KATAR’SIZ BİR OPEC’İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Neredeyse 60 yıllık bir birliktelikten sonra, Katar OPEC üyeliğinden ticari sebeplerle çekileceğini duyurmuştur. Bu duyuru bazı uzmanlarca OPEC’in dağılıyor olduğu şeklinde dahi yorumlanmıştır. Bazılarınca da, sürecin ticari kaygılardan ziyade politik sebeplere dayandığı vurgulanmıştır.

Peki Katar’ın bu hamlesi daha analitik bir yaklaşım ile nasıl yorumlanmalıdır?

Gelinen noktada, OPEC ile ilgili bazı hususlara değinecek olursak;

  • OPEC’in petrol fiyatlarının belirlenmesi alanında aldığı kısıntı kararları önemli bir etki ortaya koyamamaktadır.
  • Bu minvalde fiyatların arttırılabilmesi maksatlı Rusya öncülüğünde, OPEC dışı ülkeler ile “OPEC+” isminde yeni bir karar alma mekanizması da oluşturulmuştur. Lakin, bu yapı dahi gerek ABD’nin yeni kur politikaları, gerekse de yerli üretim arttırma stratejileri gibi sebeplerle istenildiği ölçüde etkin olamamıştır.
  • “OPEC+”ın Suudi Arabistan ve Rusya öncülüğünde karar almaya başlaması, eski köklü OPEC üyesi ülkelerin süreçlerdeki etkinliğinin azalması ile sonuçlanmıştır.
  • Zaten 1973 krizinden bu yana eskisi kadar güçlü ve etkin olamayan OPEC’e yönelik, Suudi Arabistan dışındaki üyelerin inancı zayıflamıştır.
  • OPEC üyesi ülkeler arasında yaşanan siyasi kutuplaşma, Suudi Arabistan bloğunun İsrail ile birlikte hareket etmeye başlayarak, Katar ve İran’a karşı düşmanca tutum sergilemesi birlik içerisindeki ilişkilerin iyice gerilmesine yol açmıştır.

Tüm bu etmenlerin yanı sıra, Katar bir OPEC üyesi olarak 25,2 milyar varillik kanıtlanmış petrol/kondensat rezervi ile birlikte ortalama 0,6 milyon varil/günlük bir üretime sahiptir. Yani birçok ülkeden daha fazla rezerve sahiptir. Fakat üretim miktarı diğer OPEC ülkelerine kıyasla o kadar da büyük değildir. Doğalgaz açısından bakıldığında da, hali hazırda dünyadaki en büyük LNG tadarikçisidir. Katar şu ana kadar ilgili kesinti kararına fazlasıyla uymuştur. Son dönemde yaklaşık 35 000 varil/günlük bir kesintiye gitmiştir.

Bunlarla birlikte, OPEC ve “OPEC+” bünyesinde Suudi Arabistan öncülüğünde kendisine karşı kurulmuş koalisyonun kısıntı kararlarına daha fazla uymak zorunda da değildir. Bu sayede daha rahat hareket edebilme kabiliyeti de kazanacaktır. Kaldı ki, kendi hakimiyet alanı dahilinde yeni petrol rezervleri bulma gibi bir beklentisi de bulunmamaktadır.

Sonuç olarak, OPEC’in dağılıyor olduğu iddiaları tutarlı olmasa da, Katar’ın bu tutumunun arkasında ekonomik etkenler bulunduğu gibi, siyasi etmenlerin de var olduğu düşünülebilecektir.

O zaman bu süreçten Katar, OPEC yada dünya piyasaları nasıl etkilenecektir?

Katar üretim kesintisi alanında bağlayıcı bir yaptırıma takılmadan, üretimine devam edecektir. Kaldı ki, 35 000 varil / günlük bir kesinti kendisi için önemli olsa da, OPEC yada dünya piyasaları için önemli değildir. Bunlarla birlikte, Katar’ın birlikten ayrılması zamanla “OPEC+” ile etkinliği azalan diğer OPEC ülkeleri için de emsal bir hamle teşkil edebilecektir.

Peki bu duruma Türkiye hangi perspektiften bakmalıdır? 

Türkiye’nin bu hamleyi kendisi ve İslam dünyası için bir fırsat olarak değerlendirmesi gerekmektedir.  Zaten çok yakın ilişkide olduğu kardeş ülke Katar ile enerji alanında yeni hamleler tasarlamalı ve hayata geçirmelidir. Bu kapsamda İslam dünyasına hiçbir katkısı olmayan OPEC’in bir kenara bırakıldığı ve Türkiye’nin önderliğinde kurulacak olan “İslam Enerji Birliği”nin modellendiği yapının, Katar’ın da desteği ile hayata geçirilmesi için ilk adımın atılması konusunda girişimler yapılmalıdır.

Yazar: Oğuzhan Akyener

Yazar