Oğuzhan AKYENER
TESPAM Başkanı
oakyener@tespam.org/tr
İngiltere’nin ayrılma kararı, küresel ve bölgesel bağlamda bozulan ekonomik politikalar, bu bozukluk kapsamında bazı üyelerin yükünü taşımak zorunda kalış, artan göçmen sayısı ve tüm bunlara ek olarak üye ülkelerde farklılaşan ve daha bireysel tutumlara dönüşen siyasi yaklaşımlar; Avrupa Birliği (AB)’nin beraberliğinin sarsıldığı ve gücünün zayıfladığı izlenimini oluşturmaktadır. Özellikle ABD Başkanlık seçimleri neticesinde ortaya çıkan tabloya ek olarak, İngiltere’nin ayrılma işlemlerinin tamamlanması sürecinden sonra, bu zayıflamanın hızlanacağı ve olası başka çözülmelerin de başlayacağı düşünülmektedir.
Siyasi ve ekonomik olarak zayıflamaya işaret eden bu düşüncelerin yanı sıra, AB enerji politikaları alanında da zayıflamakta ve güç kaybetmektedir.
Her türlü girişime rağmen, (İngiltere’nin ayrılma kararı öncesindeki süreçte de) ortak enerji politikaları geliştirme hususunda ciddi çaba sarf eden, lakin bu alanda beklenilen başarıyı gösteremeyen AB’nin, önümüzdeki dönemde de daha farklı problemlerin ve başarısızlıkların içine sürüklenebilmesi muhtemeldir.
Bu olası başarısızlıklara bazı örnekler vermek gerekirse; birlik bütün üyelerinin enerji verimliliği, karbon emisyonu, enerji nakil sistemlerinin modernleştirilmesi ve temiz enerji kullanımının arttırılması gibi hususlarda gelişimini sağlayamayacaktır. İlgili ortak kararlar sadece gelişmiş ve ekonomileri belirli seviyenin üzerinde olan üyelerde uygulanmaya devam edecek, diğer üyelerde ise hayata geçemeyecektir.
Buna benzer ortak politikaların yanı sıra, birlik üyelerinin uzlaşamadığı Nord Stream 2, Türk Akımı Projeleri ve Ukrayna ile ilişkiler noktalarında da siyasi krize dönme ihtimali olan problemler yaşanabilecektir. Dolayısı ile AB üyesi büyük devletler, kendi önceliklerini düşünmeye devam eden politikalar izlerken, zayıf üyeler ciddi mağduriyetler yaşayacak ve birlik ruhu zedelenecektir.
Bu tablo içerisinde, (aynı zamanda dünyadaki en büyük gaz ithalatçısı olan) AB’nin öncelikli enerji politikalarından bir tanesi olan enerji arzı kaynak çeşitliliğinin sağlanmasının da etkilenmesi beklenecektir.
Bu kapsamda AB, aldığı kararlar çerçevesinde, Rusya’ya olan gaz bağımlılığını azaltmayı ve kaynak çeşitliliğini sağlamayı hedeflemektedir. Fakat bazı üyelerin de vurguladığı üzere, öncelikle Nord Stream 2 ve Türk Akımı gibi projeler orta vadede bu hedeflerin aksi yönüne atılan adımlardır.
Birliğin lideri konumunda varsayılabilen Almanya ile diğer bazı üyeler arasında bu konularda (özellikle Nord Stream2) ciddi görüş ayrılıkları yaşanmaktadır.
(Tüm bunların yanı sıra da, AB için en ucuz ve zahmetsiz gaz tedariğinin; Rus kaynakları olduğu ve olacağı bir gerçektir.)
AB’nin kaynak çeşitliliği politikalarına geri dönülürse, bu kapsamda hedeflenen ve sürekli siyasi argüman olarak kullanılan en önemli adımların başında “Güney Gaz Koridoru Projesi” gelmektedir. Bu proje kapsamında, büyük gaz kaynaklarına sahip olan Hazar ülkelerinin gazlarının Türkiye üzerinden inşa edilecek nakil hatları ile AB’ye taşınması planlanmaktadır.
Bu plan kapsamında; Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve İran gazları, son gelişmelerden sonra olası Kuzey Irak ve İsrail gaz tedariklerinin de AB’ye nakli değerlendirilmektedir. Fakat, Güney Gaz Koridoru Projesi kapsamında sadece Azerbaycan gazının tedariği ile ilgili somut adımlar atılabilmiştir.
Peki diğer hedeflenen adımlar için neler beklenebilecektir?
Bu kapsamda diğer ülkelerin kaynakları ve Güney Gaz Koridoru kapsamında AB’ye nakli incelendiğinde:
- Türkmen gazı için:
- Türkmen gazının Türkiye yada İran üzerinden boru hattı ile AB’ye nakli ekonomik değildir. Zaten bu sebeple 2000’li yıllardan beri sürekli dillendirilse de, (içerisine Trans – Hazar gaz boru hattını da alan) böyle bir proje hayata geçememektedir. Hazar Denizinin statüsünün çözülmeyişi gibi bahaneler ile bu gerçek örtülmek istenmektedir.
- Şartlar farklılaştığında dahi, Türkmen gazının AB’ye ulaştığı andaki fiyatı, diğer gaz tedarikleri ile rekabet edebilecek durumda olmayacaktır.
- Bu gerçeklerin farkında olan Türkmenistan da, gaz arzını önemli ölçüde Çin’e yapmakta ve bu arz kapasitesini arttırmayı planlamaktadır.
- İnşasına başlanan ve devlet politikası olarak takip edilen TAPI boru hattı da, Türkmenistan’ın gaz arzının önemli bir bölümünün güneye kayacağını göstermektedir.
- Tüm bunlar ile birlikte, hali hazırda mevcut olan nakil sistemlerini kullanarak, gaz tedariğini kesen Rusya, yeniden Türkmenistan’dan gaz ithalatına başlayabilecektir.
- Ayrıca Türkmen gazı Rusya üzerinden ya da olası bir Trans – Hazar boru hattı üzerinden bölgedeki en önemli pazarlardan biri olan Türkiye’ye ekonomik olarak ulaşabilecektir.
- Yani Türkmenistan’ın ekonomik olmayan AB piyasalarından ziyade, ekonomik olarak ulaşabileceği başka piyasalar mevcuttur.
- İnşası tamamlanan doğu-batı hattı da Türkmenistan’ın kaynaklarını farklı piyasalara çok daha kolaylıkla nakledebileceği anlamına gelmektedir.
- Kazakistan gazı:
- Kazakistan genellikle petrol sahalarından ürettiği gazın önemli bir bölümünü re-enjeksiyonda değerlendirmekte ve petrol üretimini arttırmaktadır.
- Bununla birlikte yinede önemli hacimlerde petrol üretiminin kısıtlanmaması için yakılan gaz mevcuttur.
- Kazakistan bu gaz kaynaklarını ve yeni petrol sahalarından üreteceği fazla gazı iç piyasalarında değerlendirdikten sonra Çin’e satmayı planlamakta ve bu hedefle ilgili adımları atmaktadır.
- Her ne kadar Rusya üzerinden Kazak gazı AB’ye ekonomik olarak ulaşabilse de, bu seçenek AB kaynak çeşitliliğine birşey katmayacağı için, Güney Gaz Koridoru konseptinde değerlendirilemeyecektir.
- Sonuç olarak, Kazakistan gazının da Türkiye üzerinden AB’ye ulaşacağı ihtimali söz konusu görülmemektedir.
- İran gazı için:
- İran’ın uluslararası piyasalara gaz arz kapasitesi, yüksek iç tüketim düşünüldüğünde, sanıldığı kadar yüksek değildir.
- Gaz arzının kapasitesinin arttırılması yeni yatırımlar ile mümkün olacaktır. Bu noktada da İran önemli adımlar atmaktadır.
- Bu kapsamda İran’ın en büyük sahası olan Güney Pars sahasının bir fazının geliştirilmesi için TOTAL’in operatör olduğu bir konsorsiyum ile anlaşmaya varılmıştır.
- Bunun gibi diğer birçok alanda da İran uluslararası yatırımcıların ilgisini çekmektedir.
- Lakin ABD Başkanlık seçimleri sonrası, yeni hükümetin İran ambargoları ile izleyeceği tutum, iyileşen piyasaları ve yatırım ortamını etkileyebilecektir.
- Tüm bunların yanı sıra, ABD İran’a karşı tutumunu değiştirmese, yatırım ortamında yakalanan olumlu hava devam etse ve İran gaz arz kapasitesini arttırsa;
- İran için öncelikli ve en ekonomik olarak ulaşabileceği piyasalar Türkiye ve Irak olmaya devam edecektir. (Not: Irak önemli miktarda rezerve sahip olsada, ciddi anlamda doğalgaz tedariği sıkıntısı çekmektedir. Bu sebeple hali hazırda İran’dan (elektrik üretimi amaçlı) gaz ithal etmektedir. Orta vadede bu ithalatın da artan bir hacimle devam edeceği beklenmektedir.)
- Bu iki pazarın yanı sıra, İran Hindistan’a inşa etmeyi planladığı bir boru hattı ile ulaşmayı hedeflemektedir. Böylesi bir proje de İran’ın İran’a boru hattı ile ekonomik olarak ulaşabilmesine imkan verecek gibi görülmektedir. (Ayrıntılı bilgi için: https://www.tespam.org/tr/iran-iran-gazi-icin-hindistan-piyasalari-ve-turkiye/ )
- Tüm bunların yanı sıra, yüksek üretim maliyeti olan İran gazının Türkiye üzerinden bir boru hattı ile AB piyasalarına ekonomik olarak ulaşması mümkün görülmemektedir.
- Yani Güney Gaz Koridoru Projesinin bu ayağı da ekonomik olmadığı için tutarsızdır.
- Bunlarla birlikte İran, yukarıda bahsedilen ilgili pazarlara arz akabinde, fazla gaz arzını kurmayı planladığı LNG tesisleri ile AB ve dünya piyasalarına nakil edebilecektir. Ancak bu sayede İran gazının AB piyasalarına ulaşması mümkündür.
- Tabii bu seçenekte dahi İran gazının AB LNG piyasalarında Katar ve orta vadede olası ABD ankonvansiyonel kaynaklı LNG gaz tedarikleri ile fiyat rekabetine girebilmesi olası görülmemektedir.
- Yani AB için İran gazı tedariği de çok ümit verici bir senaryo çizememektedir.
- Kuzey Irak gazı:
- Kuzey Irak gaz kaynaklarının da orta vadede Türkiye üzerinden bir boru hattı ile AB’ye ulaşması, arz kapasitesi ve siyasi koşullar sebebi ile mümkün görülmemektedir.
- Öncelikle Kuzey Irak iç piyasasının ciddi miktarda gaz talebi bulunmaktadır. Bu talep karşılandığında dahi, öncelikli Merkezi Irak’ın ve sonrasında kuzey komşusu olan Türkiye’nin talepleri beklenilen arz kapasitesini değerlendirmeye yetecektir.
- Bununla birlikte, siyasi – ekonomik – güvenlik alanlarında mevcut sıkıntılar, uygun yatırım ortamının bir türlü oluşmayışı ve mevcut petrol fiyatları gibi sebepler ile, Kuzey Irak’ın arz kapasitesinde de yakın vadede önemli atılımlar beklenmemektedir.
- Yani AB Güney Gaz Koridoru kapsamında, Kuzey Irak’tan da aradığını bulamayacak gibi görülmektedir.
- İsrail gazı:
- İsrail’in zannedildiği gibi önemli hacimlerde gaz ihracat kapasitesi bulunmamaktadır. (Bu konularda uluslararası kamuoyunda 2050 yılına kadarlık tahminlerde bulunan ilk detaylı çalışma olan “http://www.energypolicyturkey.com/” adresli ilgili dergideki makale incelenebilir.)
- Bununla birlikte İsrail için de, gaz arz fazlasını daha yakın komşularına, daha düşük nakil maliyetleri ile satarak eritmesi daha mantıklı olacaktır.
- Yani İsrail gazı da AB Güney Gaz Koridoru Projesi için önemli bir yere sahip olmayacaktır.
Ortaya konan bu tablo göstermektedir ki, Güney Gaz Koridoru kapsamında tek tutarlı adım Şah Deniz 2 gazı ve Tanap projeleridir.
Bununla birlikte Azerbaycan’ın olası uzun vadeli gaz arz kapasitesi incelendiğinde, diğer sahalarından (Absheron, Umid-Babek, keşfi durumunda Shafag Asigman) üreteceği gazların da AB piyasalarından ziyade Türkiye’ye satılması proje yatırımcıları açısından daha karlı olacaktır.
Çünkü ilgili Azerbaycan projelerinden orta ve uzun vadede üretilebilecek gazların da, yüksek maliyetler ile AB taşındıktan sonra, düşük fiyatlar ile, Rus gazı ile de rekabet etmek zorunda kalacak olması (Türk Akımı sonrasında, Güney ve Doğu Avrupa piyasalarındaki rekabet ortamı tamami ile Rusya’nın lehine gelişecektir.); Azerbaycan’ın ve ilgili proje yatırımcılarının AB yerine Türkiye’yi tercih etmeleri anlamına gelecektir.
Sonuç olarak, AB gibi AB’nin önemli enerji stratejilerinden biri olan Güney Gaz Koridoru Projesi de zayıflamış ve sadece Şah Denizi 2 gazı ile sınırlı kalmış gibi görülmektedir.
Peki, Güney Gaz Koridoru Türkiye’nin bir transit merkezi olmasına yarayacak iken, bu durum Türkiye’nin aleyhine midir?
Değildir!
Doğru adım ve stratejiler ile Türkiye; yukarıda bahsi geçen tüm olası gaz tedarikçilerinin zahmetsiz ve ekonomik olarak ulaşabileceği güvenilir ve büyük bir piyasa konumundadır.
Türkiye’nin yapması gereken ise sadece ilgili anlaşmaları geliştirerek, piyasa altyapısını hazırlayarak, depolama kapasitesini arttırarak, büyük hacimlerde ithalat ve sonrasında fazla kaynağı ihracat yapma konusunda stratejiler üretmek ve bu stratejileri hayata geçirmektir.
Türkiye ancak bu sayede gerçek bir gaz ticaret merkezi olabilecektir.
“Yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları TESPAM’a aittir. Tekrar yayınlanması halinde kaynak gösterilerek bu sayfaya aktif bağlantı sağlanması zorunludur.”
“Türkiye’deki enerji politikaları odaklı ilk ve tek sivil yapılanma…”
“Enerji politikaları alanında gündemi uzaktan takip etmeye çalışan bir Türkiye yerine, gündem belirleyen bir Türkiye’ye ulaşma idealiyle…”
TESPAM-Türkiye Enerji Politikaları ve Araştırmaları Merkezi