ERMENİSTAN ENERJİ HATLARINI HEDEF ALMAYA CESARET EDEMEZ

1- Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan süreç görünen durum itibariyle savaşa doğru hızla ilerliyor. Hem mevcut çatışma ortamının hem de muhtemel bir savaş senaryosunun bölgedeki enerji denklemine etkisi nasıl olacak?
Aslında Azerbaycan ile Ermenistan Karabağ işgalinden bu yana zaten savaş halindedir. Sadece Ermenistan’ın son dönemde yaptığı tacizler ve haksız saldırılar sebebiyle ortalık bir seviye daha gerginleşmiştir. Tabii Azerbaycan da haklı olarak, karşı müdahalede bulunmuş ve istisnasız bir üstünlük sağlamıştır. Dolayısıyla, bu gerginliğin ve savaşın enerji arz güvenliğini nasıl etkileyebileceğini bu pencereden okumak gerekmektedir. Öncelikle hepimiz biliyoruz ki, mevcut enerji projelerinin yatırım kararları da böylesi bir savaş ortamında alınmıştır. Böylesi bir risk ihtiva eden bu ortamda ilgili projeler hazırlanmış, faaliyetlere başlanmış ve hatta yıl sonuna kadar ilk ticari gaz sevkiyatının yapılacağı varsayılır ise İtalya’ya kadar uzanan bir gaz tedarik süreci hayata geçirilmiştir.
Azerbaycan hem askeri, hem ekonomik, hem jeostratejik, hem de diplomatik anlamda ilgili projelerin başlandığı döneme nazaran çok daha önemli ve güçlü bir pozisyona gelmiştir. Karşısındaki tehdit unsuru olan Ermenistan’ı her anlamda bertaraf edebilecek güce ulaşmıştır. Zaten Ermenistan tarafından girişilen alçakça saldırıya verilen net cevap bunu göstermektedir.
Dolayısıyla, güç dengeleri bu noktaya gelmişken ve Azerbaycan’ın kurduğu uluslararası enerji arz ağı bu denli sağlam temeller üzerine oturmuşken, ilgili sevkiyatı ve planları uzun dönemli sekteye uğratabilecek hamleler çok da olası gözükmemektedir. Kaldı ki, ilgili gaz sevkiyatı AB, ABD gibi küresel oyuncular tarafından da siyasi olarak desteklenmekle birlikte, denklemde Ermenistan tarafında olan Rusya ve İran gibi oyuncuların da (Lukoil ve Nico gibi şirketleri üzerinden) üretim ortağı olduğu bir modele oturmuştur. Bu durumda mevcut enerji yatırımlarına ve tesislerine yönelik, söylemlerin ötesine geçen, çok daha büyük reel bir tehdit nezdimizde beklenmemektedir.
Tabii savaşın artık önüne geçilmez boyutlara gelmesi ve ihtilaflı bölgelerden başkentlere sıçraması durumundan her ne kadar daha sert refleksler söz konusu olabilecekse de, yine de Ermenistan’ın buna cesaret edemeyeceği, bunun da yanı sıra, güç yetiremeyeceği tahmin edilebilecektir.

2- Türkiye’nin en önemli enerji tedarik noktalarından biri de Azerbaycan. Yaşanan gerilimi Türkiye penceresinden okumak istersek ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Ankara, enerji arzının güvenliği için de bu durumu yakından takip ediyor olabilir mi?
Türkiye’nin en önemli enerji tedarikçilerinden biri de hiç şüphesiz Azerbaycan. Fakat Türkiye’nin Azerbaycan’a yapılan bu haksız saldırılar karşısındaki net duruşunu ticarete bağlamak hiç de mantıklı olmayacaktır. Çünkü Azerbaycan Türkiye için canı pahasına müdafaa edeceği kardeşi konumundadır. Azerbaycan’ın yarası, Türkiye’nin ve kendini Türk ve Müslüman hisseden herkesin yarasıdır! Nasıl insanın öz kardeşi can derdine düştüğünde, aralarındaki ticaretin bahsi olmayacaksa, Türkiye için de mevcut enerji ticareti güvenliğinin bir önemi olmayacaktır.

3- Söz konusu enerji denkleminde sadece Türkiye yok. AB ve Rusya da var. Sizce bu iki ayrı güç Bakü-Erivan arasındaki olaylardan nasıl bir sonuç istiyor/bekliyor olabilir?
Azerbaycan’ın, AB tarafından GÜNEY GAZ KORİDORU olarak da ifade edilen ihracat ağında, neredeyse bütün küresel ve bölgesel olarak dolaylı ya da direkt olarak yer almaktadır. Şöyle ki, Türkiye, Rusya, İran gibi bölgeleri de üretimde ortaklar arasında yer alırken, İngiltere de bilfiil üretim operasyonları yönetme ve güvenliğini sağlama gibi hususlarda yetkilidir. Öte yandan ilgili gaz sevkiyatı Gürcistan’dan, Türkiye’ye, Yunanistan’dan İtalya’ya kadar geniş bir coğrafyanın enerji güvenliğine katkı sağlamakta, bu bağlamda AB ve ABD tarafından da stratejik olarak önemli Kabul edilmektedir. Bu bağlamda Azerbaycan’ın kurmuş olduğu bu ince düşünülmüş etkin model kendisini birçok açıdan sağlama alabilmiştir. Yani ABD ve bazı AB ülkeler her ne kadar Ermeni lobisinin baskısıyla sürece sessiz kalsalar veya arka planda Ermenistan’ı destekliyor gibi görülseler de, aktif bir müdahalede bulunamayacaklar ve mevcut enerji ağının zarar görmesini de istemeyeceklerdir. Öte yandan Rusya da kısa vadede Azerbaycan’ı ve Türkiye’yi, orta vadede tüm Türk coğrafyasını, uzun vadede de bütün İslam dünyasını kaybedecek hamlelere soyunamayacaktır. Bu bağlamda enerji kartı çok yönlü bir sigorta olarak Azerbaycan’ın hem daha da güçlenmesine katkı sağlamış, hem de jeostratejik önemini pekiştirmiştir.
Sonuç olarak, bu bağlamda Rusya, ABD, birçok AB ülkesi gibi birçok oyuncu (kendilerine has farklı sebeplerle) Azerbaycan’ın Ermenistan’ı daha fazla hırpalamadan durmasına ikna etmeye çalışacaktır. Türkiye ise Azerbaycan’ın haklı Karabağ davasını kendi davasıymış gibi sonuna kadar sahiplenmeye devam edecektir.

Yazar