İsrail’in İlgi Göremeyen Arama Blokları

Oğuzhan AKYENER

TESPAM Başkanı

Oğuzhan AKYENER @ Twitter

 

İsrail’in daha önce ilgi görmemesi nedeni ile birkaç defa ertelenen ve sonunda Kasım ayında yapılması planlanan arama ruhsatları ihalesiyle bu sefer de çok az sayıdaki şirket ilgilendi. 24 ruhsatlık ilgili ihaleye sadece 4 adet Hindistan menşeili şirket ile 1 adet Energean isimli Yunanistan asıllı bir şirket katılım sağladı.
Bilindiği üzere, daha önceki ihalelerde de ilgilenen şirket sayısı bu civardaydı.

• Peki bu ihale sürecinin daha çok uzayacağı tahminlerini yapmamızın sebepleri neydi?
• İsrail’in yatırımcıların ilgisini neden çekemiyordu?
• Türkiye’nin bu kurguda rolü ne olabilirdi?

Aslında bu konuda daha önce de birçok analizimiz ve yorumumuz olmuştu. Bunlardan bazılarına; 21 Mayıs 2017 tarihinde yayınlanan: https://www.tespam.org/tr/israilin-ertelenen-arama-ihalesi-turkiyenin-rolu/ ve 25 Haziran 2017 tarihinde yayınlanmış olan: https://www.tespam.org/tr/israilin-hidrokarbon-arama-ruhsati-ihalesi-yine-ertelendi/ ilgili çalışmaların linklerinden erişebilirsiniz.
Şimdi yukarıda ortaya attığımız sorular üzerinden, yaşanan süreci değerlendirirsek:
• Bu ihale sürecinin daha çok uzayacağına dair tahminlerimizin sebebi, mevcut durumda bir değişikliğin olmaması ve İsrail tarafının izlediği strateji ile de bir çözüm elde edilmeyeceğinin aşikar olmasıydı. Bu sebeple bu sürecin daha çok uzayacağı tahminlerini de şimdiden yapabilmek yerinde olacaktır.
• İlgili ihale sürecinin yabancı yatırımcıların neden ilgisini çekmediğine gelince:
Bu sürecin daha rahat anlaşılabilmesi için, Doğu Akdeniz ile ilgilenen örnek bir yatırımcı gözü ile değerlendirme yaptığımızda;

 Doğu Akdeniz ile ilgileniyorsunuz.
 Erişilebilir sismik veriler Levant havzasında bir potansiyel olduğunu gösteriyor.
 İsrail’deki keşifler de bu potansiyeli kanıtlıyor.
 Fakat asıl potansiyelin Kuzeye yani Lübnan’a doğru devam ettiğini, uzman yerbilimcilerinizden öğreniyorsunuz.
 Güney Kıbrıs’ta da Zohr sahasının keşfi akabinde yeni ümitler söz konusu gibi bir algı oluşturulsa da, mevcut veriler, potansiyelin batı yönünde azaldığını ifade ediyor. Yani Güney Kıbrıs’ın 3. Arama ihalesi belki Mısır’da hali hazırda keşifler yapmış olsanız, sizi ilgilendirecekti fakat yapmadı iseniz, çok da tercih edilebilir olmayacaktır.
 Ayrıca Güney Kıbrıs bölgedeki en güçlü devlet olan Türkiye’nin ve onun himayesindeki Kuzey Kıbrıs’ın deniz alanlarını da ihlal etmektedir. Zaten keşfini açıkladığı Afrodit sahasını bile geliştirebilmiş değildir. Yani çok da ilgilenilebilecek bir yatırım alanı değildir.
 Tüm bunların yanında 11. Parseldeki arama çalışmalarının neticeleri şişirilen gaz potansiyeli balonunun da inmesiyle sonuçlanmıştır.
 Geriye kalan Lübnan ve İsrail arasında tercih yapmanız gerekirse;
 İsrail’de hali hazırda keşifler vardır. Fakat büyük yapılar zaten test edilmiştir. Yani tahmininiz üzerine geriye daha küçük balıklar kalmıştır. Bir de yapılan keşifler dahi üretime kolaylıkla alınamamıştır.

Diyelim tüm bunları göz önüne alıp, İsrail’i tercih ettiniz;

 Tüm riskleri alıp, ruhsatın en az %25’ini alarak, operatör oldunuz,
 Arama planlarınızı, İsrail’li yetkililer ile yoğun müzakereler neticesinde kabul ettirdiniz,
 Sondajı yaptınız, Şansınıza, keşif de yaptınız!
 Sonra?
 Sıra geldi geliştirme planlarına ve son yatırım kararına.
 Lakin nasıl bir üretim yapacaksınız?
 En önemlisi ürettiğiniz gazı nereye satacak ve kar edeceksiniz?
 Büyük yapılar zaten test edildiği için siz zaten küçük yapılara takip olup, düşük bir rezerv bulabildiniz,
 Keşfettiğiniz küçük rezervi sağıp, üretimi satmak için bir LNG tesisi hatta yüzer LNG tesisi kursanız; çok maliyetli; proje kendini kurtaramaz!
 Karaya sevk edip, İsrail’de iç piyasaya satsanız; eski üretim yapan sahaların daha ucuz olan gazları ile, İsrail’in vergilendirme ve ceza sistemleri ile, yatırımcıyı sürekli engelleyen komiteleri ve mevzuatları ile mücadele verirken, bir hayli zorlanacaksınız.
 Bir de acaba iç piyasada o derece büyük bir talep olacak mı?
 Üretiminizin bir bölümünü iç piyasaya zaten vermek zorundasınız. O zaman karada kuracağınız bir tesise gaz sevkiyatı yapmak gerekli. Tamam yaptınız. Kalan kısmı da ihraç etmek için, “anti trust” komitesini bir şekilde ikna ettiniz.

Peki bu adımda gazı kime ihraç edeceksiniz?
 Bir LNG tesisi boyunuzu aşar.
 Mısır’a sevk etseniz, farzedin ki; bu süreçte yıl oldu 2025; orada da boş kapasite yok!
 Ürdün, Suriye piyasalarında da talep yok.
 Filistin gibi küçük bir marketin zaten çok farklı riskleri var.
 Avrupa’ya da nakliyat imkanı yok!
 O zaman geriye kim kalıyor?
 Türkiye?
 En güzel, en güvenilir ve en büyük pazar! Fakat nasıl gazı oraya ulaştıracaksınız?
 Ortada bir boru hattı ve somut bir anlaşma yok ise: İMKANSIZ!
 Yani keşfi yapsanız da, geliştirme senaryolarını İsrail’deki ilgili kurumlara büyük zorluklar ile kabul ettirseniz de; üreteceğiniz gazı satma konusundaki belirsizlikler sebebi ile bir türlü saha geliştirme için son yatırım kararını alamayacaksınız!
 O halde? Siz de büyük oyuncuların tercih ettiği ve bakir olduğu için daha büyük balıklar bulma şansınız olan Lübnan’daki arama ihalesi ile ilgileneceksiniz.
Bir yatırımcı gözüyle kısaca analiz edildiğinde, İsrail’deki arama ihalesinin neden ertelendiği, neden ilgi görmediği ve bundan sonra da neden yeniden ertelenebileceği kolaylıkla anlaşılmaktadır.
Meşhur Leviathan sahasının dahi, üreteceği gazı nereye satacağı tam olarak netleşmeden, birkaç erteleme neticesinde, (uluslar arası algıyı düzeltmek maksatlı gözüken) son yatırım kararı alınması gibi, düşündürücü ve olağan dışı bir durumun arkasındaki sebepleri daha iyi anlayabileceksiniz.
• Demek ki, bu kurguda Türkiye’nin bu konudaki kritik rolünü bir yatırımcı gözüyle değerlendirildiğinde dahi kolaylıkla idrak etmek mümkün olacaktır.
Türkiye ile bir anlaşma ve ihraç hattı söz konusu olacak ise de; bunun Türkiye’nin bölgedeki şartlarının kabul edilmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de haklarının gözetilmesinden geçeceğinin bilinmesi gerekmektedir.
Diğer bir ifade ile İsrail’in: askeri – siyasi – finansal olarak arkasında durmaya çalıştığı şımarık Rum kesiminin haddini aşmasının, sınır ihlalleri yapmasının önüne geçmesi ve (şaibeli yönleri olsa dahi) Afrodit sahasında Kuzey Kıbrıs’ın da hakkı olduğunu unutmaması elzemdir.

Yazar