arttığını göstermektedir.

 

Rusya’nın Suriye açıklarında bu bağlamda çok ciddi çalışmaları bulunmaktadır.

 

Ayrıca değişen dünya düzeni, çatırdayan Batı ittifakına karşın, güçlenen Doğu perspektifinden bakıldığında, Doğu Akdeniz bütün dünya için askeri-ticari-güvenlik gibi farklı alanlar nezdinde de çok daha önemli bir pozisyona gelmiştir.

 

Pentagon’un oluşturmaya çalıştığı Arap Nato’su da, Almanya – Fransa – İtalya – İspanya gibi ülkelerin liderdiğinde oluşturulan yeni Avrupa Ordusu da, İngiltere de, Çin de, Rusya da hep bu minvalde bölgede etkinliklerini arttırmak için çaba göstermektedir.

 

Enerji her ne kadar bu denklemin merkezinde olmasa da, önemli bir etkendir. Fakat “enerjinin ehemmiyetine” ve “küresel dengeleri değiştirecek ölçüde kaynak bulunduğuna” dair söylemler, İsrail tarafından uluslararası kamuoyunun dikkatini celbetmek ve tüm bu dengelerde kilit rolü olan Türkiye karşı bir ittifak oluşturabilmek için kullanılmaktadır. Yoksa, ilgili kaynaklarının geliştirilebilmesi için Türkiye’ye ne derece muhtaç olduklarını kendileri de bilmektedir.

 

Türkiye bundan sonraki hamlelerinde Kıbrıs’taki askeri varlığını daha da arttıracak, etkin diplomasi kabiliyeti ile bölgedeki küresel güçlerin aralarındaki kırılma noktalarını lehine kullanacak, yeni aramacılık hamleleri ile farklı bir perspektiften çözümler geliştirecek ve etkinlik alanını genişletecektir.

 

Ayrıca deniz alanlarında petrol ve gaz aramacılığı konusunda güçlenen altyapısı ile de Suriye ve Lübnan gibi coğrafyalarda enerji hususundaki dengelerde de daha fazla söz sahibi olmanın yollarını arayacaktır.

 

Çünkü hali hazırda bütün Doğu Akdeniz’deki keşfedilmiş gaz rezervi Rusya’nın %10’u kadar iken, bu dengeleri değiştirmesi beklenen yegane alanların Suriye ve Lübnan’da olacağı düşünülmektedir. Türkiye bu coğrafyalarda da söz sahibi olmak zorundadır!

 

Yazar: Oğuzhan Akyener

Yazar

Related Posts

Çin’in Nükleer Enerji Alanında Küresel Liderliğe Yükselişi: Stratejik Bir Analiz

Çin’in Nükleer Enerji Alanında Küresel Liderliğe Yükselişi: Stratejik Bir Analiz Doç. Dr. Anıl Çağlar ERKAN Yazar admin View all posts

Türkiye’nin Enerji Bağımsızlığı Yolunda Stratejik Bir Hamle: Gabar’da Petrol Üretimi ve Yerli Sondaj Teknolojileri

Türkiye’nin Enerji Bağımsızlığı Yolunda Stratejik Bir Hamle: Gabar’da Petrol Üretimi ve Yerli Sondaj Teknolojileri Doç. Dr. Anıl Çağlar ERKAN Yazar admin View all posts

You Missed

Türkiye’de İklim Değişikliği ve Emisyon Ticaret Sistemi Anketi Sonuç Raporu

  • By admin
  • Nisan 9, 2025
  • 1 views
Türkiye’de İklim Değişikliği ve Emisyon Ticaret Sistemi Anketi Sonuç Raporu

Türkiye’de İklim Değişikliği ile ilgili Olumsuz Algılar Anketi Sonuç Raporu

  • By admin
  • Nisan 8, 2025
  • 1 views
Türkiye’de İklim Değişikliği ile ilgili Olumsuz Algılar Anketi Sonuç Raporu

Elektrik Santrallerinde Soğutma Kulelerinden Havaya Giden Sıcak Buharın Enerjisi Kullanılamaz mı?

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 1 views

Hava Kirliliği Nedir? Türkiye‘deki Çalışan ve Planlanan Kömür Santralleri Listesi

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 1 views

AT GÜCÜ YEŞİL ENERJİDİR

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 1 views

Almanya’da Güneş Enerjisi Sektörü Krizde

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 1 views