Tuğrul ATASOY-TESPAM
“Büyük doğal gaz rezervleriyle enerji ihracatı konusunda ciddi bir potansiyele sahip olan Türkmenistan, enerji alanında çoğunlukla uluslararası doğal gaz boru hattı projeleri ile ön plana çıkmış olsa da son yıllarda elektrik üretiminde de önemli yatırımlar hayata geçiriliyor. Şu an için yalnızca İran üzerinden Türkiye’ye ulaştırılan bu potansiyel, elektrik iletimi için Hazar Denizi üzerinden eklenecek yeni rotalarla ülkemizin Orta Asya ile işbirliğine katkıda bulunabilir.”
Sınır ötesi elektrik ticaretinin etkili bir biçimde gerçekleştirilebilmesi için ülkeler arasında tesis edilen enterkonneksiyon hatları, bir anlamda elektrik geçişi için gümrük kapıları olarak kullanılmaktadır. Ulusal enerji şebekeleri içerisinde arz ve talep dengesini sürekli olarak yöneten ülkeler, komşu ülkelerle oluşturabildikleri bu bağlantı noktaları sayesinde diğer ülkelerin kaynak fazlalıklarından yararlanabilir ya da oluşan enerji ihtiyaçlarına kendi kaynaklarıyla cevap verebilir duruma gelirler. Bu sebeple enerji akışında omurga görevi gören elektrik iletim şebekelerinin birbirlerine entegrasyonu, hem normal işletme koşullarında hem de oluşabilecek krizlerde ülkeler arasında önemli bir dengeleme mekanizması sağlar.
Bu yapının en etkin kurulduğu örneklerin başında dünyanın en büyük senkron bloğunu çatısı altında toplayan ve Avrupa elektrik iletim şebekelerin ağı olarak adlandırılan ENTSO-E bulunmaktadır. Coğrafi alanları ve doğal kaynakları sınırlı olan, birbirlerinden farklı üretim portföylerine sahip Avrupa ülkeleri; bu öngörüyle elektrik şebekelerinin entegrasyonuna büyük önem vermiş ve ülkeler arası enerji hatlarını sürekli bir dengeleme ve bir anlamda dayanışma kurgusuyla şekillendirmiştir. Kıta Avrupa’sıyla senkronizasyonunu 2015 yılında kalıcı hale getiren ve 2016 yılında ‘Gözlemci Üye’ statüsüyle ENTSO-E’ye katılan Türkiye ise, bu denkleme Yunanistan ve Bulgaristan ile arasında yer alan bağlantı hatlarıyla dahil olmuş ve elektrik iletiminin güvenilirliğini uluslararası düzeyde onaylatmıştır. Ancak enerji merkezi olma hedefi taşıyan ülkemizin konumundan fayda sağlayabilmesi için Batı sınırlarımızda kurulan bağlantılar yeterli değildir. Bu denklemde Avrupa şebekesi kendi dengesini korumak için Türkiye gibi önemli bir sistemi güvenlik ağına dahil etmişken, Türkiye’nin kriz anlarında senkronizasyon kaybı sebebiyle ihtiyacı olan elektriği Avrupa’dan karşılayamadığını 2015 yılında yaşanan örnekte ülkece tecrübe etmiş olduk.
Bu sebeple sınır ötesi elektrik alışverişi için mevcut kapasitemizi artırmak ve bu kapasiteyi iki yönlü etkin kullanacak ticari anlaşmaları sağlamak oldukça önemli. Doğu sınırlarımıza baktığımızda bu amaçla kullanılabilecek mevcut iki nokta bulunuyor. Bunlardan biri Türkiye-İran arasında bağlantıyı sağlayan Van’ın Başkale ilçesiyle İran’ın Khoy şehri arasında kurulu Başkale-Khoy enerji iletim hattı. İran gibi büyük bir enerji ağıyla bağlanmamızı sağlayan bu hat, konumu itibariyle ise güvenlik risklerinden arınmış değil. Bu konuda ikinci seçenek ise 2013 yılında devreye alınan Borçka-Ahıska enterkonneksiyon hattı. Artvin üzerinden Gürcistan’la 700 MW seviyesinde enerji alışverişine olanak sağlayan 155 kilometre uzunluğundaki bu hat, Rusya ve Azerbaycan’dan gelen elektrik için de giriş kapısı niteliğinde. Sınırlarımızla bağlantılı olarak çizilen çerçevede Türkmenistan’ın sahip olduğu kaynaklar ise bu noktada büyük önem kazanıyor.
Hazar Denizi’nin doğu kıyısında yer alan ve doğalgaz rezervleri açısından dünyanın en zengin beş ülkesinden biri olan Türkmenistan, ülkenin doğusundaki Mary (Marı) ve batı bölümündeki Balkan vilayetleri başta olmak üzere önemli üretim sahalarına sahip. Doğalgaz ihracatının yanı sıra elektrik üretimini de artıran Türkmenistan’da yeni doğalgaz çevrim santrali projelerinde Türk firmalar ise başı çekiyor. Geniş doğalgaz rezervlerini elektrik üretimine de yönlendiren ve ürettiğinin yüzde 10’undan fazlasını ihraç eden ülkede, çevre ülkeler başta olmak üzere Asya pazarlarına ve Hazar Denizi’nin ötesine ihracatı artırma hedefi de giderek belirginleşiyor.
Durum Türkiye açısından değerlendirildiğinde, Türkmenistan’dan gelecek elektrik akışının topraklarımıza iletilmesi için kullanılması olası üç güzergâh değerlendirilebilir. Bunlardan ilki olan Türkmenistan-İran-Türkiye hattında hâli hazırda sınır ötesi ticaret başlamış durumda. Başkent Aşgabad’ın doğusunda kalan Mary bölgesindeki üretim, İran’ı batıya doğru geçerek yaklaşık 1700 kilometrelik seyahatini tamamlayarak Van’a ulaşıyor. Bu ticarette İran bir yandan geçiş için kullanışlı bir koridor sağlarken, öbür yandan oluşabilecek her türlü siyasi kriz ya da güvenlik sorununda bugünkü kapasitesi ve bağlantı noktası itibariyle Türkiye’ye seçenek bırakmıyor. Yeni bağlantı noktaları ve kapasite artışlarının iki ülke arasındaki alışverişe olumlu yönde katkı sağlayacağı muhakkak, ancak arz güvenliği açısından Türkiye’nin tüm alternatiflerini güçlendirmesi ve çeşitlendirmesi gerekiyor.
Diğer alternatifler önerilerimizin ikisi de Hazar Denizi’nden geçiyor. İlk ve öne çıkan alternatif Azerbaycan’la buluşan enerjinin Gürcistan üzerinden Türkiye’ye iletilmesi. İkincisi ise teorik olarak mümkün olsa da güncel koşullarda pek de mümkün gözükmeyen Rusya-Gürcistan hattı. Her iki alternatif için de bakıldığında; Türkmenistan’ın batı kıyısına yakın Türkmenbaşı ve Balkanabad gibi sahalarda üretilen enerjinin nakli için yapılması gereken en önemli yatırım, Hazar’ın iki kıyısı arasında çekilmesi gereken iletim hatlarıdır. Maliyet ve mesafeler açısından bakıldığında, Türkmenistan ve Azerbaycan’ın birbirine bağlanması için 400kV seviyesinde 250 km.lik bir geçiş hattı ve 100 milyon Euro’dan az bir yatırım yeterli olabilecekken, bu hattın doğrudan Dağıstan üzerinden Rusya topraklarına bağlanması için yaklaşık 550 km.lik bir hat kurulması gerekecektir. Bu da hat maliyetinin 200 milyon Euro’nun üzerinde olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla kısa vadede uygulama potansiyeli taşıyan geçiş güzergâhı olarak ilk seçenek üzerinden ilerlemek daha doğru olacaktır. Türkmenistan’ın İran sınırına yakın Mary bölgesi yerine batısında bulunan Balkanabad ya da Türkmenbaşı bölgelerinden başlayacak bir enerji naklinin ülkemize varana kadar kat edeceği toplam mesafe de 1200 km.nin altında kalmakta, mevcut ticaret hattına oranla çok daha kısa bir seçenek sunmaktadır. Bu durum özellikle genişleme yatırımları için önemli bir detay oluşturmaktadır.
Hazar Denizi’nin altından geçecek bu enerji köprüsünün kurulması halinde, zaten birbirine bağlı durumda bulunan Azerbaycan ve Gürcistan şebekeleri de çok daha aktif kullanılabilir, sınır ötesi ticaret hacminin artması halinde bu ticarette pay sahibi tüm ülkelerin yatırım ortaklıklarıyla yeni hatlar kurularak enerji taşıma kapasitesi de artırılabilir. Sürekliliği sağlanan bir ticaret, aynı zamanda Türkmenistan topraklarında yalnızca bu ihracata yönelik yeni santral inşaatlarının da önünü açacak potansiyele sahiptir. 50 trilyon m3 gaz rezervine sahip Türkmenistan’da, yalnızca 30 milyar m3’lük bir rezervin ilave elektrik üretimine ayrılması durumunda bile 20 yıla yakın bir süre ile 1000 MW’lık güç bu akışa katılmış olacak, 1 milyar dolarlık bir yatırım bu güvenliği sisteme kazandıracaktır. Kazandıkça yapılacak yeni yatırımlar ve artan kapasitelerle birlikte Hazar Denizi, Türk dünyası için çok önemli bir enerji koridoru haline gelebilir. Uluslararası taşımacılık ve doğalgaz sevkiyatında son derece önemli olan bu rota elektrik ticareti için de aynı konuma gelebilir, ülkemizin Orta Asya ile işbirliğini artırmasına önemli katkılar sunabilir.