Akdeniz'de Önemli Bir Oyuncu: ENI

 

İtalya’nın dünyaca ünlü büyük petrol & gaz şirketi olan ENI, Akdeniz bölgesinde Cezayir’den Libya’ya, Mısır’dan Güney Kıbrıs’a, hatta Girit’ten Yunanistan’a kadar geniş bir coğrafyada faaliyetlerini sürdürmektedir. Özellikle Mısır’da keşfettiği Zohr sahası ile büyük oyuncuların dikkatini çalışmalarına ve bölgeye çekmeyi başarmıştır.

Mevcut çalışmalarına ek olarak, son dönemlerde Güney Kıbrıs’ın düzenlemiş olduğu illegal 3. Arama Ruhsatı ihalesinde 6, 8 ve 10 numaralı ruhsatların üçünde de yer alan ENI, Güney Kıbrıs’ın yanı sıra Lübnan’daki arama rushatları ihalesinde de etkin olmayı hedeflemektedir.

Peki ENI’nin bölgedeki gaz denklemleri ile ilgili kamu oyuna duyurduğu ne gibi planları vardır?

ENI:

  • Kıbrıs ile ilgili:
    • Kıbrıs’ın hidrokarbon potansiyelinden öte bölgesel gaz denklemlerinde, coğrafi konumu, AB üyesi olması ve finansal piyasalar için uygun altyapıya sahip olması nedeni ile çok önemli olduğunu düşünmektedir.
    • Ayrıca Zohr sahasının keşfi neticesinde kendisinin de müdahil olduğu ruhsat alanlarında pontasiyel bir keşif yapılabileceğini tahmin etmektedir.
    • Hatta konumu dikkate alındığında (Mısır, İsrail, Lübnan ve Kıbrıs potansiyeli/kaynakları ile Türkiye ve Avrupa gibi büyük marketlerin arasında bulunması sebebi ile) buranın bir gaz transit merkezi olma ihtimalinin de söz konusu olabileceğini dillendirmektedir.
  • Mısır ile ilgili:
    • Zohr sahasının keşfinin bütün bölgeye bakış açısını değiştirdiği,
    • Mısır’ın bölgede önemli bir gaz merkezi olabileceği,
    • Bu kapsamda Mısır’ın yeni keşfilerinden gelecek üretimin yanı sıra, Kıbrıs, İsrail ve siyasi sıkıntıların çözümü sonrasında inşa edilecek yeni hatlar ile Libya’da üretilecek gaz kaynaklarının da Mısır’daki (ya da Mısır’da yeni yapılabilecek) LNG tesisleri ile müşterilere sunulabileceğini ifade etmektedir.

Hatta bu görüşlerin yanı sıra, şirket yetkililerinin Kıbrıs ile ilgili söylemlerinden yola çıkarak, bazı uzmanlar, ENI’nin Kıbrıs’taki arama ruhsatlarında da gaz bulacağını, Lübnan’da da ruhsatlar alarak, gaz keşifleri yapacağını, akabinde Lübnan, Kıbrıs ve hatta Mısır’daki gaz üretimlerini dahi Kıbrıs açıklarında kuracağı bir yüzer LNG tesisine yönlendirerek satacağını öngörmektedir.

Şimdi bu açıklamaları ve öngörüleri analiz edersek:

  • Kıbrıs’ın coğrafi konumunun önemi aşikardır. Fakat Kıbrıs tamamı ile AB’nin bir parçası değildir. Böylesi önemli bir kara parçasından Türkiye’nin vazgeçmesi mümkün değildir. Ada tarafları arasında deniz alanları konusunda anlaşma sağlanmış değildir.
  • Zohr sahasının keşfi neticesinde dahil olduğu sözde Güney Kıbrıs’a ait olan, aslında belli kısımları ile resmen Türkiye’ye ve belli kısımları ile de Kuzey Kıbrıs’a ait olan alanlarda keşif yapılabilse dahi üretime geçilecek hamleler yapmak, bu hamleler için gerekli finansmanı Türkiye’ye rağmen riske atmak pek de uygulanabilir gözükmemektedir. Kaldı ki, bu tür yaklaşımların yanı sıra, mevcut kamuya açık sismik haritalar da ilgili bölgelerin potansiyelinin düşük olduğunu göstermektedir.
  • Kıbrıs’ın bir gaz transit merkezi olacağı konusuna gelince:
    • Öncelikle hem Kıbrıs’a hem Mısır’a bu niteliği yüklemeye çalışmak, siyasi bir yaklaşım gibi algılanmaktadır.
    • İkinci olarak, Kıbrıs’ta toplanacak gaz EastMed gibi ekonomik olarak tutarlı olmayan ve hayata geçemeyeceği için hayal statüsünde olan boru hatları ile Avrupa’ya gidemez. Demek ki Kıbrıs’tan olası bir sevkiyat ya Türkiye üzerinden yapılacak, ya da LNG olarak sağlanabilecektir.
    • Türkiye kendine ve Kuzey Kıbrıs’a ait olan deniz alanları ihlal edilirken, böyle bir hamleye kesinlikle izin vermeyecektir.
    • LNG olarak ise, ne Mısır, ne Lübnan, ne İsrail gazını kendilerine uzak olan Kıbrıs’a nakledip, tekrar LNG’ye dönüştürüp satmak istemeyecektir. Çünkü, yeni hatlar inşa ederek gazı Kıbrıs’a sevk etmek yerine, kendi bölgelerinde LNG tesisi kurarak direk satmak daha mantıklı olacaktır.
    • Ayrıca İsrail’de de, Mısır’da da düşünüldüğü boyutta ihraç potansiyeli bulunmamaktadır.
    • Mısır’da ise hali hazırda neredeyse gelecek bütün ihraç potansiyeli karşılayacak, atıl duran LNG tesisleri bulunmaktadır. Demek ki, Mısır’ın da gazını başka ülkelere ihraç etmek için göndermek gibi bir niyeti olmayacaktır.
  • Mısır’ın Zohr sahası ile ilgili yorumlara gelince; Zohr sahasının bölgeye ve ilgili havzanın kuzey uçlarına dair mevcut yorumları ve görüşleri değiştirdiği doğrudur.
  • Mısır’ın bir gaz ticaret merkezi olması konusu ise, Mısır’ın 2020 – 2035 yılları arasındaki ihraç potansiyeli incelendiğinde (Bknz: http://www.energypolicyturkey.com/egypt-gas-export-potential-up-to-2050-regional-gas-policies/) sadece 20 milyar m3/yıllık bir LNG ihracat kapasitesi o kadar da büyütülecek bir husus değildir.
  • Kıbrıs, İsrail ve Libya gazlarının da Mısır üzerinden ihracına gelince:
    • Mısır’ın mevcut LNG tesislerinin, kendi ihracatını sağlamak için 2033’lü yıllara kadar dolu olduğu düşünülür ise, bu seçeneğin gerçekleşmesi için Mısır’da yeni LNG tesisleri kurmak gerekecektir.
    • Fakat hem Kıbrıs hem de İsrail’deki düşük ihraç potansiyeli, Libya’nın içinde bulunduğu kaotik durum ve üç ülkenin de Mısır’da yapılacak yeni bir tesise değil de, kendi bünyelerinde kurulacak ve bu sayede Mısır’a kadar olacak sevkiyatın maliyeti ve risklerini taşımayacak bir tesise daha sıcak bakacakları tahmin edilebilecektir. Bu durumda Mısır’ın da ilgili gaz kaynakları nezdinde bir gaz transit ülkesi olması konumu çok da olası gözükmemektedir.

Son olarak, Kıbrıs açıklarında bir yüzer LNG tesisi ve bölgedeki tüm gazların buraya bağlanması yaklaşımına gelince; bu yaklaşımın, ekonomik, siyasi, teknik olarak ne kadar tutarsız olduğunu açıklamaya dahi gerek yoktur. Çünkü;

  • Bahsedildiği gibi ENI’nin Kıbrıs ya da Lübnan’daki keşifleri için bir tahminde bulunmak için henüz çok erkendir.
  • Zohr sahasının gazı Mısır iç piyasasına arz edilecektir. Anlaşması yapılmıştır ve bu noktada ilgili tesisler de kurulmaktadır.
  • Ayrıca Kıbrıs opsiyonu hariç, diğer olası keşiflerin ya da kaynakların boşu boşuna yeni maliyetler eklenerek, Kıbrıs açıklarında bir yüzer LNG tesisine taşınarak, oradan piyasalara sunulması hiç de mantıklı değildir.

Bu yaklaşımların analizinden de anlaşılacağı üzere, ENI gibi büyük başarılara imza atan önemli ve hatrı sayılır şirketler dahi politik yaklaşımlar ile kamu oyunu yanlış yönlendirme stratejileri güdebilmektedir.

Ayrıca, Güney Kıbrıs’a da, Mısır’a da, Türkiye’ye yapılmaya çalışılan, bir gaz merkezi olacaksınız tarzında algı operasyonları yapılmaya devam etmektedir. Fakat Türkiye’de tutmadığı gibi, bu algı operasyonu diğer ülkelerde de tutmayacak gibi görülmektedir.

Yazar