Oğuzhan AKYENER
TESPAM BAŞKANI
Tabii birileri sanal ve gerçekten uzak söylemler söylemese, bazen yorumlayacak malzeme bulunmuyor…
Neymiş efendim?
- Türkiye bir enerji merkeziymiş,
- İstikrarlı olursa, Türkiye’nin bir merkez olması sayesinde Avrupa ucuz gaza kavuşacakmış. Bu sayede Avrupa da zaten istikrarlı ve güçlü bir Türkiye istemekteymiş,
- Avrupa’da nükleer santral için talep yokmuş, bu sebeple Avrupa 3. Dünya ülkelerine yönelmiş,
- Türkiye’nin Güney Doğusunda terör biterse, kaya gazı alanında bir devrim olacakmış. Bölgede zaten çok ciddi potansiyel varmış. Bu potansiyel 50 yıl öncesinde de biliniyormuş fakat çıkartılmıyormuş,
- Zaten o bölgede yaşanan olayların ve terörün desteklenmesinin de sebebi bu kaynaklarmış,
- Yeni bir çözüm süreci bu sebeple enerjide açılımlar sağlarmış,
Bunları kim söylemiş, kimler ifade etmiş? Orası önemli değil!
Önemli olan gerçekten bilimsel bakış açısı ile doğrunun ne olduğu…
Şimdi gelelim kısaca açıklamaya:
- Türkiye’nin bir enerji merkezi olduğu yok. Sadece bir gaz transit merkezi olma noktasında önemli adımlar atılmaya çalışılıyor. Hatta kaynak çeşitliliği ve depolama kapasitesinin çok büyük oranlarda arttılmasından sonra bir doğal gaz ticaret merkezi olabilme ihtimalleri var. Fakat sürekli dış politikalarımızı kasıtlı olarak yönlendirici unsur olarak kullanılan ve ilk olarak İngilizler tarafından ortaya atılmış bu enerji merkezi olma konusu hiç de gerçekçi değil. Bu konu ile dış politikalarımızı nasıl yönlendirmeye çalıştıklarına gelince; Bize diyorlar ki: “Bakın enerji merkezi olup büyük kazanımlar elde edeceksiniz. Bu yüzden gelin;
- Azerbaycan’da üretilen gazı sizin üzerinizden Avrupa’ya en hafif pazarlık koşullarıyla geçirelim. Burdan siz de gaz alacaksınız. Bu sebeple bunu bir devlet politikası olarak belirleyin.
- İsrail’de muazzam miktarlarda gaz var, gelin Kıbrıs’ta AB-ABD-BM gibi örgütlerce desteklenen çözüm süreçlerine onay verin. Hem bu sayede sizin adadaki soydaşlarınız da rahata kavuşacak. Belki siz orta vadede adadaki tüm kontrolünüzü ve bölgedeki etkinliğinizi kaybedeceksiniz ama bu sayede Avrupa’nın gaz geçiş güzergahı olma nişanı ile ödüllendirileceksiniz. Bu şeref size ömür boyu yeter!
- Kıbrıs’ta da büyük kaynaklar var. Bu kaynaklar ve yeni arama projeleri kapsamında sizin ve Kuzey Kıbrıs’ın deniz alanları taciz edilmiş olabilir. Siz bunlara bakmayın. O şaşkın Rumların Enosis söylemlerine de takılmayın. Bakın ordaki gazı da sizin üzerinizden geçireceğiz. Siz devasa bir enerji merkezi olacaksınız.
- Sizin üzerinizden daha Türkmen, İran, Kürdistan! gazlarını bile geçireceğiz. Durun bize güvenin. Çok kazançlı çıkacaksınız. Zaten mevcudiyetinizin ve istikbalinizin yegâne temeli biziz!”
Komik değil mi? Kardeş ülke Azerbaycan’dan gelen gaz dışında tutarlı ve faydalı olan bir yaklaşım yok. Ortada sadece gaz! var. Ötesi yok!
Kaldı ki;
- İsrail’de bahsedildiği kadar önemli bir ihraç potansiyeli yok!
- Kıbrıs’ta çok büyük keşifler ve büyük bir potansiyel yok! Keşfedilen Afrodit sahası da KKTC deniz alanlarında!
- Türkmen ve İran gazlarının ekonomik olarak AB piyasalarına gitmesine imkan yok!
- Geriye bir Kürdistan dedikleri Kuzey Irak kalıyor, orada da ilgili kaynaklar orta vadede geliştirilse dahi, bölgesel talep karşılandıktan sonra geriye ne kalacağı konularında soru işaretleri çok!
Gelelim diğer maddelere:
- “Türkiye istikrarlı olursa, Avrupa gazı ucuza alacakmış.” Avrupa’ya Türkiye üzerinden ekonomik olarak gidebilecek tek gaz kaynağı Azerbaycan gazıdır. O da zaten mecburen piyasa fiyatı endeksli satılmak zorundadır. Fakat her şekilde Avrupa için üretim ve taşıma maliyetleri karşılaştırıldığında Rus gazından daha ucuz ve uygun bir gaz değildir. Yani Avrupa zaten gazın ucuzunu Rusya’dan almaktadır. ABD’nin kaya gazının ya da diğer hiçbir seçeneğin Avrupa’da Rus gazı ile fiyat rekabetine girebilme şansı yoktur!
- “Avrupa bu yüzden güçlü ve istikrarlı bir Türkiye istemekteymiş!” Demek ki, bu ifade de tutarlı değilmiş. Zaten bu devlet Batı Bloğu’nun taşeronlarını denize döktükten sonra kurulmamış. Akabinde ilgili Batı’lı zihniyet bu devletin başına sayısız çoraplar örmemiş. Bu devletin uyanışını, bağımsız hareket etmeye başlayışını engellemek için gezi olayları, ekonomik yaptırımlar, FETÖ & darbe girişimi, DAEŞ, PKK, PYD&YPG gibi birçok belayı hep Türkiye’nin güçlü olmasını isteyen! Batı tezgahlamamış… Demek ki, Avrupa’nın kendi kuklası olduğu ölçüde istikrarlı kalabilecek bir Türkiye’ye ihtiyacı varmış!
- “Avrupa’da nükleer santral için talep yokmuş, bu sebeple Avrupa 3. Dünya ülkelerine yönelmiş.” Sizin zaten dolmuş bir piyasanız, işleyen sisteminiz ve farklı alanlardaki ikame kaynaklar için yatırımlarınız varsa, nükleer konusunda iç piyasada atılım mahiyetinde girişimleriniz olmaz. Sadece mevcut tesislerinizin ömrünü ve kapasitesini arttırır, bunun yanı sıra ihtiyaca göre yeni birkaç santral inşa edersiniz. Tabii elinizdeki teknolojiyi de geri kalmış (3. Dünya) olarak gördüğünüz sömürü alanlarınıza satmak istersiniz. Bu sayede de ilgili ülkeleri çok daha kolay bir şekilde kendi nükleer atıklarınızı depolamak maksatlı kullanabilirsiniz. Yani klasik Batı mantığı; insanlığın önemi yok, her şekilde kazanırsınız! Türkiye gibi sizin rakibiniz olan ülkelerdeki dostlarınız da, Türkiye nükleer teknolojiyi eline alacak ve zalimlerin oyunlarına günü gelip müdahale edecek diye, sizin nükleeri bıraktığınızı dillendirmeye başlarlar… Ne güzel İstanbul!.. Değil mi?
- “Türkiye’nin Güney Doğusunda terör biterse, kaya gazı alanında bir devrim olacakmış. Bölgede zaten çok ciddi potansiyel varmış. Bu potansiyel 50 yıl öncesinde de biliniyormuş fakat çıkartılmıyormuş. Zaten o bölgede yaşanan olayların ve terörün desteklenmesinin de sebebi bu kaynaklarmış. Yeni bir çözüm süreci bu sebeple enerjide açılımlar sağlarmış.” Türkiye’nin henüz kaya gazı potansiyeli, ilgili kaynak kayaları, bu kayaçların uzanım ve dağılımları, bölgesel jeolojik ve jeofizik modelleri tanımlanmamıştır. Öyle teknik olarak hiç alakası olmayan yaklaşımlar ile kaynağın olduğunu söylemek tutarlı değildir. Bunun yanında ortaya net olarak çıkartılmamış, araştırması ve modellemesi yapılmamış, tanımlanamamış bir kaynağı da teröre sebep olarak göstermek doğru değildir. Yani farzedelim, İç Anadolu’da çok büyük petrol rezervleri keşfedildi. (Hatta kaya gazı-petrolü gibi üretimi zor ve maliyetli de değil) Şimdi İç Anadolu da mı karşıcak? Demek ki; oralarda potansiyel olmak ile birlikte henüz tanımlanabilmiş net bir kaynak yokmuş. Bölgedeki terörün, kışkırtmaların ve kırılganlığın sebebi enerji değil, daha çok etnik yapıymış. O bölgelerde zaten keşfedilen konvansiyonel kaynaklar güvenlik çekinceleri olmaksızın üretilmeye devam ediyormuş. Demek ki, yeni bir çözüm sürecinin enerji alanında bir etkisi olmayacakmış. Yani herşeyi enerjiye bağlamaya çalışmaya gerek yokmuş!
Yapılan bu eleştiri ve yorumlarının hepsinin detaylı teknik açıklamasını TESPAM ve TESPAM’ın ENERGY POLICY TURKEY dergisi bünyesinde yayınlanan çalışmalarda bulabilirsiniz.
Gerçekten bilimsel ve milli bir yaklaşıma sahip olabilme dileğiyle…