Küresel İkli̇m Deği̇şi̇kli̇ği̇’ni̇n Araştirilmasinda Uzay Araştirmalarinin Önemi̇ Ve Tübi̇tak

Hasibe Tuğçe TAŞIK

Küresel iklim değişikliği 2000’li yılların başında günlük hayatımızda sıklıkla duyduğumuz bir ifade olmaya başlamıştı. Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde sıklıkla karşımıza çıkan iklim değişikliği birçok noktada bugünümüzü ve yarınımızı etkilemektedir. Son yıllarda tüm dünyada mevsimlerde gözle görülebilen belirsizliklerin yaşanması; aşırı sıcak geçen yazlar, aşırı soğuk ya da ılık ve yağışsız geçen kışlar, fırtınalar, hortumlar aslen küresel iklim değişikliğinin günlük hayattaki etkilerinden sadece bir kısmıdır.

Dünyamız iklim döngüsünü kuzey ve güney kutup bölgelerinde yer alan buzullar arasında gerçekleşen büyük akıntı sayesinde gerçekleştirmektedir. Kuzeyde oluşan deniz buzlarının donması ve deniz suyu içerisindeki tuzun dibe çökmesi ile başlayan salınım akıntıları başlatmaktadır. Güneydeki Antarktika kıtasına kadar gelen bu akıntılar buradan beslenerek ekvatora gelir, ısınır ve yüzeye çıkar. Bu akıntı döngüsü 1000 yılda tamamlanmaktadır. Dünyaya gelen güneş ışınlarının sıcaklığını %75 oranında okyanuslar absorbe etmektedirler.[1] Bu sıcaklığı akıntılar dibe çökerken dışarı vererek atmosferin altında ve atmosferin soğuk hava etkisinden koruyarak mevsimlerin oluşmasını sağlamaktadır.[2] Ancak bugün geldiğimiz noktada kuzeydeki Kuzey Buz Denizi’nin üçte birinin eriyerek yok olması bugün iklim değişikliğini hızlandırmaktadır. 1980’lerden günümüze kadar olan uydu görüntüleri ele alındığında akıntıların temeli olan kalın deniz buzlarının çok büyük oranda eridiği görülmektedir.[3]

Küresel iklim değişikliğinin etkilerinin ortaya konmasında uzay araştırmaları önemli bir yere sahiptir. Güneş sistemimiz, gezegenler, Dünyamız ve gazların atmosferdeki rolleri ve değişimler hakkında gözlemlenebilir ve ölçülebilir veriler ortaya koymaktadır. Bu veriler iklimin temel bileşenlerinin değişimini açıklamaya, Dünyada var olan sistemleri daha iyi anlamaya, geleceğe dair tahminlerde bulunmaya ve uluslararası eylemleri yönlendirmeye yardımcı olmaktadır.[4]

Bu araştırmaların öncüllerinden biri Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’dır. 1969 yılında NASA oşinografik veriler toplaması için Nimbus 3[5] uydusunu fırlattı. Bu uzay aracı deniz buzu ve ozon tabakası, atmosfer sıcaklığı, su buharı ve güneşten gelen ultraviyole ışınlarının ölçümünü yapan ilk ABD uydusu olmuştur. Avrupa Uzay Ajansı tarafından Satürn’ün uydusu Titan’a gönderilen Huygens isimli uzay aracı araştırmalar sonrasında gezegenimizin tarihine ışık tutacak rapor yayınlamıştır. Bu raporda Titan’ın dünya benzeri bir gezegen olduğunu ve insanlar evrimleşmeden önce dünyanın nasıl göründüğüne dair önemli veriler yer almıştır.[6]  Avrupa Uzay Ajansı (ESA)’nın iklim değişikliği konusunda önemli çalışmaları mevcuttur. ESA İklim Değişikliği Girişimi tarafından elde edilen veriler atmosferdeki karbondioksit ve metan gazı seviyelerinin rekor seviyede olduğunu ve yükselmeye devam ettiğini göstermektedir. Bu uydu gözlemleri, küçük değişiklikleri dahi doğru bir şekilde saptayarak küresel iklim modellerinin iyileştirilmesine ve atmosferde artan sera gazından kaynaklanan küresel ısınma ve etkilerinin daha iyi tahmin edilmesini sağlamaktadır.[7]

Dünyamızdaki bu ısınma ve etkileri Kuzey Yarım Kürede ve Kuzey Buz Denizi’nde iki kat fazla hissedilmektedir. Kuzey Buz Denizi buz örtüsündeki değişimlerin gözlemlenmesi, bugün sonuçları yaşanan ve yaşanması muhtemel tahminleri beraberinde getirmektedir. Küresel iklim değişikliği sonuncunda buzul kütlelerinin eriyerek geri çekilmesi deniz seviyelerinin yükselmesine ve bütün dünyada suya erişim sorununa neden olacaktır. Bu noktada uydu taramaları uzun dönemde yerel, bölgesel ve küresel anlamda yüzey değişimlerinin boyutlarının ve hızlarının gözlemlenmesini sağlamaktadır. Kutup bölgelerinde deniz buzullarının azalmasının takibi uydu sistemleri aracılığıyla 1979 yılından beri düzenli olarak yapılmaktadır. Yine bu uydu sistemlerinde yer alan sensörler deniz yüzeyinin sıcaklığını ölçerek buz ve buzullardaki değişiklikler hakkında bilgi vermektedir. Kuzey yarım küreden 1980’lerden günümüze uydu sistemleri aracılığı ile alınan veriler bölgede var olan kar örtüsü ve karla kaplı alanlarda azalmalar olduğunu göstermektedir.[8]

21.yüzyılın ortalarına doğru salgın hastalıklar, kıtlıklar, kuraklıklar, göçler, gıda güvenliği gibi belli başlı sorunlar dünyanın her bir noktasında kendisini göstermektedir. Bu sorunlar yerelde kalmayıp küresel bir hal almaktadır. Bu sebepledir ki sorunların temelinde yatan küresel iklim değişikliğinin uzay çalışmaları ve uydu verileri ile kanıtlanması ile küresel anlamda karar alıcı mekanizmaların harekete geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu doğrultuda Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Meteoroloji Örgütü ve BM Çevre Programı 1988 yılında Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC)’ni kurmuştur. İklim gözlemleri, analizleri ve modellemeleri yapılarak hazırlanan bu raporlar iklim müzakerelerinde ve karar alma sürecinde politika yapıcıları ikna etmeye yönelik olarak somut veriler ortaya koymaktadır. IPCC’in politika yapıcılar için yayınladığı son kitapçıkta bu yüzyılın sonuna kadar küresel ısınmanın 1.5 dereceyi aşmaması gerektiğinin ve aşılması durumunda küresel ısınma ve etkilerinin geri döndürülemez bir hal alacağından bahsedilmektedir.[9]

Ülkemizde küresel iklim değişikliği ve uzay konularında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Uzay Ajansı, Aselsan, Havelsan gibi kurum ve kuruluşlar faaliyet göstermektedir. Özellikle bu iki alanda çalışmalar yürüten bir diğer önemli kurum Tübitak’tır.  Tübitak bünyesinde faaliyet gösteren Marmara Kutup Araştırmaları Merkezi, başta Antarktika olmak üzere her iki kutup bölgesinde de bilimsel faaliyet yürütmektedir. İstanbul Teknik Üniversitesine bağlı olarak faaliyet gösteren Kutup Araştırmaları ve Uygulama Merkezi (PolRec), Akıllı Havacılık ve Uzay Uygulamaları Araştırma Merkezi, Uydu Haberleşme ve Uzaktan Algılama ve Araştırma Merkezi[10]; küresel iklim değişikliği ve uzay konularında Tübitak ve diğer kurumlarla işbirliği yapmaktadır. 2018 yılında yayınlanan Ulusal Kutup Bilimleri Programında, orta ve uzun vadedeki kazanımlarda küresel iklim değişikliği ve ilgili konularda farkındalık yaratılması hedeflenmiştir. Yine bu programda küresel iklim değişikliği ile doğrudan ilgili olarak: Uygulamalı Fiziki Bilimler ve Yenilikçi Teknolojiler, Atmosfer ve İklim Araştırmaları, Modelleme Çalışmaları, Noktasal ve Hareketli Gözlem Sistemleri, Deniz Buzu Süreçleri, Astronomi ve Astrofizik çalışmalarına yer verilmiştir.[11] Bu faaliyetlerinde Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Harita Genel Müdürlüğü, Seyir, Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı ile kurumsal işbirlikleri mevcuttur. Ayrıca Tübitak Uzay Enstitüsü, Türkiye Uzay Ajansı, Milli Savunma Bakanlığı ve Aselsan gibi kuruluşlarla Göktürk-1, RASAT, İMECE, Göktürk-2, Türksat 6A uydularının gönderilmesinde katkı sağlamıştır.[12]

Bugün yaşadığımız dünyada küresel iklim değişikliğinin etkileri ile karşı karşıyayız. Dünyanın her köşesini etkileyen Kovid-19 önümüzdeki yıllarda çıkacak olan salgın hastalıklardan yalnızca birisidir. Tatlı su kaynaklarının azalması, kuraklık ve kıtlık bugünden başlayarak yakın gelecekte büyük ölçekte gıda güvenliği ve göç sorunlarına neden olacaktır. Devletlerin bu sorunlara çözüm bulabilmesi için bu sorunların öngörülebilir olması gerekmektedir. Bu noktada uydu gözlemleri, küresel iklim modellerinin iyileştirilmesine ve atmosferde artan sera gazından kaynaklanan küresel ısınma ve etkilerinin daha iyi tahmin edilmesini sağlamaktadır. Uzay çalışmaları iklim değişikliğinin ve sonuçlarının devlet politikaları oluşturulması açısından oldukça önemlidir. Ülkemizde özellikle son yıllarda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Türkiye Uzay Ajansı, Aselsan, Havelsan ve Tübitak gibi kurum ve bağlı kuruluşlar ve üniversiteler bu konularda politika çeşitli teknolojik ve bilimsel alanlarda aktif olarak faaliyet göstermektedirler. Yapılan çalışmalarla uluslararası alanda başarılar elde ederek kendilerinden söz ettirmektedirler.

[1]‘In- depth Qand A: The IPCC’s special report on the ocean and cryosphere’,  https://www.carbonbrief.org/in-depth-qa-the-ipccs-special-report-on-the-ocean-and-cryosphere ,erişim tarihi: 08.03.2022

[2] Burcu Özsoy, 5. Ulusal Kutup Bilimleri Çalıştayı, https://www.youtube.com/watch?v=QhdZw6MHInE, 4.-7. Dakika, erişim tarihi: 08.03.2022

[3]How is climate change affecting sea ice at the Earth’s poles, In- depth Qand A: The IPCC’s special report on the ocean and cryosphere, https://www.carbonbrief.org/in-depth-qa-the-ipccs-special-report-on-the-ocean-and-cryosphere, erişim tarihi: 08.03.2022

[4] Climate Change: The Evidence from Space, https://climate.esa.int/en/evidence/observations-change/, erişim tarihi: 08.03.2022

[5] NASA’s Earth Observing System, Nimbus 3, https://eospso.nasa.gov/missions/nimbus-3, erişim tarihi: 08.03.2022

[6] ‘Space is Crucial to Understangding Climate Change’, Nuclear energy Instıtute, https://www.nei.org/news/2021/space-is-crucial-to-understanding-climate-change, erişim tarihi: 08.03.2022

[7] Climate Change: The Evidence from Space, https://climate.esa.int/en/evidence/observations-change/, erişim tarihi: 08.03.2022

[8] A.g.e

[9] Climate Change  2022, Impacts, Adaptation and Vulnerability, Summary for Policy Makers, 27 February 2022, https://report.ipcc.ch/ar6wg2/pdf/IPCC_AR6_WGII_SummaryForPolicymakers.pdf, sf. 20, erişim tarihi: 08.03.2022

[10]İstanbul Teknik Üniversitesi Araştırma,  https://www.itu.edu.tr/arastirma-yedek, erişim tarihi: 10.04.2022

[11] Ulusla Kutup Bilimleri Programı (2018-2022), https://kare.mam.tubitak.gov.tr/sites/images/kare_mam/ulusal_kutup_bilim_programi.pdf, sf.6,10, erişim tarihi: 08.03.2022

[12]Türkiye Uzay Ajansı,  https://tua.gov.tr/tr/projeler/diger-projeler, erişim tarihi: 08.03.2022

 

Yazar