Gülsan Doğan
Pakistan 1947’de İngiliz sömürgesindeki Hint Yarımadasın’dan ayrılarak kurulmuştur. Pakistan ismini “PAKSTAN” sözcüğü olan Birleşik Krallık’ın eski sömürgesi olan 5 eyaletin baş harflerinden almıştır. “PAKSTAN” Pencap-Afganya-Keşmir-Sind-BelucisTAN. Pakistan İslam Cumhuriyeti, Güney Asya ülkesidir. Pakistan’ın kuzeydoğusunda Çin Halk Cumhuriyeti, kuzeybatı ve batısında Afganistan, doğusunda Hindistan ve güneybatısında İran yer almaktadır.
1947’de bölünme sonsası Hindulara ait hindistan devleti ve müslümanlara ait pakistan devleti kurulması gerekirdi ancak bölünme sonrası Pakistan devletinin kurulmuş olmasına rağmen müslümanların üçte biri Hindistan topraklarında kalıyordu. Bölünmenin etnik sorunlara sebep olması sonucu bölgede toplumlar arası kanlı şavaşlar meydana gelmiştir. Müslüman nüfusun yaşadığı Cemmu ve Keşmir bölgesinde Hindistan’ın hak iddia etmesi sonucu Pakistan ve Hindistan arasında üç büyük savaş meydana gelmiş ve bu yaşananlar Pakistan’ı komşusu Hindistana karşı ezeli düşmanlıklar beslemesine sebep olmuştur.
Pakistanın diğer komşusu Çin ile olan ilişkileri ise dostanedir. Bunun sebebinin altında ortak düşmanları olan Hindistan yer almaktadır. Çin devleti 1952’de Hindistan ile şavaşmış savaşmasının sebebi ise Himalayalarda bulunan sınır anlaşmazlıkları ve Çin’in Tibet’de hak iddia etmesidir. Çin şavaşta galip gelmiş ve 1955 yılında düzenlenen Bandung konferansında, Tibet üzerinde Çin ve Hindistan’ın barış içinde bir arada yaşaması sonucuna varılmış ancak Çin, Tibet’i ele geçirme hedefinden vazgeçmemiş ve Hindistana olan düşmanlığı bitmemiştir. Bu savaşta Çin devleti ile aralarında gerginlik olan ABD devletinin Hindistan ile dostane ilişkiler kurması Çin-Pakistan ittifakını daha da pekiştirmiştir.
Diyebiliriz ki, 1955’den itibaren Pakistan, Çin’in dış politikasında önemli bir yer işgal etmektedir. Hindistan’a karşı olan düşmanlık ve rekabet ortamı iki ülkeyi daha da yakınlaştırmıştır. Çin için Pakistan Hindistan’ı sürekli meşgul edecek bir bölgesel güç niteliği taşırken, Pakistan içinse Çin, Hindistan’ı bölgesel hatta küresel düzeyde dengeleyecek yegane müttefiktir. Şöyle ki Soğuk Savaş sonrası ABD-Hindistan ilişkilerinin gelişmesiyle Pakistan yalnızlaşmamak adına Çin devletine bağlanarak durumu Batı’ya ve Hindistan’a karşı kullanma çabasına girmiş. Pakistan, Keşmir’in kendi kontrolündeki kısmından az bir toprağı 1962 yılında “komünist” Çin’e bırakmaştır. Pakistan’ın Çin’e terk ettiği toprak, Çin’in yüksek dağlar arasından batıya açılması bağlamında (ulaşım açısından) Çin için oldukça önemlidir. Bu toprak terki ile Pakistan, hem Çin’i yanına çekmiş, hem de Çin’in Hindistan karşısındaki olumsuz duruşunu derinleştirmiştir. Pakistan-Çin yakınlaşmasını besleyen bir diğer durum da Sovyetlerin Afganistan’ı işgali sırasında, Çin’in Pakistan üzerinden Afganistan’daki İslami direnişçilere destek vermiş olmasıdır.
Çin açısından bakıldığında, Pakistan’ın Sünni Müslüman nüfus çoğunluğu ve Çin kontrolünde olan sorunlu Sincan Uygur Özerk Bölgesindeki Sünni Müslüman nüfus dikkate alındığında, İslamabad ile Pekin arasındaki yakın ilişkilerin, Çin’e bu sorunlu bölgeyi kontrol etme imkanı vereceğini söylenebilir. Ayrıca Pakistan’ın güncel jeopolitiğinin Çin için çok önemeli olduğu gözden kaçmamaktadır. Çin’in Asya’nın doğusunda ve güneydoğusunda angaje olduğu sorunlar, Çin’in gözünde Pakistan’ın jeopolitiğini daha değerli kılmaktadır. Pekin Yönetiminin yeni “İpek Yolu” ya da “Bir Kuşak, Bir Yol” projesinde Pakistan’a özel bir yer vermesi, bu değere işaret eder. Ancak Hindistan, Çin’in Tek Kuşak, Tek Yol projesinin bir kolu olan ve ihtilaflı Keşmir’in bir parçası mahiyetindeki Gilgit-Baltistan geçmesi planlanan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na (CPEC) şiddetle karşı çıkmaktadır.
Pakistan-Çin ilişkisi yıllar geçtikçe ekonomik merkezli bir hal almış. Çin, Pakistan’ın ekonomisine ve altyapısına yatırım sözü vermiş. “Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru”, Çin’in İpek Yolu projesinin Pakistan ayağının adıdır ve bu koridor, ekonomik bir koridor olmaktan çok politik, askeri ve güvenlik boyutları da bulunan bir projedir. Havaalanı, liman, otoyol ve demiryollarının inşa edilmesiyle Pakistan’ın güneybatısındaki Belucistan eyaletinde yer alan stratejik Gwadar Limanı’nın, Çin’in batısındaki Şinkiyang bölgesiyle bağlanması planlanıyor. Böylece Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru, Pakistan’ın güneyinde Umman Körfezi’nin ve Arap Denizi’nin kuzeyindeki Gwadar limanından başlayıp Pakistan’ın kuzeydoğusunda Keşmir üzerinden Aksai Çin’e (Sincan Uygur Bölgesi’ne-Doğu Türkistan’a) ulaşan bir güzergâhı içerir. Bu Pakistan’ın ve Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru’nun Pekin için ne kadar önemli olduğunun göstergesidir. Pakistan bu projenin getireceği ekonomik kalkınmayla terör sorununun da geride kalacağını inanmaktadır. Pakistan’da yapılan Gwadar limanının inşatının büyük kısmını Çinli şirket üstlenmiş 248 milyon dolar harcayarak limanı tamamlamıştır. Gwadar Limanı’nın işletilmesi, “ekonomik bölge” kurulması amacıyla 43 yıllığına Çin’e devredilmiştir.
Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru’nun, ekonomik, askeri ve politik açılarından Çin ve Pakistan için büyük anlam ifade etmektedir. Ekonomik açıdan bakıldığında, söz konusu koridor, Çin’in alternatif dış ticaret güzergâhı olarak gözükmektedir. Bu koridor, Çin’in dış ticaretinin Asya’nın doğusunda ve güneydoğusunda angaje olduğu sorunlardan etkilenmeden sürdürülmesine imkan verecek, bu imkan da Çin’in ekonomik büyümesini sürdürmesi demek olacaktır. Askeri/güvenlik açısından bakıldığında ise, Asya’nın doğusunda ve güneydoğusunda angaje olunan sorunlar nedeniyle, söz konusu koridor, “alternatif” lojistik destek güzergâhı olarak anlam kazanmaktadır. Eğer Asya’nın doğusunda veya güneydoğusunda ciddi gerginlikler kendisini gösterir ise, bu, buralardan yapılmakta olan lojistik destek faaliyetlerini sekteye uğratacaktır ki, Pakistan-Çin Ekonomik Koridoru bunu telafi edebilecek bir potansiyele teşkil etmektedir.
Pakistan bu koridoru yaşadığı ekonomik ve siyasi sorunlar arasında kalkınmak için bir umut olarak görmektedir. Ancak Pakistan’ın güvendiği Çin dostluğu ve ekonomik desteği Pakistan’da şimdiye kadar beklenen kalkınmayı sağlayamamış ve demokratik bir devlet olma yolunda sorunlarını aşamamıştır. Pakistan’ın özgün kalkınmasını gerçekleştirmesi gerekmektedir. Bunun için ABD ve Çin gibi bölgesel ve küresel etki alanında kalmaması Pakistan merkezli politikalar geliştirmesi gerekmektedir. Pakistan öncelikle içindeki etnik çatışma ortamına ve Hindistan ile aralarındaki düşmanlığa son vermeleri gerekmektedir. Böylece ABD ve Çin gibi küresel güçlerin çıkarları için çizdikleri yolda piyon olmaktan kurtulup kendi demokratik devletinin inşasına devam edebilir. Pakistan-Hindistan düşmanlığı göz ardı edilirse Pakistan kuracağı işbirlikleriyle ABD, Çin,-Hindistan ve İslam dünyasında göz ardı ediklemeyecek bir merkez haline gelir.
Hindistan ile olan sorunlarını çözemeyen ve şiddetini arttıran dostane ilişkiler güdemeyen Pakistan siyasi ve ekonomik sorunlarını aşamamış yakın zamanda kendini büyük sorunların içinde bulmuştur. Bunlardan birisi yakın zamanda Körfez ülkelerinin Katar’la yaşadığı diplomatik sorunlar nedeniyle Katar’a cephe almasıdır.
Pakistan, Katar’a cephe alan Suudi hanedanıyla derin bağlar kurmuş, Birleşik Arap Emirlikleri’nden ekonomik destek almıştır. Suudi Arabistan, iktidarda olan Şerif hükümetine 1.5 milyar dolar ‘bağış’ yapmıştır. Suudi Arabistan’ın bu yıl Pakistan’a yaptığı yardımın miktarı 4.5 milyar dolar. Pakistan’ın Katar’la olan ilişkileri yumuşaktır ancak digerlerine kıyasla daha mütevazi ilişkilerdir bunlar. Bunları göz önüne alan Pakistan hükümeti, Suudi isteklerine rağmen Katar’a karşı askeri bloğa katılmayı kesin olarak reddetmiş ve Katar’la olan krizde tarafsız kalacağını belirtmişti. Pakistan’ın Müslüman dünyanın en büyük askeri gücü ve nükleer silahları olan tek Müslüman ülke olarak sergilediği tarafsız tutum müttefiki ülkelerde soru işaretleri bırakmıştır.
Yakın zamanda Pakistan’ın diğer gündemi siyasi blokta olan yolsuzluk davalarıydı. Pakistan hükümetinin Navaz Şerif’in mal varlığında yolsuzluk ve hukuksuzluk soruşturmasıyla gündeme gelen süreç Navaz Şerif’in görevinden azliyle sonlanmıştır. Şerif’in azliyle biten yolsuzluk iddiaları 2016’da sızdırılan Panama Belgeleri’yle başlamış olup bu belgelerde Şerif’in adı geçmese de altı çocuğundan üçünün offshore hesapları ve Londra’daki gayrimenkuller sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Yani Şerif, ailesinin mal varlığını seçim komisyonuna bildirmediği için azledildi. Mal varlığında yolsuzluk ya da hukuksuzluk olup olmadığını ise bundan sonra yürütülecek başka bir soruşturma bakacak. Bu sürecin arka planını bakarsak Şerif’in hükümete geldiği parti ordunun yanında olan bir parti olup Şerif son iki döneminde de Hindistan’la ilişkileri normalleştirme iradesiyle üniformalılarla düşünceleri ayırdı. Şerif 2013 seçimlerinde iktidara gelirken de Hindistan’la ilişkileri düzeltme sözü vermişti. Hükümeti kurulduktan sonra protesto gösterileri patlak verdi. Gösterilerin arkasındaki asıl güç orduydu ve bu şekilde Hindistan açılımının önü tıkanmak istendi. Şerif’in orduyu ters düştüğü diğer etken, Askerler Çin’le ekonomik ilişkilerde, özellikle Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru projesinde söz sahibi olmak istiyordu. Şerif ise bu işin sivillerin kontrolünde olmasında ısrar etti.
Bu etkenler Şerif’i azledilmeye götürmüş olabileceği gibi söz konusu diğer aktör olan Tahir-ul Kadri, Din alimi ve Pakistan Halk Hareketi (PAT) lideridir. Tahur-u Kadri Pakistan’ı siyasi krize sürükleyen ve hükümet karşıtı gösterileri düzenleyen en önemli aktörlerinden biri olarak gösteriliyor. Şerif hükümetine karşı muhalefet bayrağı kaldıran Kadri, daha sonra Şerif’i darbe ile deviren General Pervez Müşerref’in yanında yer almıştır. Kadri, “Parlamento diye bir şey yoktur, sadece soytarı, hırsız ve soyguncuların bir grubu vardır sözleriyle gündeme gelmiş PAT hareketiyle ülkedeki yolsuzlukları ortadan kaldıracağını söylemiştir. Kendini din alimi olarak gösteren Kadri, Hazreti Muhammed ile ilgili rüyalar gördüğünü ve haberler getirdiğini öne sürerek toplumu etkilemeye çalışıyordu. Bu nedenlerle büyük tartışmalara neden oldu. Kendini kurtuluşun öncüsü olarak tanıtan Kadri “FETÖ” benzeri bir yapılanma ve yöntemlerle devlet içinde kendine yer açmayı hedefliyordu. FETÖ benzeri Tahrir-u Kadri örgütünün hükumeti devirmek gibi bir hedefi bulunmaktadır. Pakistan şu an geçici bir Başbakan ile siyasi boşlukta olup Navaz Şerif soruşturması devam etmektedir.