BP’nin hazırladığı “Statistical Review of World Energy 2016” isimli raporda ifade edildiği üzere, 34 trilyon m3’lük kanıtlanmış gaz rezervleri ile dünyada ilk sırada yer alan İran, ambargoların kaldırılması neticesinde yeniden artan üretim ve ihracat potansiyeli dikkate alındığında, bütün küresel aktörlerin ilgisini çekmektedir.
Bulunduğu konum itibarı ile en çok gaz ithalat ihtiyacına sahip olan; Avrupa, Çin ve Hindistan’ın nerede ise ortasında yer alan İran, acaba gelecekte hangi pazarlara yönelecek ve ne gibi ihracat stratejileri izleyecebilecektir?
Bu soruya cevap verebilmek için muhakkak ki, İran’ın yıllara göre gaz ihraç potansiyelinin tahmin edilmesi ve gaz ihracat potansiyelini etkileyecek olan; saha geliştirme imkanları, yerli teknolojiler, finansman ve yabancı yatırımcılar, gaz üretim maliyetleri, ihracat için gerekli altyapılar ve bu altyapıların nakliyat maliyetine etkileri, iç tüketim projeksiyonları gibi bir çok farklı kriterin de detaylı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Tüm bunların yanı sıra, İran’ın neredeyse mevcut üretime yakın olan iç tüketimi, yeni düzenlemelere rağmen hala çok da cezbedici olmayan ve yabancı yatırımcıların iştahını kabartmayan yasal mevzuatları, yetersiz ve geri kalmış yerli teknolojileri, özellikle gaz kaynaklarının büyük bölümünü ihtiva eden deniz sahalarının yüksek birim üretim maliyetleri, zayıf finansal altyapısı ve ilgili büyük pazarlara ihracatı sağlayacak altyapının olmayışı gibi durumlar, yakın zamanda büyük atılımların gerçekleşemeyeceğini göstermekte ve yapılacak tahminleri etkilemektedir.
Diğer bir değişle, büyük kanıtlanmış gaz kaynaklarına karşın, İran gaz piyasalarında, en azından yakın ve orta vadede Rusya gibi etkili olabilmekten çok uzaktır.
Bu durumu dikkate alarak, yine de İran’ın gaz ihracat potansiyelinin orta vadede artacağı ve bu artan potansiyelin hangi marketlere ihraç edileceği değerlendirilirse:
- Öncelikle mevcut nakil altyapısı, artan talep potansiyeli ve ticari geçmişi değerlendirildiğinde; Türkiye yine ilk düşünülen ve en düşük maliyetle ulaşılabilen market olmaya devam edecektir.
- Türkiye’nin yanı sıra, yeni başlanılan Irak’a gaz tedariğinin arttırılması ikinci seçenek olarak masada yerini alacaktır. Lakin orta yada uzun vadede Irak’ın kendi kaynaklarını geliştirerek gaz talebini azaltma ihtimali bu seçeneğin her zaman ikinci plana atılabilmesine sebep olacaktır.
- Yeniden gelişen ilişkiler neticesinde, Avrupa’ya Türkiye üzerinden inşaa edilecek bir boru hattı ile gaz tedariği siyasi argüman olarak dillendirilse de, birim gaz üretim maliyeti, taşıma maliyetleri ve Avrupa gaz fiyatları dikkate alındığında, bu seçenek ekonomik olmadığından uygulanamayacaktır.
- Kendisine çok uzak olan Çin pazarına Türkmenistan üzerinden mevcut boru hatları ile ulaşım düşünülebilse de, bu seçenek de hem siyasi olarak, hem de ekonomik olarak orta vadede dahi uygulanabilir görülmemektedir.
- Bu seçeneklerin dışında geriye yeni LNG tesisleri ile dünya piyasalarına açılmak ve Hindistan piyasalarına inşaa edilecek bir boru hattı ile ulaşmak kalmaktadır.
LNG opsiyonu, her ne kadar daha fazla piyasaya erişim imkanı sağlasa da, uzun vadeli fiyat riskleri, yüksek yatırım maliyetleri gibi bazı hususlar değerlendirildiğinde ikinci seçenek olarak değerlendirmesi daha yerinde olacaktır.
Peki, acaba İran’ın Hindistan piyasalarına ulaşma imkanı nedir? Bu nasıl gerçekleşebilecektir?
Bu noktada, İran’ın zaten yukarıda değerlendirilen Türkiye ve Irak gaz ihracatlarının yanı sıra uzun süredir Hindistan pazarına ulaşma gayretinin de mevcut olduğu bilinmektedir.
Bu kapsamda İran’ın Pakistan ve oradan Hindistan piyasalarına nakil edilmek üzere 28 milyar m3/yıl kapasiteli bir boru hattının inşaa edilmesi kapsamında görüşmeler sürdürülmekteydi. Fakat, Pakistan ayağından kaynaklandığı ifade edilen siyasi ve finansal çözümsüzlükler neticesinde proje bir türlü ilerleme kaydedemedi.
Bunun üzerine İran’lı yetkileler tarafından, Hindistan’a 1400 km uzunluğunda ve bazı noktalarda 3500 metre derinlikten geçecek olan, dünyanın en uzun deniz boru hattının inşaa edileceği konularında söylemlerde bulunuldu.
Peki bu söylem ne kadar gerçekçidir?
Yıllardır Türkiye üzerinden Avrupa’ya bir İran gaz boru hattının inşa ediliyor olduğuna dair bir türlü realiteye dönmeyen söylemler yer alıyor ve bu söylemler ekonomik kriterler dikkate alındığında tutarsız olduğu anlaşılabiliyorken, acaba basında yer alan bu söyleme de itibar edilmemeli midir?
Bu soruya cevap verebilmek için, yukarıda da bahsedildiği üzere İran’ın mevcut anlaşmalar, en ekonomik olarak ulaşılabilecek yakın market potansiyelleri, iç tüketimi gibi kriterler neticesinde yıllık gaz arz kapasitesinin belirlenmesinden sonra, taşıma maliyetleri ve Hindistan piyasalarındaki ortalama gaz fiyatlarının da öncelikle değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu kapsamda:
- İran’ın tüm kriterler dikkate alındıktan sonra, orta vadede (örneğin 2035’ler de) Hindistan piyasalarına yıllık 30 milyar m3 gaz ihraç edebilecek kapasiteye sahip olacağı varsayılır ise,
- Bu gazın boru hattı ile taşınması için, petrol fiyatlarının 2018 sonlarında yeniden 70 $/varil seviyelerine çıkacağı varsayımı ile, bu uzunlukta ve 30 milyar m3/yıl kapasiteli bir boru hattının en azından 16 milyar $’a mal olacağı ve bunun iç karlılık oranının 10 varsayılması neticesinde en azından 180 $/1000 m3’lük taşıma maliyeti getireceği göz önüne alınırsa,
- İran’ın bahsedilen petrol fiyatları bandında deniz sahalarından ortalama birim üretim maliyetinin 120 $/1000 m3 seviyelerinde olacağı öngörülürse,
İran gazının vergi, sigorta vb. maliyetler dışında Hindistan’a ulaştığındaki maliyeti 120+180=300 $/1000 m3 olacaktır. Yani İlgili petrol fiyatları bandı için gaz fiyatlarının yeniden 350 $/1000 m3’ler seviyelerinde olacağı beklenir ise, bu ticaret mümkün görülmektedir.
Yani basit ekonomik kriterler dikkate alındığında dahi İran gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya (İtalya yada Baumgarten piyasalarına) boru hattı ile nakli opsiyonundan daha tutarlı görülmektedir.
Demek ki, asıl değerlendirilmesi gereken hususlar İran’ın orta vadede gaz ihraç potansiyeli ve böyle bir hattın finansmanıdır.
Türkiye açısından bakıldığında ise, bu durum; Avrupa’ya üzerinden İran gaz nakli imkanı olmayacağını ve İran’ın gaz arz fazlası için ekonomik olarak yönelebileceği bir Hindistan piyasası olduğunu gösterdiğinden, Türkiye’nin bir gaz transit merkezi olması açısından negatif görülse de, Türkiye yine de konumu gereği İran için en tercih edilen market olma konumunu koruyacaktır.
Ayrıca kaynak çeşitliliği ile büyük hacimlerde gaz depolama kapasitesine sahip, gaz ticareti yapıyor olabilen bir Türkiye için bu durum çok daha önemlidir.
Belki de Türkiye’nin bir gaz transit merkezi olma hedefinden de ziyade bu doğrultuda uzun vadel5i stratejiler geliştirmesi daha yerinde olacaktır.
Oğuzhan AKYENER
TESPAM Başkanı