BOR: Efsaneler ve Gerçekler

Sanayileşmeyle artan üretim ve şehirleşmeyle artan tüketim insanoğlunun enerji ihtiyacını önemli ölçüde artırmıştır. Bilindiği üzere dünyamızın bugünkü enerji ihtiyacının büyük bir kısmı fosil temelli yakıtlar tarafından karşılanmaktadır. Yine gayet iyi bilinmektedir ki bu fosil yakıtların kaynakları sınırlıdır ve yakın gelecekte bu kaynaklar çok azalacak ve tükenecektir.

Bu durum özellikle ilk petrol krizinde fark edilmiş ve sanayileşmiş ülkelerin enerji kaynakları çeşitlendirilerek petrol bağımlılıkları azaltılmaya çalışılmıştır. Ayrıca yeni enerji kaynaklarının çevreye daha az zarar verir olması istenmektedir. Bu amaçla güneş, rüzgâr veya hidrojen kullanılarak alternatif enerji kaynakları geliştirilmeye başlanmıştır. Bu noktada hidrojenin elektrokimyasal yolla elektrik enerjisine dönüşmesine imkân veren yakıt pilleri özellikle mobil uygulamalar için önemli bir alternatiftir. Araçlar ve taşınabilir elektronik cihazlar yakıt pillerinin en yaygın kullanılabileceği uygulamaların başında gelmektedir. Yakıt pillerinin yaygın kullanımlarının önündeki en büyük engelin hidrojenin ucuza üretilebilmesi ve büyük miktarda depolanmasına imkân verecek malzemelerin geliştirilmesi olarak sıralanabilir. Bor mineralleri kullanılarak üretilen sodyum bor hidrür bu iki probleme de çözüm üreten bir malzeme olarak ön plana çıkmaktadır.

 

Türkiye dünyadaki bor rezervlerinin %72’sine sahip olan bir ülkedir. Ayrıca bor ürünleri Türkiye’nin yakın geçmişteki önemli ihracat kalemlerinden biri olmuştur. Ancak bu durum bor ile ilgili birçok asılsız iddianın ortaya çıkmasına ve toplumda bor hakkında yanlış bir algı oluşmasına sebep olmuştur. Mesela birçok insan borun doğrudan bir enerji kaynağı olduğunu düşünmektedir. İnsanlar “Bor ile Çalışan Araba” tabirini duyduklarında deposuna benzin yerine bor konulan ve bu boru enerji kaynağı olarak kullanan bir sistemi anlamaktadır. Hâlbuki bor bir enerji kaynağı değildir, ancak yukarıdaki örnekte bahsettiğimiz üzere bir bor türevi olan sodyum bor hidrür yakıt pillerinde hidrojeni üretebilen ve depolayan bir malzeme olarak kullanılmaktadır.

.

Milli elementimiz bor ile ilgili ortaya atılan diğer efsanelerden de biraz bahsedecek olursak; mesela bor rezervlerimizin çıkartılmasının dış güçlerce engellendiğine dair asılsız iddialar ortaya atılmaktadır. Hâlbuki Türkiye bor minerallerini 1978 yılında Eti Maden İşletmeleri tarafından devletçe işletilmesi başlatılmış, 2003 yılında ise BOREN isimli ulusal bor araştırma enstitüsü kurulmuştur. Bu enstitü bor madenlerimiz kullanılarak yeni katma değerli ürün ve farklı uygulama alanları geliştirilmesine yönelik sanayi ve üniversite projelerini desteklemektedir.

Bor ile ilgili ortaya atılan bir diğer iddia ise bor sayesinde Türkiye’nin tüm borçlarının ödenebileceğidir. Bugün dünyada 4 milyar tonun üzerinde bor rezervinin olduğu düşünülmektedir. Ancak dünyanın yıllık bor tüketimi yıllık sadece 4milyon ton civarıdır. Bu şu anlama gelmektedir; eğer dünyanın bor tüketimi artmaz ise mevcut rezervler bin yıl yetebilecektir. Türkiye, BOREN vasıtasıyla bor için yeni kullanım alanları geliştirmeye çalışmakta ve katma değerli yeni ürünler sayesinde ülkemizin bu alandaki ihracatını artırmayı amaçlamaktadır. Ancak bor mevcut uygulamalarda kendine yer bulabilir veya yeni kullanım alanları kazanabilirse ülkemize ekonomik anlamda fayda sağlayabilecektir.

Bor türevlerinden sodyum bor hidrürün yakıt pillerinde kullanımlarından bahsedecek olursak, temelde bu malzeme su ile tepkimeye girerek hidrojen üretebilmektedir. Yakıt pilleri ise bu hidrojeni elektrik enerjisine dönüştürerek örneğin bir motoru çalıştırabilmekte ve bu sayede bir aracın hareket etmesi gerçekleşmektedir.

Sodyum bor hidrürün diğer hidrojen depolama malzemelerine göre avantajlarına bakacak olursa;

  • Ağırlıkça % 20 hidrojen depolayabilir,
  • Yanıcı veya patlayıcı değildir,
  • Tepkime kolayca kontrol edilebilir,

 

  • Hidrojenin yarısı hidrürden, diğer yarısı ise sudan gelmektedir,

 

  • Katalizör ve sodyum metaborat tekrar kullanılabilir.

 

Sonuç olarak unutulmamalıdır ki ne kadar değerli yeraltı kaynaklarınız olursa olsun, bunları kendi öz teknoloji ve imkânlarınızla işleyip, geliştirip, satamıyorsanız bu konuda söz sahibi olamazsınız. Türkiye bor konusunda potansiyelinin farkındadır ancak bu alanda kat edilecek önümüzde uzun bir yol bulunmaktadır.

 

Referanslar :

[1] Adams R.M., Boron, Metallo-Boron Compounds and Boranes, John Wiley and Sons, New York (1964).

[2] Brown, H.C., Hydroboration, W.C. Benjamin. Inc., New York (1962)

[3] Sullivan E.A., Wade R.C., Hydrides, Kirk Othmers’Encyclopedia of Chemical

Technology, John Wiley and Sons, New York (1978), 3rd. Ed., Vol.12, p 772- 774.

Yazar