Oğuzhan AKYENER / TESPAM Başkanı
Türkiye geç kaldığı nükleer enerji alanında da önemli adımlar atmaya çalışıyor. Bu kapsamda 3 adet nükleer santral kurulması ile ilgili faaliyetlerine devam ediyor. Tabii bu faaliyetleri kapsamında, çok sayıda olumsuz eleştiriye de maruz kalıyor.
Yapılan olumsuz eleştirilere kısaca değindiğimizde, acaba gerçekten:
- Nükleer enerji gereksiz bir yatırım mı?
- Çok büyük riskler mi ihtiva ediyor?
- Gelişmiş ülkeler nükleerden vaz mı geçiyor?
- Nükleer teknolojilerin bir katkısı yok mu?
Bu temel sorulara öncelikle dünyanın en büyük petrol şirketlerinden olan Exxon Mobile’in hazırlamış olduğu “2017 Outlook for Energy: A View to 2040” isimli raporda yer alan bazı grafikleri inceleyerek cevap vermeye çalışırsak:
Grafik1: Sektörlere Göre Enerji Tüketim Miktarları (Kaynak: Exxon Mobile/2017 Outlook for Energy: A View to 2040)
İlk grafikten anlaşılacağı üzere:
- Nükleer (sadece) elektrik üretiminde kullanılan bir enerji kaynağıdır.
- Elektrik üretiminde ise hali hazırda dünya genelindeki en önemli 3.enerji kaynağıdır.
- Bu konumunu da 2040 yılı tahminlerine göre korumaya devam edecektir.
- Hatta nükleerden mevcut elektrik üretimi 2040’lı yıllarda, 1,5 katından daha üst seviyelere çıkacaktır.
- Genel elektrik üretim denkleminde kömür yerinde sayarken, gaz, nükleer ve yenilenebilir kaynakların tüketim oranı da artış gösterecektir.
Grafik2: Birincil Enerji Kaynaklarının Global Tüketim Oranlarındaki Değişimler (Kaynak: Exxon Mobile/2017 Outlook for Energy: A View to 2040)
İkinci grafikten de anlaşılacağı üzere;
- Kömür ve petrolün genel tüketim denklemindeki ağırlığı azalmaktadır.
- Bunlara karşın gaz, nükleer ve güneş/rüzgar’ın ağırlığı artmaktadır.
- Hatta nükleer ve rüzgar/güneş’in oranları iki katına çıkmaktadır.
Demek ki; dünyanın nükleer enerjiden vazgeçtiği söylentileri asılsızdır. Ayrıca;
- Yenilenebilir kaynaklardaki gibi sıfır CO2 emisyon değerlerine sahip olan,
- Bunun yanında doğal etkenler (iklim değişimleri gibi) sebebi ile üretim öngörülerinde riskler taşımayan,
- Çok yüksek verimlerde çalışabilen,
- Yatırım maliyetleri yüksek olsa da, operasyonel maliyetleri hidrokarbon kaynaklara nazaran daha düşük olan nükleer enerji bugün olduğu gibi gelecekte de elektrik üretimi için önemli kaynaklardan bir tanesi olacaktır.
Fakat nükleerin yukarıda bahsedilen olumlu yönlerine ek olarak,
- Tüm yaşam döngüsü dikkate alındığında, özellikle nükleer atıkların depolanması sebepleri ile oluşan yüksek maliyetler,
- Bu maliyetler sebebi ile orta vadede düşen yenilenebilir enerji birim üretim maliyetleri karşısında rekabette zorlanma ihtimali,
- Yenilenebilir olmayan hammaddenin güvenli ve devamlı olacak şekilde tedarik edilebilmesi,
- Güvenlik riskleri
başlıca olumsuz yönleri olarak kabul edilebilecektir.
Bu olumsuz taraflar incelendiğinde, atık depolama teknolojilerine sahip olunmadan, ilgili imkanlar sağlanmadan, santrallerin teknik-fiziksel ve hatta siber güvenlikleri konusuna hakim olunmadan, bunların da yanı sıra, yerli/yabancı uranyum kaynaklarına sahip olup, o kaynakları zenginleştirebilecek donanımları oluşturmadan; nükleer enerjinin faydalarının yanında risklerinin daha da fazla olduğu anlaşılabilecektir.
Yani görüleceği üzere, finansal ve ekonomik risklerden çok daha önce dikkate alınması gereken konular bulunmaktadır.
Yeniden ilk başta yöneltilen eleştiriler kapsamında değerlendirilmesi gereken sorulara dönersek:
- Dünya nükleerden vazgeçmemektedir. Hatta nükleer enerjiye olan talep artmaktadır.
- Bunun yanında güçlenen ekonomileri ile birlikte dünya hakimiyetinde etkinliği artan doğu ülkelerinden olan Çin, Hindistan, Rusya ve Güney Kore’de yeni büyük projeler üzerinde çalışmalar devam etmektedir.
- Yani yeni nükleer santraller kurmak maksatlı asıl yöneliş haliyle gelişmekte olarak kabul edilen büyük tüketicilerdedir.
- Global denklemlerdeki nükleer kapasite artışının asıl sebebi bu ülkelerdir.
- Bunun yanında gelişmiş olarak varsayılan Batı bloğu ülkeleri de genel olarak;
- Nüfus, ekonomi, enerji tüketimi gibi konularda duraklama/gerileme dönemlerine girdiğinden,
- Enerji verimliliği gibi konularda çok yol kat ettiklerinden,
- Nükleerin en büyük alternatifi olan yenilenebilir enerji teknolojilerinin maliyetlerini düşürme noktasında belli bir seviyeye ulaştıklarından yeni nükleer tesisler kurma noktasında Doğulu ülkelerdeki gibi bir atılım içerisinde değillerdir.
- Aksine nükleer teknolojilerini ihraç etme ve mevcut reaktör kapasitelerini arttırma konusunda stratejiler izlemektedirler.
- Sonuç olarak gelişmiş oldukları varsayılan Batı bloğu ülkelerinin de nükleerden vazgeçtikleri gerçekçi bir söylem değildir.
- Katmadeğer üreten ve ekonomik olarak uygulanabilir olan bütün projelerde geçerli olduğu gibi nükleer de gereksiz bir yatırım ve yanlış bir rota değildir. Sadece riskleri ve yatırım maliyetleri göz önüne alındığında yönetilebilmesi konuya yabancı olan küçük devletçikler için zor görülebilecektir.
- Fakat Türkiye gibi cihanşümul hedeflere niyetlenen bir ülke için nükleer; en hızlı şekilde öğrenilmesi ve teknoloji ihraç eder duruma gelinmesi gereken bir enerji çeşididir.
- Enerji çeşidi olmasının da yanı sıra; ilgili altyapıların uygulamalı olarak geliştirilmesi ile silah teknolojileri, uzay bilimleri, havacılık, denizcilik vb. alanlarda da nükleer destekli atılımlar yapılması gereken bir yönelimdir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin büyük niyetlerini gerçekleştirmek için, ekonomik-finansal-çevresel-güvenlik konuları bir kenara, nükleer santrallerden ziyade nükleer teknolojiye sahip olmak ve teknolojiyi en kısa zamanda ihraç eder duruma gelebilmek için dahi; bu alanda yer alması elzemdir. Tabii yer alırken, çok çalışması, yerli teknoloji ve altyapı düzeyini geliştirmesi, dünyada önden gidenler arasında olabilmesi ve bu altyapısını ihraç eder konuma gelmesi gerekmektedir. Aksi halde sadece enerji arz güvenliği bağlamında inşa edilecek birkaç santral asıl gayeye hizmet etmeyecektir.
Hatta konuya sadece elektrik üretimi açısından yaklaşılacaksa, nükleere kıyasla riski olamayan ve tamamı ile yerli ve sürdürülebilir olan yenilenebilir enerji projelerine odaklanmak daha yerinde olabilecektir.
Fakat yeni Türkiye’nin niyetleri ve vizyonu; kendi ihtiyaçlarını karşılamaktan çok ötededir!