Oğuzhan AKYENER- TESPAM Başkanı
Bölgesel ve küresel birçok alanda siyasi ve politik denklemleri etkileyen en önemli unsurlardan bir tanesi de hiç şüphesiz enerjidir. Özellikle sanayi devrimi sonrasında gündelik hayata giren ve halen en önemli enerji kaynağı olan petrolün direk olarak uluslararası aktörlerin:
- Sürdürülebilir ekonomik büyümeleri,
- Sanayileri,
- Lojistik imkanları,
- Askeri ve savunma yeterlilikleri
gibi birçok stratejik alandaki durumlarını belirleyici rolü, enerji hakimiyeti için çok yönlü stratejiler geliştirilmesine sebep olmuştur.
Uluslararası arenada böylesi stratejik bir konuma sahip olan enerji alanında, kaynakların sürdürülebilir tedariği, hakimiyet sağlanması, transit rotalarının güvenliği, piyasa dengeleri gibi birçok alt unsur ile ilgili olarak mücadeleler, savaşlar, hamleler günümüze dek süregelmiştir. Bu süreç zarfında enerji tüketimi ve talepler daha da artmış, enerji kaynaklarının çeşitliliği çoğalmış, yeni teknolojiler de önemli etmenler halini almıştır. Fakat uluslararası dengelerin belirlenmesinde enerjinin ve enerji alanında yürütülen diplomasinin ehemmiyeti sürekli artmaya devam etmiştir.
Ayrıca vurgulanmalıdır ki, enerji diplomasisi alanında da; hem en çok tüketilen kaynaklar oluşu hem de doğal olarak daha makro düzeyde olan etkinlik boyutu sebebiyle en önemli gündem maddelerini petrol ve doğalgaz oluşturmuştur. Diğer bir ifade ile küresel enerji diplomasisi argümanlarının %80’ini petrol ve doğalgaz oluşturmakta iken, kömür, nükleer ve yenilenebilir unsurlar kalan %20’lik oranı paylaşmaktadır.
Enerji diplomasisini yürütürken de, ilgili uluslararası aktörler; dış ilişkiler personellerinden, siyasi otoritelere, STK’lardan, özel teşebbüslere, askeri ve istihbarat birimlerinden akademisyenlere kadar birçok kesimi hedefleri doğrultusunda kullanmaktadırlar.
Özellikle bu alanda büyük petrol ve doğalgaz şirketlerinin etkinliği ve başarısı fark teşkil etmektedir.
Başa dönecek olursak; enerji diplomasisi bir ülkenin enerji alanındaki uluslararası hedeflerini gerçekleştirmek için çok boyutlu yürüttüğü adımları ifade etmektedir. Ve bu adımlar da ülkelerin küresel vizyonlarına göre şekillenmekte ve boyut değiştirmektedir.
Örneğin bölgesel ya da küresel etkinlik elde etme vizyonuna sahip olmayan devletler için;
- İlgili devlet enerji ithalatçısı ise; enerji arz güvenliği,
- Üretici ise ihracat güvenliği üzerine kurgulanmış bir politik anlayıştan ve bu kapsamda ilgili uluslararası paydaşlara yönelik sürdürülen diplomatik girişimlerden söz edilebilecektir.
Fakat daha büyük, bölgesel veya küresel etkinliğe sahip devletler ve uluslararası aktörler için, enerji diplomasisi çok daha farklı boyutlarda incelenebilecektir.
Bu nitelikteki devletler için enerji diplomasisi kapsamında dünyanın her hangi bir lokasyonundaki boru hatları, yüzey tesisleri, keşifler, teknolojik gelişmeler, ticari akışlar, deniz ulaşımı ile ilgili hususlar, piyasalar, terör örgütleri, siyasi dengeler dahi incelenmekte ve ehemmiyet ihtiva edebilmektedir.
Peki, kısaca temel hatları ortaya koyulmaya çalışılan enerji diplomasisi alanında bir plan ve strateji belirlerken nelere dikkat edilmelidir?
Enerji diplomasisi ve bölgesel ticaret kapsamında, örneğin Türkiye’nin atacağı adımlar planlanırken sırasıyla:
- Küresel enerji trendlerinin doğru okunması,
- Bu trendlerin Türkiye ve hedef coğrafyalarına yansımalarının detaylı analiz edilmesi,
- Tabii bunun için de Türkiye’nin hedeflediği coğrafyaların (neden – sonuç ilişkisi ve güçlü yönler de dikkate alınarak) berlirlenmesi ve gerekli tanımların yapılması,
- Bölgesel öncelik sıralamasının yapılması,
- Önce Türkiye için hazırlanacak kapsamlı ve etkileşimli bir veri tabanı oluşturularak, uzun vadeli enerji politikalarının berlirlenmesi,
- Sonrasında ilgili önceliklerine göre ülkeler üzerinden gidilerek; kaynak – altyapı – nakil imkanları – yatırım/finans/ekonomik/siyasi/market/mali ortamlar – diplomatik unsurlar gibi alanlarda çok yönlü veri toplama ve kayıtlar oluşturulması,
- Toplanan bu veriler de dikkate alınarak ilgili ülkelerin uzun vadeli enerji denklemlerinin kurgulanması,
- Türkiye’nin kendi politikaları çerçevesinde ilgili çalışılan ülkelerde nasıl bir strateji izleyeceğinin tespit edilmesi,
- Bu stratejiler kapsamında diplomatik anlamda kullanabileceği unsurların (kurumlar, şirketler, insan kaynakları gibi) belirlenmesi,
- Belirlenen unsurların da rollerinin tanımlanması ve tebliğ edilmesi
- Bu stratejilerin diplomatik yaklaşımlara da uyarlanarak, uygulamaya geçilmesi gerekmektedir.
Ayrıca enerji diplomasisi konusunda bu altyapı çalışmalarına başlarken, ivedi olarak enerji ateşeliği sisteminin de kurulması ve oturtulması gereklidir.
Bölgesel ticaret alanında ise düşüncenin Türkiye’yi bir enerji merkezi olma idealinin çok ötesine taşımak mümkündür. Bu vizyonla yukarıda bahsedilen veri tabanları da oluştuktan sonra atılacak adımlar daha da netleşecektir.
Ayrıca kurgulanacak enerji politikaları nezdinde de Türkiye’nin vizyonunu tatmin edebilecek yaklaşımlarda bulunulmalıdır. Çünkü bölgesinde ve medeniyet coğrafyasında etkin olmak isteyen bir Türkiye’nin enerji alanında sadece arz güvenliği ve bir doğalgaz geçiş güzergahı olma hedeflerinden çok daha ötede kurguları olmalıdır.