Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi
SURİYE: “BÜYÜK OYUN”DA İLK VE SON PERDE
Fransız İmparatoru Napolyon, İngiltere’den Amerika’nın intikamını almak ve onu Hind alt kıtasından atmak için Mısır’dan seferine başlarken, Ruslar da aynı amaçla kuzeyden hareket geçerek, Afganistan ve İran’ı işgale başlayarak, o güne kadar tarihin bilinen en büyük gizli ittifak ve savaşına başlamışlardı.
- yy’da Rusya ve İngiltere arasında Hindistan’ın kontrolü için, yaşanan çatışma olarak bilinen “Büyük Oyun”un (Great Game), oyun sahası her ne kadar Afganistan ise de başlangıç noktası Suriye’dir.
Lakin Napolyon’un Mısır-Suriye savaşı, Cezzar Ahmet Paşa’nın Akka zaferiyle hezimete uğramış ve Osmanlı sonrası İslam Dünyası paylaşım anlaşması olan Sykes-Pico-Sazonov (1917) gizli anlaşmasında Fransa, Suriye’yi Musul petrollerine tercih etmiş ve 1946 yılına kadar da burada kalmıştı.
1917 yılından itibaren başlayan, İslam Dünyasının böl, parçala ve yönet şeklinde kontrol altına alınması ve Batının ikinci ileri karakolu olan İsrail’in 849 yıl sonra kurulması ve son Suriye olayları Büyük Oyun’da yeni bir aşamaya geçildiğini göstermektedir.
Ve maalesef tıpkı Haçlı Seferleri, Napolyon ve Osmanlı sonrası durum gibi yeniden, yeni bir “Büyük Oyun”un Suriye üzerinden sahneye konulduğu görülmektedir. İran, Türkiye, İsrail, Rusya ve Amerika’dan sonra Çin bile “Suriye olaylarına daha aktif katılacağını” açıklamıştır.
Suriye’de 2011 yılı Mart ayında Dera’da başlayan basit bir hürriyet isteğinin faciaya dönüştürülmesi, Mısır ve Türkiye’de askeri darbeler, Yemen, Libya, Afganistan ve Irak’ın yıkılması, Suudi körfez küre grubunun teslim alınmasıyla beraber düşünüldüğünde, Yeni Roma’nın (ABD, Rusya ve AB) gelecek yüzyılların inşasına Suriye’den başladığı rahatlıkla okunabilmektedir.
Bu sürecin İslam Dünyasında işgal süreci, içerden terör örgütlerinin kurulması, ayağa kalkmaya çalışan bölgesel aktörlerin iç darbelerle çökertilmesi, öğütlerle savaştırılması (Türkiye –PYD, Nijerya-Boko Haram gibi) ve büyük güçlerce (ABD-Rusya) danışıklı dövüş şeklinde kuşatılması şeklinde üç türlü cereyan ettiği görülmektedir:
- Laboratuvar şartlarında birer mikrop gibi üretilen suni örgütler (Taliban, DAİŞ, PKK, PYD, FETO, El Kaide, Kesnizani, Boko Haram, El Şebbab…) tarafından çıkarılan iç çatışmalar,
- Bölgesel aktörler iç işgali (Mısır, Türkiye, Libya, İran askeri darbeleri…)
- Küresel aktörler (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa) tarafından kuşatılma..
ABD’nin Dünya Hâkimiyeti Yolu: Suriye
Patric Seale, Mezopotamya’yı kontrol altına alamayan bir ülkenin, Ortadoğu’yu kontrol altına alamayacağını belirtirken; 19.yy’da İngiliz kraliyet donanmasında görevli Amiral Sir Halford Mckinder ise Asya, Afrika ve Avrupa kıtasını Dünya Adası olarak görmekte, bu coğrafyanın kalbgahını (Heartland) Mezopotamya’dan başlayarak Çin Seddini aşan ve Japonya’ya kadar uzanan bölge olarak tanımlamış ve Suriye’yi, bu stratejik yolda Dünya hâkimiyetine giden yolun başlangıç noktası olarak görmektedir.
Dolayısıyla dünyaya hâkim olmak isteyen bir ülke, öncelikle mutlaka Suriye’ye hâkim olmalıdır. Sümer, Asur, Pers, İskender, Roma ve Osmanlı için geçerli olan durum ABD için de geçerlidir. Bu nedenle Suriye’nin son 70 yılında ABD, Fransa’dan devraldığı bölgede küresel Başat Güç olarak rol oynamaktadır.
II Kutuplu Dünyanın yıkılması ve Dünya’nın beşten büyük hale gelmesi, derin ABD’yi telaşa düşürmüş ve Büyük İsrail’in Nil-Fırat arasında kurulması, doğuya ve batıya bakan iki başlı Roma İmparatorluğu’nun geri gelmesi için 11 Eylül tezgâhlanmış ve Arap Baharı ters yüz edilmiştir.
1917 yılında İngiltere’nin desteğiyle kurulan İsrail, Mezopotamya’nın verimli hilalinin ana gövdesini oluşturan Irak ve Suriye’nin üçe bölünmesini, 1986 yılında dış politikasının öncelikli hedefi yapmış ve bu hedefine çeyrek asırda ulaşmıştır.
Suriye’de ilk ABD fitne tohumları, Arap ittihatçısı bir Hristiyan olan Halil Ganem, Mişel Eflak (https://www.google.com.tr/amp/www.hurriyet.com.tr/amp/saddami-iktidara-tasiyan-misel-nasil-ahmet-oluverdi-385521199) ve onların öğrencisi olan Hafız Esad üzerinde atılmıştır.
- Abdülhamid’i devirip Balkan faciasına sebep olan Küçük Napolyonlar (Enver, Talat ve Cemal Üçlü Çetesi) nasıl İstanbul’a bir kahraman gibi döndülerse, Suriye’nin en stratejik yeri olan Golan Tepelerini tek kurşun atmadan İsrail’e altın tepside vermenin karşılığında, Şam’da ABD tarafından devlet başkanı olarak ödüllendirilen Savunma ve Hava Kuvvetleri Komutanı Hafız Esad, bugüne kadar Amerika Suriye sömürge Valisi olarak atanmıştır.
5 Nisan 1946 yılında Suriye’den ayrılan Fransız Valilerinden bin kat daha kötü olan Nuseyri Esed, 1967 yılında 44 yaşında başladığı 33 yıllık ABD Valiliği görevi süresince şu eserleri bırakmıştır:
- CIA’nın Ortadoğu’daki ilk askeri darbesi olan 30 Mart 1949 yılındaki Suriye’deki General Hüsnü Zaim darbesi sonrası 10 tanesi başarılı olmuş en az 20 askeri darbe daha yapılmış ve Esed bunun son halkasıdır.
- Esed, Filistin’deki Suriye askerlerini geri çekmiş, Mısır’dan önce İsrail’le barış imzalamış, Aramco’nun Suriye’ye girişi ve Tapline petrol boru hatlarını yapmıştır. Bu nedenle Yahudi Henry Kissinger, Esed’e 1974 yılında 100 milyon dolarlık yardım isteyince Komisyon, işi 90’a bağlamıştır. ABD’nin bir diğer jandarması olan İran Şah’ı ise daha cömert davranmış 150 milyon dolar vermiştir. Ancak aynı ABD yıkımına sebep olduğu Irak’a tek kuruş vermemiştir.
- İslam âleminin en büyük âlimlerinin yetiştiği Suriye’de, Allah demek bile yasaklanmış, camiler içindekilerle beraber yok edilmiş, Suriye’nin en büyük siyasi gücü olan Müslüman Kardeşler teşkilatına üye olmak idamlık suç sayılmış ve on binlerce kişi idam edilmiştir. Bu kişiler, şu anda PYD komutanlığını yapan kişilerin babaları veya yakın akarabalarıdır. Yani Esed, pis işlerinde o zaman da maktimum Kürtlerini kullanmıştır.
- Kürtleri öncelikle ikiye bölüp (maktumim ve asil) sonra bunların bir kısmına kimlik vermek karşılığında onları Halep, Hama ve Humus’ta ihvana karşı kiralık katiller olarak kullanmıştır. Onların çocuklarını da oğul Beşar, PYD ve İsrail ABD ikilisi ise DSG yapmıştır.
- Suriye, başta PKK olmak üzere Hizbullah ve onlarca terör örgütüne yardım ve yataklık yapmıştır. Lübnan’ı ABD adına kontrol etmiş ve binlerce Müslümanı katletmiştir.
- 200 tanklık Suriye zırhlı tank birliğini Ürdün çöllerine gömmüştür.
- 8 yıllık İran-Iran savaşında, Arap Suriye Baas Irak yerine, Acem-Şii İran’ı desteklemiştir.
- Golan (Çerkezlerin başkenti Kuneytra) İsrail’e verilmiş ve Mısır-Suriye ittifakına son vermiştir.
- Suriye ordusunun İsrail karşısında tamamen imhasına kasıtlı ortam sağlanmıştır. İstihbarat ve Ordu sadece içerde baskı aracı olarak kullanılmıştır.
- ABD bu zaman zarfında Şam’da son derece etkili merkezler kurmuş ve CIA, Suriye’yi fiilen yönetmiştir.
Kasım 1970 yılında Hafız Esad iktidarı tamamen kontrol altına aldığında, Suriye Komünist Partisi Lideri Halit Bektaş, bunu “Amerikan Askeri Darbesi” olarak tanımlamış ve günümüze kadar geçen 48 yılda ABD ve İsrail, Suriye’yi tamamen işgal etmiştir.
Tay aşireti başkanı Muhammed Faris, 2004 yılında Arap aşiretleri Kamışlo da Saddam’ın takımını yenen Kamışlo takımı Kürtlerinden 50 kişiyi öldürüp kalanları da topluca katliama karşı birleşmeye çağırırken, o gün bu teklife karşı çıkan Mezopotamya’nın en büyük talancı bir diğer Arap aşireti Şammar ile birlikte bugün PYD’nin yüzde yirmi petrolünün ortağı ve de ABD’nin müttefiki olmuşlardır.
Onlara sadece Saddam’ı deviren Kesnizani tarikatının (Irak FETO’su), onu satan komutanları, asan hâkimlerin akıbetini ve bir 19 yıldır adada kaderini bekleyen Apo’nun kaderini hatırlatmak lazımdır.
Şu anda Suriye’de 70 devlet bulunmaktadır. Rusya, tarihinde ilk kez Akdeniz’e Suriye üzerinden çok sağlam adım atmış ve Suriye’nin Akdeniz kıyı kentleri olan Tartus-Lazkiye hattında süresiz iki çok büyük, hava ve deniz üssü kurmuştur ki, buraya Esad bile izinle girmektedir.
ABD, Suriye’nin yüzde kırkı anlamına gelen petrol, su ve toprak bölgesi olan Fırat’ın doğusunu DSG mankurtları üzerinden kontrol etmektedir. Buraya şu ana kadar en az 5000 tır ve 2000 uçak silah sevk etmiştir. 2019 bütçesinde ise bölgeye 550 milyon dolar ayırmıştır. Ortalama bir DSG teröristine 300 dolar veren ABD için, bu 10000 dolara mal olan bir ABD askerine göre, kırkta birden biraz fazla ama bedava denilecek çok ucuz bir fiyattır.
Şu anda Türkiye’nin müdahale ettiği Rojava (Fırat’ın Doğusu) ABD’nin silahlarıyla bölgeyi kontrol altına alan PYD, nüfusun ve coğrafyanın yüzde doksanına sahip olmasına rağmen kuzeyde İdlib ve güneyde birkaç yerde kuşatılan yüzde yirmilik toprağa sıkıştırılan Sünni çoğunluk, Haçlı artığı, Fransız yetiştirmesi ve sapık bir inanç olan yüzde 8’lik Nuseyrilere, Doğu Guta hariç Şam ve Lazkiye sahil bölgesi ve ceplerde sürekli hazır kıta bekletilen Batı’nın katilleri olan DAİŞ çetelerine Irak sınırındaki çöl bölgelerine iki kışla olarak verilmiş ve Suriye böylece “ BOŞ MERKEZ” olarak Çin vazosu gibi dağıtılmıştır.
Sonuç yerine: Büyük Ortadoğu Birliği
Altı imparatorunu Fırat’ın doğusuna gömen Roma İmparatorluğu senatosu, “Fırat’ın doğusuna geçilmeme kararı” alınca, yedincisi karara şöyle karşı çıkmıştır: “Biz gitmezsek onlar gelirler.”
Bugün kendisini son Roma olarak gören ABD’nin iki başkanı Afganistan ve Irak’a gömülmesine rağmen üçüncüsü aynı yola girmişse de akıllıca hareket etmekte ve DSG mankurtlarını kullanmaktadır. Ancak görülen o ki; en akıllısı zeki tüccar Trump olup, o da trilyonları Ortadoğu bataklığına gömmenin mantıksızlığına inanmaktaysa da derin Amerika ile çatışmayı göze alamamaktadır ve zik zak yapmaktadır.
Unutmamak gerekir ki, tarihin ilk yazılı antlaşması olan, Mısır-Hitit Kadeş anlaşması Suriye üzerinde yapılmış ve Osmanlı Yavuz Sultan Selim’in, Mercidabık Zaferiyle üç kıtaya yönelik bir imparatorluğu burada kurmuştur. Türkiye de buna mecburdur.
Suriye, küresel hâkimiyetin başlangıç noktası olduğu için, her yıl yüzde on civarında büyüyüp petrole daha bağımlı hale gelen Çin de, oyuna dâhil olmuştur. Irak’ı yakıp yıkan ABD, Irak’ın tamirine tek kuruş vermezken, teröristlere milyarlarca dolar harcamaktadır.
Anadolu’daki fetihlerine rağmen Suriye’yi alamayıp, İran üzerinden Hindistan’a geçen İskender, hocası Aristo’ya mektup yazar. Ben bu kadar büyük devleti ve milletleri nasıl yöneteyim? Aristo şöyle cevap verir: Eğer sen kralları sürgün etsen dışarda birleşip dönebilir ve senden intikam alırlar. Onları hapse atsan oradan bir gün çıkarlar ve yine intikam alırlar. Öldürsen çocukları ve halkı intikam alır. Sen en iyisi onları birbirine düşür ve kendini hakem tayin et. ABB ve Rusya şimdilik bu taktiği uyguluyor.
Batı’nın İslam Dünyası’na uyguladığı ve terör örgütleri üzerinden sürdürdüğü temel kontrol noktası kardeş kavgasına dayanmaktadır. İngiltere’nin çekildiği yerlerden veya Rusya ve ABD’nin girmeye çalıştığı yerlerden feryatlar Kürtçe, Arapça ve Türkçe yükselirken gülüşmeler İngilizce, Fransızca, Rusça ve İbranice yükselmektedir.
Tüm bu olayları önlemenin yolu bölge halkının bir üst yapı olarak, öncelikle Avrupa Birliğini örnek alarak Büyük Ortadoğu Birliği kurmakta geçmektedir. Bu da ancak öncelikle Anadolu önderliğinde kurulacak Türk, Arap, Acem ve Kürt halklarıyla mümkündür.