Oğuzhan AKYENER
Tespam Başkanı
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova’daki enerji konferansında;
- Rusya’nın IKBY’nin bağımsızlık referandumu ile ilgili temkinli olduğunu ve müdahil olmama politikası izlediğini,
- Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)’nden gelen petrolün sevkiyatını kesmenin kimsenin çıkarına olmayacağını,
- Petrol akışının kesilmesinin küresel enerji piyasalarını da etkileyeceğini, petrol fiyatlarını arttıracağını, bunun da kimsenin çıkarları için uygun olmayacağını, yapılan çağrıların durumu alevlendirmemesi gerektiğini ifade etti.
Bu ifadelere bir cevap olarak, Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan ise;
- Petrol fiyatlarının yükselmesinin Rusya için iyi olacağını,
- Putin’in de fiyatların yükselmesini isteyeceğinden, kendisinin latife yapmış olduğunu,
- Bölgede vanaları kapatma kararı verilecekse, onu kendilerinin vereceğini belirtti.
Aslında Türkiye’nin Cumhurbaşkanı çok sade, net ve güzel bir dille Putin tarafından yapılan açıklamaya cevap verdi.
Tam da bu noktada, biraz daha teknik açılardan Putin’in söylemleri kısaca incelenirse:
- Referandumdan bağımsızlık kararı aldırılan İsrail’in arsız çocuğu niteliğindeki devletçiğin ancak petrol sevkiyatını sürdürmesi sayesinde ayakları üzerinde durabileceği bilinmektedir.
- Yani petrol sevkiyatının kesilmemesini arzu etmek;
- Orada bir Kürt devletinin kurulmasına sıcak bakıldığı,
- Irak’ın bütünlüğünden yana olunmadığı algılarını beslemektedir.
- Haliyle de bir kısım Kürt ve ABD destekli yerli ve yabancı basın gruplarınca da bu yorumlar, Putin’in bağımsız Kürdistan’ı desteklediği, Türkiye’nin bu noktada yapabileceği birşey olmadığı şeklinde yorumlanmıştır. Tabii bu yorumlara en güzel cevabı sıcağı sıcağına Türkiye’nin Cumhurbaşkanı en güzel şekilde vermiştir.
- IKBY’den gelen petrolün kesilmesinin kimsenin yararına olmadığı konusuna gelince:
- Petrolün kesilmesi öncelikle, OPEC ve Suudi Arabistan ile kısıtlama politikaları maksatlı atılan adımlar düşünüldüğünde, petrol kısıtlama kararına destek veren (Rusya dahil) bütün OPEC ve OPEC üyesi olmayan ülkelerin lehine olacaktır.
- Yani Sn. Cumhurbaşkanımızın da özetlediği üzere, bu Rusya’nın isteyeceği bir husustur.
- Fakat OPEC ve Rusya öncülüğünde sürdürülen kısıtlama politikalarının da, hala yüksek olan arz kapasitesi düşünüldüğünde, aslında petrol fiyatlarında çok da önemli bir etki yapamadığı dikkate alınırsa, ortalama günlük 550 000 varillik Kuzey Irak petrolü arzının kesilmesinin de küresel piyasalarda önemli bir etkisi olmayacaktır.
- Fakat bölgede artan huzursuzluk sebebi ile bütün Irak ve komşu ülke piyasalarının etkilenebileceği senaryoları fiyatları düşünülenin çok daha ötesinde hareketlendirecektir.
- Yapılan çağrıların durumu alevlendirmemesi noktasına gelince; zaten alevin kıvılcımları artık bölge ülkelerince görülmeye başlamıştır. Yani yapılan referandumun çok daha büyük bir oyunun sadece bir adımı olduğunu bütün bölge ülkeleri idrak etmektedir.
Peki, Rusya’nın IKBY ile enerji alanında nasıl bir iş birliği var? Yani bu iş birliği sebebi ile mi Putin böyle bir açıklamada bulundu?
Bu işbirliği konusunda;
- https://www.tespam.org/tr/kurtlere-rus-destegi/
- https://www.tespam.org/tr/ruslarin-kuzey-irakta-plani-ne/
gibi çalışmalarımız incelenerek bir kanaate varılabilecektir. Fakat özetle, Rusya;
- bazı petrol şirketleri vasıtası ile bölgedeki bazı sahalara ilgi duymakta,
- 5 sahanın geliştirilmesi ile ilgili anlaşmaya varmış bulunmakta,
- PYD/YPG/PKK ile Kuzey Suriye’de ürettiği gayri resmi petrolün sevkiyatını IKBY üzerinden yapmaktadır. Zaten dikkat edildiğinde kamuoyuna açıklanan IKBY – Rusya arasındaki petrol ticareti anlaşması da bu tahmin edilen kayıt dışı petrolle ilgilidir.
Fakat Rusya’nın bölgedeki emelleri bahsi geçen bu petrol / gaz projelerinin hacimlerinden çok ötededir. Yani yeni çıkarlar ve yeni tekliflerle Rusya da kolaylıkla karar değiştirebilecektir. Ayrıca dengeleri farklı çıkarlar, ticari ve siyasi ilişki imkanları nezdinde esnek bir biçimde değerlendiren Rusya’nın henüz bir taraf olduğunu söylemek için de erkendir.
Putin’in açıklamasının ise bir enerji kongresinde yapıldığı dikkate alınırsa, açıklamasını böyle sebeplere bağlamak yerine, Sn. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi latife olarak algılamak daha doğru olacaktır.
Türkiye’nin Rusya sebebi ile bölgesel politikalar üzerinde tavrında bir yumuşama mı var?
Böyle bir yumuşama olmadığını Sn. Cumhurbaşkanımızın yukarıdaki cevabına ve aşağıda yer alan açıklamasına bakarak anlayabilmek mümkündür.
İlgili açıklama: “Kerkük çok hassas, IKBY’de malum, genelde Kerkük ile ilgili olarak, burası benim havası oluşturulmak istedi. Orada hiç kimse “burası benimdir” havasına giremez. İyi biliyoruz ki, orada Kürtlerin hiçbir hukuku yok. Onlar aslında şu anda orada işgalci konumundalar. Ellerinde güç var. O gücü kullanarak, Kerkük’e hep girme gayreti içinde oldular. Ama şu anda merkezi yönetim Kerkük’e yönelik gerekli adımları atacak. Atılması gereken adımlar neyse atılacak. Kerkük için de atacağız, Musul için de atacağız. Biz oralarda yaşayanların, oraların gerçek sahiplerinin yanında olacağız.”
Putin’in söylemi üzerine bazı ulusal medya kurumlarında Türkiye’nin ancak blöf yapabildiği üzerinde vurgu yapıldı. Bu yaklaşım ne anlama geliyor?
Bu yaklaşım sadece Türkiye’nin içerisinde ülkenin büyük niyetlerine ulaşması gayesiyle atabileceği adımları istemeyen ve bu noktada da ihanet ya da haset içerisinde olan kimselerin ifadelerini kapsamaktadır. Ve buradan anlaşılacağı üzere, doğru da değildir. Türkiye’nin sadece petrol sevkiyatını kesmesi ve beklemesi dahi çok büyük dengeleri değiştirecektir.