Çağdaş DUMAN-Doktora Adayı
Ege Üniversitesi Uluslararası İlişkiler
Orta Asya cumhuriyetlerinin ortaya çıkmasından sonra Türk yetkililer Orta Asya
bölgesini Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında uluslararası siyasal sistemdeki azalan
fonksiyonunu telafi edebilecek potansiyele sahip önemli bir bölge olarak görmeye başlamıştır.
Türkiye’nin petrol ve doğal gaz rezervinin çok sınırlı olması Türk yetkilileri Orta Asya’ya
yönlendirmiştir. Ortadoğu’nun istikrarsızlık içinde bulunduğu ve eski Sovyet ülkeleri
üzerinde ABD-Rus rekabetinin yaşandığı bu dönemde enerji güvenliği öne çıkmıştır. Bu
enerji güvenliğinin sağlanmasında Orta Asya’nın, özellikle de Türkmenistan’ın rezervleri
kritik bir öneme sahiptir. Avrasya bölgesindeki doğal gaz rezervleri dünyanın toplam doğal
gaz rezervlerinin %40’ını oluşturmaktadır. Asya ülkeleri içerisinde en fazla doğal gaz
rezervine sahip olan ülke ise Türkmenistan’dır. Ayrıca Avrasya’daki petrol rezervi dünya
petrol rezervinin %8’ini oluşturmaktadır. Türkmenistan bölgede 160 milyon ton petrol rezervi
ile bölgede Kazakistan’dan sonra ikinci sırada gelmektedir.
Türkmenistan’ın petrol ve doğal gaz rezervlerinden en fazla Rusya yararlanmaktadır.
Çünkü açık denizlere kıyısı bulunmayan bu devlet mevcut enerji potansiyelin Batı’ya
sevkiyatı için Rusya’nın sınırlarından faydalanmaktadır. Enerji sevkiyatının güzergâhı
konusunda Rusya’nın Orta Asya devletlerine uyguladığı siyasi ve ekonomik baskı göz ardı
edilmemelidir. Rusya, mevcut olan bu durumu Batı ülkelerine karşı bir tehdit unsuru olarak
kullanmakta ve Orta Asya enerji kaynaklarını tekeline almaya çalışmaktadır.
Rusya, Türkmenistan doğal gaz ihracatının neredeyse tamamını devlet şirketi olan
Gazprom üzerinden yapmaktadır. Moskova’nın bu kapsamda en önemli avantajı Sovyetler
döneminde inşa edilen ve tüm Orta Asya bölgesinin enerji kaynaklarını Rusya’ya taşıyan Orta
Asya merkez boru hattının varlığıdır. Ayrıca Rusya ile Türkmenistan arasında 2003 yılında
imzalanan ve 25 yıl süreli doğal gaz anlaşması Rusya’nın bölgede ağırlığını hissettirmesinde
önemli bir etken olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlaşma sayesinde Türkmenistan’dan
aldığı ucuz gazı kendi iç pazarında kullanan Rusya kendi rezervlerini dünyanın dört bir yanına
ihraç etmektedir.
Bir taraftan Ortadoğu enerji kaynaklarına alternatif olarak Orta Asya ülkelerinden
kendine doğru boru hatları uzatmaya çalışan Çin, diğer taraftan Rusya’yla olan doğal gaz
bağımlılığından kurtulmaya çalışan eski Sovyet ve Avrupa ülkeleri ayrıca Çin’in muhtemel
etkisini etkilemeye çalışan ABD, Türkmen gazı için Rusya istikametine alternatif boru hattı
geliştirme eğilimindedir. Türkiye ise Rusya’nın Orta Asya petrol ve doğal gazının dünya
pazarına taşınmasında üstlendiği rolün küçülmesi taraftarıdır. Çünkü petrol ve doğal gazın
Türkiye üzerinden taşınması durumunda taşımacılık ücretinden bir gelir beklemektedir.
Ayrıca İran ile imzalanan doğal gaz anlaşmasında da Türkmen gazı önemli bir yer
tutmaktadır. Türkmenistan-İran ilişkilerindeki olumsuz gelişmelerin enerji sevkiyatına
yansıması Türkiye’yi doğrudan etkilemektedir. Özellikle Güney Türkmenistan bölgesi
Türkmenistan ile İran arasında önemli bir sorun teşkil etmektedir. Fakat Türkmenistan ile
direkt kurulacak olan bir güzergâhın hayata geçirildiğinde böyle bir sorunla karşılaşma
ihtimalimiz kalmayacaktır. Bu projeyle gerçekleştirebilecek siyasi kazanımlar ise ekonomik
kazanımlardan çok daha büyük olacaktır. Nitekim Türkmenistan’dan çıkarılan benzinlerin
Hazar Denizi üzerinden Bakü-Tiflis-Ceyhan hattıyla Batı’ya sevkiyatı gündemdedir.
Orta Asya doğal gazının hâkimiyetini sürdüren Rusya’nın her geçen gün zorlanması
Türkiye açısından önemli bir avantajdır. 2006 yılının başında Türkmen ve Kazak doğal
gazının Çin’e satışı için görüşmeler yapıldı ve 2009 yılına kadar doğal gaz boru hattının inşası
için anlaşma imzalandı. Diğer taraftan ABD; Türkmenistan, Afganistan, Pakistan ve
Hindistan’ı birbirine bağlayacak Trans- Afgan boru hattı için yoğunlaştı. Buna ek olarak AB
yetkilileri Türkmen gazının Doğu-Batı yönünde alması için Türkmenistan ile görüşmelerde
bulunmaktadır. Rusya üzerinden Batı’ya sevk edilen doğal gaz güzergâhında istikrarsız
bölgelerin bulunması Batılı devletlerin aklında soru işaretleri oluşturmaktadır. Rusya’nın
Noworossisk limanından Batı’ya sevk edilen doğal gaz hattı üzerinde Çeçenistan ve Dağıstan
gibi sürekli iç savaşın yaşandığı bölgelerin bulunması enerji güvenliği açısından tehlike arz
etmektedir.
Buna alternatif olarak ortaya çıkan Gürcistan seçeneği ise başlı başına büyük sorunlara
sahiptir. Özellikle Abhazya, Acaristan ve Güney Osetya gibi üç tane ayrılıkçı hareketi
bünyesinde barındıran Gürcistan ilerisi için güven vermemektedir. Bununla beraber İran’ın
Ortadoğu’daki statükosunun belirsizliği ve ABD’nin İran’ı terörist devlet olarak ilan etmesi
enerji tekellerinin gözünü korkutmaktadır.
Böyle bir konjonktürün mevcut olduğu enerji güzergâhında Türkiye-Azerbaycan–
Türkmenistan işbirliği hem Türkiye hem de Türk Dünyası açısından oldukça önemlidir. Bu
devletlerden Azerbaycan ile Türkmenistan arasında Hazar Denizi’nden kaynaklı sorunların
çıktığı bilinmektedir. Fakat bu iki devlet arasındaki ilişkilerin yumuşama dönemine girmesi
bu ittifak için önemli bir avantajdır. İki ülke arasında Hazar’ın statüsü ve bölgede bulunan
doğal gaz ve petrol potansiyelinin paylaşımı konusunda çıkan anlaşmazlılar sebebiyle uzun
süredir diplomatik ilişkilerde aksamalar yaşanmasına sebep oluyordu.
İttifakın en can alıcı bölümü olan Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinde ise Dağlık Karabağ
sorunu önemli bir yer teşkil etmektedir. Ermenistan’ın bölgeyi işgal etmesi sonucu Türkiye ile
Azerbaycan arasında yayılmacı bir Ermeni unsur gündeme gelmiştir. Bu bağlamda Türkiye,
Ermeni diasporasına karşı Azeri diasporasını güçlendirmeli ve Azerilerle ortak lobi
faaliyetleri yürütülmelidir. Bilindiği üzere İran’ın kuzeyinde yaklaşık 30 milyon Azeri
yaşadığı göz ardı edilmemelidir. AB üyesi ülkelerin bir kısmının Ermeni diasporasına ve
Ermenistan devletine olan desteği bilinmektedir. Görünüşe göre Ermeni meselesi Türkiye’nin
sorumluluk üstlenmediği takdirde Türkiye’nin önüne bir engel olarak çıkmaya devam
edecektir.
Sonuç olarak;
AB ülkelerinin Orta Asya enerji kaynaklarına ihtiyacı olduğu ve bu enerjiyi Rusya
üzerinden almak istemediği açıkça görülmektedir. Eğer Türkiye enerji kartını kullanırsa
Ermenistan’a destek veren AB ülkelerini örgüt içinde yalnızlaştırabilecektir. Bu politika
sonuç verirse AB içindeki Türkiye karşıtı devletler muhtemelen köşeye sıkışacaktır. Bu
durumun Türkiye’nin AB sürecini olumlu etkilemesi kuvvetle muhtemeldir. Bununla beraber
son günlerde ortaya çıkan PKK terör örgütünün Karabağ’a konuşlandığı haberi doğrulanırsa
küresel terör söylemi ile enerji kartı birleştirilerek Türkiye’nin Orta Asya’ya giden yolu
açılabilir.