Akdeniz & Karadeniz’de Petrol Aramak Ne Anlama Gelir?-3

AKDENİZ & KARADENİZ’DE PETROL ARAMAK (SÖYLEMİN İÇİNİ DOLDURMAK)

Oğuzhan AKYENER

Rumlar ve bazı Batı sevici Türkler tarafından, Sn. Berat Albayrak’ın ilgili söyleminin nasıl anlaşıldığı ve yorumlandığı daha önceki köşe yazılarında ifade edilmişti.

Peki, bahsi geçen söylemin içi milli bir bakış açısıyla nasıl doldurulmalıdır?

Yani Türkiye bu söylemi bir enerji politikası olarak değerlendirir ise, hangi adımları atmalıdır?

İlgili Adımları Atmadan Önce Sahip Olmamız Gerekenler:

Öncelikle söylemin içeriğini dolduracak adımları atmadan, derin deniz petrol&gaz arama projelerini yürütebilmek için bazı imkanlara sahip olmak gerekmektedir. Bunlar başlıca:

  • İlgili operasyonları yürütebilecek altyapı ve tecrübeye sahip kurumlar,
  • Sismik, sondaj, test vb. işlevleri yapabilecek ekipmanlar,
  • Finansal imkanlar,
  • Kendi deniz alanlarımız içerisinde yer alan faaliyetler için uygun mevzuatlar,
  • Diğer ülkelerin deniz alanlarında varlık göstermek için, ilgili ülkelerin talep ettiği şartları taşıyabilmektir.

Bu imkanlara sahip olma noktasında, sismik gemiler dışındaki tüm maddelerde eksikliklerimiz olduğu bilinmektedir. Fakat yine de, uygun hamleler neticesinde kurulabilecek yabancı ortaklıklar ile bu eksiklikler giderilebilecektir.

Bu kapsamda, ilgili batılı şirketler ile olduğu gibi, Çin ve Rus menşeili şirketler ile de ortaklıklar yapılması mümkün olabilecektir. Ayrıca bu ortaklıklar yapılırken, Türkiye’nin Suriye ya da diğer coğrafyalardaki çıkarları da müzakere masalarında gündeme getirilebilecektir. Yani Türkiye bu alanda attığı adımları ve yaptığı ortaklıkları, diğer alanlardaki çıkarları için de kullanabilecektir.

Akdeniz’e Odaklanırsak:

Akdeniz’de öncelikli hedefimiz haliyle kendi deniz alanlarımız olmalıdır. Bu alanlardan da ilk odaklanılması gereken kısımlar, Rumlar tarafından gasp edilerek, yabancı şirketlere verilen ruhsat alanları olmalıdır. Böyle bir hamle birçok dengeyi değiştirecektir.

Sonraki adımlarda da sırası ile,

  • ihale sürecine giren Lübnan deniz alanlarındaki arama ruhsatlarına, kurulacak yabancı ortaklıklar ile girilmesi,
  • diğer potansiyel deniz alanlarımızda da aramacılık faaliyetlerine girilmesi,
  • Filistin’deki Gazze Deniz Sahasının geliştirilmesi,
  • Libya – Tunus ve Cezayir’de bazı projelerin değerlendirilmesi söz konusu olabilecektir.

Karadeniz’e Odaklanırsak:

Karadeniz’de her ne kadar önemli yatırımlar yapılarak, bazı arama projeleri yürütülmüş ise de, Bulgaristan ve Romanya’daki keşifler ve ilgili bölgelerde yapılan sismik çalışmalardaki farklı yorumlar göstermektedir ki, halen ümitler tükenmemiştir. Potansiyel ihtiva eden alanlar mevcuttur.

Her ne kadar bu alanlardaki derin sularda yapılacak aramacılık faaliyetleri yüksek maliyetli olsa da, kurulabilecek ortaklıklar ile risk paylaştırılabilecek ve aramacılık hız kazanacaktır. Ayrıca Türkiye’nin sürekli işletebileceği bir yüzer sondaj platfomuna sahip olması, hem maliyetleri düşürerek, platformun yatırım maliyetini bedavaya getirmesini hem de bu alandaki tecrübesini arttırmasını sağlayacaktır. Yani Akdeniz ve Karadeniz’de bir aramacılık hamlesine giriliyor ise, artık bir yüzer sondaj platformunun satın alınması gerekmektedir.

Tüm bunların yanı sıra, Karadeniz’de yer alan metan-hidrat kaynaklarının da değerlendirilmesi alanında çalışmalar, ülkeye yeni bir bakış açısı ve prestij kazandırabilecektir.

Sonuç olarak, Karadeniz ve Akdeniz’de petrol & gaz aramacılığına girilmesi söylemi yerinde ve önemli bir yaklaşımı ifade etmektedir. İçi doldurulduğunda, Türkiye’nin bölgesel hamlelerini şekillendirebilecek bir pozisyonun yakalanmasına ön ayak olabilecek bir girişimdir. Bu konuda her ne kadar eksiklerimiz olsa da, bu eksikliklerimiz bazı ortaklıklar ile giderilebilecektir. Bu ortaklıklar da hem ülkemizin etkinliğini arttıracak hem de ilgili kurumlarımızın güçlenmesini sağlayacaktır.

Türkiye’nin nihayet uzak tutulmaya çalışıldığı, petrol ve gaz alanına eğileceğini ifade eden bu gibi söylemler akıbetimiz açısından çok önemlidir.

Çünkü dünyada hakim olmak isteyen Yeni Türkiye’nin, bu niyetini gerçekleştirebilmesinin anahtarı öncelikle medeniyet coğrafyasında etkin olmasıdır. Medeniyet coğrafyasındaki etkinliğinin anahtarı da, petrol ve doğalgazdır.

Enerji Bakanlığımızın;

  • yerli enerjinin genel denklemdeki payının arttırılması,
  • kömür & yenilenebilir enerji alanlarındaki destek ve girişimleri,
  • doğalgaz depolama alanındaki hamleleri akabinde;

aslında en önemli gündem maddemiz olması gereken petrol & gaz konularına da odaklanmaya başlaması, Yeni Türkiye’nin parlak akıbeti konusunda ümitlerin daha fazla yeşermesine vesile olmaktadır.

Yazar