TERMİK SANTRALLERDE FİLTRASYON ÜZERİNE
Oğuzhan Akyener
TBMM’de 21 Kasım’da kabul edilen torba yasanın 50’nci maddesine göre havayı kirleten 15 termik santrale baca filtresi takma zorunluluğu 2,5 yıl ertelendi. Bu erteleme kararı onay için Cumhurbaşkanı’nın onayına sunuldu ve şükür ki doğru bulunmayarak veto edildi.
Peki, yaşanan bu süreç, termik santrallerimiz ve çevre kirliliği konuları nasıl yorumlanmalıdır?
Öncelikle bazı rakamlara değinmek gerekirse:
- Ülkemiz yılda ortalama 20 milyon ton ithal kömür ve 20 milyon ton da yerli kömür tüketmektedir ve kömür genel enerji denklemindeki en önemli 3 kalemden bir tanesidir.
- Ülkemizde bulunan kömür rezervlerinin çoğunluğu düşük kalorili linyittir.
- 2018 yılında kömüre dayalı santrallerden toplam 113,3 TWh elektrik üretilmiş olup toplam elektrik üretimi içerisindeki payı %37,3 düzeyindedir.
- Milli enerji politikaları kapsamında yapılan arama çalışmaları sonucunda, kömür rezervimizde 9 milyar tonun üzerinde rezerv artışı sağlanmıştır. 2005 yılında 8,3 milyar ton olan linyit rezervlerimiz 17,9 milyar tona ulaşmıştır.
Buradan anlaşılacağı üzere, kömür Türkiye için önemli bir enerji kaynağıdır ve değerlendirilmelidir. Değerlendirme kapsamında elektrik üretimi için kurulan termik santral kapasitesinde artış gözlenmiştir.
Genel tablo bu şekilde iken, çevresel konular nasıl değerlendirilmelidir?
Öncelikle ifade edilmelidir ki, filtrasyon olmazsa, kömür yakılması sonucu baca ile dışarıya salınan gaz ile birlikte yukarıya taşınan kimyasal katı partiküller ve gazlar çevreyi ciddi anlamda olumsuz etkilemektedir. Kömürün yanması neticesinde açığa çıkan C, N ve S elementleri oksijen ile birleşerek; CO2, CO, NOx ve SOx gazlarına dönüşmektedir. Bu da en hafifinden küresel ısınmaya neden olduğu gibi havada kimyasal kirliliğe de sebep olmaktadır. Hatta bu kimyasal kirlilik yağmur suyu ile birleştiğinde asit yağmurlarına dahi neden olabilmektedir.
Kirlenen hava ile birlikte, bu kimyasal etkileşim, yağmur sularına karışmakta ve toprak – yer altı suyu kirliliğine de sebep olmaktadır. Hatta uzun vadede bölgesel kanser tetikleyicisi halini dahi alan bir tabloya dönüşmektedir.
Bunun çözümü ilgili salınımları neredeyse %100 oranında kesen sistemler üretebilmek ve kullanmaktır.
Bu proseste farklı şekilde filtrasyon sistemleri mevcuttur. Bunlardan:
- Çökeltme hücreleri %70,
- Islak kül tutucular %80,
- Silikonlu kül tutucular %90,
- Elektrofiltreler ise neredeyse %100 verimle filtrasyon sağlamaktadır.
Bunların yanı sıra, bez filtreler de kullanılabilmektedir. Lakin bu metodun sürdürülebilirliği, bakımı ve operasyonel maliyeti yüksektir.
Hali hazırda pazar olmaması sebebiyle ülkemizde elektrofiltre teknolojisi gelişmemiştir.
Sonuç olarak, ülkemizin “her şehre doğalgaz götürmek”, “yerli kömür kaynaklarını değerlendirmek” gibi önemli adımlarını besleyebilmek için:
- Yerli filtrasyon teknolojilerini desteklemek,
- Öncelikle ilk 5 yıl için örneğin %80 oranında bir filtrasyon şartı getirerek, sonraki 5 yılda bu oranın %95’lere çıkmasını şart koşmak,
- Çevre bakanlığı bünyesindeki mevcut salınım takip sistemlerini bu tesislere de kurmak
yerinde olacaktır.
Ülkemiz bunun idrakiyle kararlı adımlarına devam etmektedir.