Necdet Karakurt

Energy Policy Turkey Editörü

nkarakurt@tespam.org/tr

 

Halk arasında dolaşan “Etrafımızda bu kadar petrol varken, bizim ülkemizde neden petrol yok?” sorusuna pek çoğumuz şahit olmuşuzdur veya bir şekilde kendi içimizde de bir ikileme düşmüşüzdür. Mantıklı düşününce ülkemizde petrolün olmadığı ihtimalini kabul etmek de bizlere oldukça zor gelmektedir. Konunun uzmanları tarafından yapılan açıklamalar, ülkemizin karmaşık jeolojisini sebep olarak göstererek, ülkemizde sadece kısıtlı veya küçük miktarlarda rezervuarlar oluşturan jeolojik yapıların mevcut olduğunu, dolayısıyla ülkemizin hidrokarbon potansiyelinin komşu ülkelere kıyasla çok daha düşük düzeylerde olduğunu vurgulamaktadır.

Ülkemizin hidrokarbon kaynaklarının kıt olduğu doğrultusunda öne sürülen teorilerin dayandırıldığı mevcut jeolojik verilerin ne kadar doğru olduğunu veya ne kadar kesinleşmiş jeolojik bilgilere sahip olduğumuzu sorgulamak, ülkemizin hidrokarbon kaynaklarının miktarının veya potansiyelinin belirlenmesinde önemli bir yer tutmaktadır.

Ülkemizde gerek üniversiteler, gerek devlet kurumları ve özel teşebbüşler Anadolu’nun jeolojisini baştan aşağı incelemişlerdir. Yapılan incelemelerde ülkemizin yoğun bir şekilde plaka hareketlerinin (yer kabuğu hareketlerinin) meydana geldiği bir ortamda bulunduğu ve bu yüzden de karmaşık bir jeolojik geçmişe sahip olduğu ortaya konmuştur. Petrol oluşması için gerekli olan havzaların ve bu havzalarda uygun basınç ve sıcaklık şartları altında meydana gelerek herhangi bir rezervuarda toplanan petrolün bulunması için havzalar ve rezervuarların, bu havzaları etkileyen plaka tektoniği (faylar, dağ kuşakları, vadi oluşumlarını tetikleyen hareketler) ve jeolojik evrimleri konusunda tutarlı ve başarılı bir şekilde modellenmesi gerekmektedir.

Bugünkü Anadolu coğrafyasının oluşmasında etkili olan üç temel plaka tektoniği evresi (Kratese, Eosen ve Miyosen dönemleri) yerbilimciler tarafından kabul edilmektedir. Bu kabuller üzerinde çok fazla tartışmaya gerek olmadığını vurgulamakta fayda var ancak petrol potansiyeline sahip bir havzanın incelenmesi, o havzanın petrol üretebilecek (organik maddece zengin) bir kaynak kayasının, petrolü tutabilecek bir rezervuar (gözenekli ve geçirgen) kayasının, bu rezervuarı koruyabilecek örtü kayasının (gözeneksiz ve geçirgen olmayan) ve bu kayalar arasındaki petrol geçişini sağlayacak geçirgen kayaların ortaya konulması anlamına gelmektedir. Petrol sisteminin çalıştığını, yeryüzünde rastlanan petrol ve doğal gaz sızıntılarından ve yapılan keşiflerden kolaylıkla anlayabilmekteyiz. Ancak, tektonik olayların birkaç faz halinde meydana gelmesi veya tekrar etmesi, havzaların ve içlerinde barındırdıkları rezervuarların yer değiştirmesine neden olabileceği gibi, herhangi bir rezervuarın rezervuar niteliğini kaybetmesi veya rezervuar niteliği taşımayan herhangi bir kayayı da rezervuara dönüştürebilmesi mümkündür. Dolayısıyla ülkemizin petrol potansiyelinin net bir şekilde ortaya konulması için Anadolu’yu şekillendiren ve bugünkü coğrafyasını oluşturan tektonik evrelerin doğru ve tutarlı bir şekilde incelenmesi ve bu evrelerin havzalarımızı ve rezervuarlarımızı nasıl etkilediğinin belirlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak “Karmaşık Jeoloji” tabiri doğrudur ancak karmaşık bir jeolojimiz var deyip “Ülkemizde petrol yok!” diye kestirip atmak “Sorumluluk almaktan kaçınmak” ile eş anlamlıdır!

 

“Yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları TESPAM’a aittir. Tekrar yayınlanması halinde kaynak gösterilerek bu sayfaya aktif bağlantı sağlanması zorunludur.”

“Türkiye’deki enerji politikaları odaklı ilk ve tek sivil yapılanma…” 

“Enerji politikaları alanında gündemi uzaktan takip etmeye çalışan bir Türkiye yerine, gündem belirleyen bir Türkiye’ye ulaşma idealiyle…”

TESPAM-Türkiye Enerji Politikaları ve Araştırmaları Merkezi

TESPAM, Uluslararası Enerji Politikaları Araştırma Derneğinin Bir Kuruluşudur

Yazar