İran’ın Afrika Politikasında Kültür Merkezlerinin Rolü

İran’ın Afrika Politikasında Kültür Merkezlerinin Rolü

İbrahim NASSİR[1]

1979 yılında İran İslam Devrimi’nin başarıyla sonuçlanmasının ardından yeni rejim, iki önemli kurumun temelini atmıştır. Bu kurumlardan ilki Devrim Muhafızları Ordusu’dur. Adından yola çıkarak bu ordunun görevinin“İslami Devrim”i korumak olduğu anlaşılmaktadır. İkinci kurum ise 1984 yılında kurulan “Kültür Devrimi Yüksek Konseyi”dir.Söz konusu kurumun misyonu İran toplumunda ve devlet kurumlarında İslam kültürünü yaymaya çalışmaktır. Buradan hareketle devrimci kadronun ilk yıllardan beri kültüre ne kadar önem verdiği görülmektedir. Bu bağlamda devrim,ülkede pekiştirildikten sonra (her ne kadar tartışmalı bir konu olsa da) dünyaya ihraçedilme aşamasına gelmiştir.

Devrim kültürünü ihraç etme politikası bağlamında “Kültür ve İslami İlişkiler Kurumu”, “Uluslararası el-Hüda Kurumu”, “El-Fikr El-İslami/İslami Fikir Cemiyeti” gibi sivil toplum kuruluşlarının ön plana çıktığı görülmektedir. Örneğin“Kültür ve İslami İlişkiler Kurumu”nun görevleri arasında şunlar sayılmaktadır:[1]

  1. Diyalog ve ortak dil imkânlarını geliştirmek amacıyla dünya halkları arasında kültürel ilişkiler kurmak;
  2. Kültür alışverişini sağlamak, İran-İslam kültür ve medeniyetini doğru anlatmak;
  3. İran’ın diğer devletler ve uluslararası örgütlerle kültürel ilişkilerini geliştirmek;
  4. İslami vahdet için çalışmak, Ehlibeyt inançlarının doğru şekilde anlaşılmasını sağlamak, dinler ve medeniyetler arası diyaloğu geliştirme amacı doğrultusunda programlar yürütmek.

İran’ın kültürünü Afrika’ya yaymak ve kıtayı Şiileştirmenin yanında diğer önemli hedefleri ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Afrika’daki nüfuz mücadelesinde konumunu güçlendirmek;
  • Jeostratejik bölgelerde nüfuz sahibi olmak;
  • Ürettiği mallara pazar bulmak.

Tahran yönetimikültürel yayılma amacıyla gerekli bütün araçları devreye sokmakta ve imkânlarını kullanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda devletin bütçesinden milyonlarca dolar harcandığı iddia edilmektedir.2016 yılında İran Kültür Bakanlığı’nın bütçesinin 335 milyon Amerikan doları olduğuiddia edilmekte ve bu rakamın, neşriyat ve kültür faaliyetleri için harcandığı tahmin edilmektedir. Söz konusu faaliyetler kültür ihracı bağlamında yürütülmektedir.

İran’ın kültür ihracı politikası bağlamındadiğer ülkelerdeki faaliyetlerine bakıldığında dünya genelinde 68 kültür merkezinin faaliyette olduğu görülmektedir. Tam olarak hangi ülkelerde bulunduğu bilinmemekle beraber, Afrika kıtasında 26 kültür merkezi bulunmaktadır.[2]Bazı ülkelerdebu kurumlar “İran Kültür Merkezi” adını taşırken bazılarında farklı adlar taşıdığı görülmektedir.Örneğin Kenya’da bulunan ofis “İran İslami Kültür Merkezi” adını taşırkenGambiya’da bulunan ve İran tarafından desteklenen ofis ise“Takrib-i Mezahib Merkezi”adıyla faaliyet göstermektedir. Aynı şekilde Komorlar Birliği’nde bulunan“el-Tibyan Merkezi”, Sudan’da bulunan “İran Kültür Merkezi” (bu kurum 2014 yılında Sudan hükümeti tarafından kapatılmıştır. Fakat bazı çevrelere göre çalışmalarını yasa dışı yollarla devam ettirmektedir), Cibuti’de bulunan “el-Mustabsrin Kültür Merkezi”[3] de bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Ancak genel bir saptama yapılması durumunda Afrika’dakikültür merkezlerinin Uluslararası Ehlibeyt Kurultayı, Kültür ve İslami İlişkiler Kurumutarafından desteklendiği ifade edilmelidir. Meseladaha önce adı geçen Cibuti’deki kültür merkezinin fon kaynağı Uluslararası Ehlibeyt Kurultayı’dır. Kenya’daki merkezin sponsorluğunu ise Kültür ve İslami İlişkiler Kurumuyapmaktadır. Burada, Şiiliğin tebliği için faaliyet yürüten kültür merkezleri Ehlibeyt Kurultayı tarafından desteklenmekteykeneğitim ve diğer kültürel faaliyet gösteren merkezlerinKültür ve İslami İlişkiler Kurumu tarafından desteklendiğinin altınıçizmekte fayda vardır.

Bahsi geçen kültür merkezleri, İran büyükelçiliklerine bağlıbir şekilde faaliyet gösterdikleri hemen her ülkede İran İslam Devrimi’ni, İran’ın önemli şahıslarını ve onların eserlerinitanıtmak amacı doğrultusunda; Farsça eğitimi vermekte, kültür haftaları ve sinema gösterileri düzenlemektedirler. Kenya’daki İran Kültür Merkezi’nin Arapça ve İslami bilimlerin yanında Farsça eğitimi vermesi ve her yıl kültür haftası düzenlemesi bunun bir örneği olarak gösterilebilir.

Sudan’daİran’a ait iki adet kültür merkezi bulunduğu söylenmektedir. İfade edilenlere göre İran Afrika’da ilk kültür merkezini Hartum’da açmıştır. Bu kültür merkezi sayesinde Sudan’da ciddi ölçüde İran nüfuzu görülmeye başlanmış, bunun neticesinde ülkede Şiilik hızlı bir şekilde yayılmıştır. Hartum’daki İran Kültür Merkezi’nin faaliyetlerinesıkça katılan bir şahsın ifadesine göre İran, katılanların çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bu faaliyetleri 2014 yılına kadar aktif bir şekildeyürütmekteydi. Ancak bu tarihte Sudan hükümeti, İran’ın kültür merkezleri aracılığıyla ülkede Şiiliği yaymaya çalıştığı gerekçesiyle kapatma kararı almıştır.

Söz konusu merkezler sadece Şiiliği yayma faaliyetleriyle sınırlı kalmamaktadır. Bölge ülkelerinde ayrılıkçı hareketlere veya terörist gruplara da destek vermektedir. Bu tespite delil olarak 2011 yılında İran menşeili ve askeri mühimmat taşıyanbir geminin Senegal’deki KazamansAyrılıkçı Hareketi’ne silah kaçırırken yakalanması öne sürülebilir. Yakalanan şahıslarİran’ın Abuja’da bulunan kültür merkezine sığınmışlardır. Bu olaydan sonra Afrika’daki İran kültür merkezleriningizli faaliyetleri ve hedefleri daha da bilinir bir hal almıştır.[4]

 

 

Sonuç ve Öneri

İranlı politika yapıcıları ülkelerinin kadim bir medeniyete sahip olduğunu demeçlerinde sıkça ifade etmektedirler. Bu özgüven ve tarihsel motivasyonla birlikte kültürlerini dünyaya yaymak için ellerinden geleni yaptıkları görülmektedir. Bu çalışmadaysa verilen bilgiler ışığında İran’ın Afrika politikasında kültür merkezlerinin rolü ortaya konmaya çalışılmıştır. Görüldüğü üzere İran, ‘’İslami Devrim’’ kültürünü Afrika kıtasında yaymaya çalışmaktadır. Bu kültür merkezleri aynı zamanda Tahran’ın Afrika’daki yumuşak gücü konumundadır. Kıtadaki kültürel faaliyetler göz önüne alındığında İran’ın Türkiye’den bir adım önde olduğunu görüyoruz. Bundan hareketle Türkiye’nin Afrika’daki kültürel faaliyetlerine ilişkin aşağıdaki öneriler dikkate alınabilir:

  • Yunus Emre Enstitüsü’nün Afrika’da halihazırda Kahire, Hartum, Johannesburg, Rabat ve Cezayir şehirlerinde bulunan şubelerinin sayıları artırılabilir.
  • Yunus Emre Enstitüsü, Nijerya ve Etiyopya gibi kalabalık nüfusa sahip ülkeler ile Somali, Kenya ve Tanzanya gibi jeostratejik konuma sahip ülkelerde yeni birimler açabilir.
  • Bunların yanında, Türkiye’de eğitim gören Afrika asıllı öğrencilere yönelik Türk kültürünü tanıtan faaliyetler düzenlenebilir ve YTB gibi kurumlar bu kıtadan daha fazla öğrenciye burs vereblir.

[1] 1990 yılında Sudan’ın Kassala şehrinde doğmuştur. İlkokulu ve liseyi Kassala’da okuduktan sonra Sudan – Türkiye arasındaki anlaşma kapsamında lisans eğitimini almak için 2008 yılında Türkiye’ye gelmiştir. 2013 yılında Türkiye Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi’nden lisans derecesini almıştır. Türkiye–Afrika ilişkileri konusunda bir çok panel ve konferensa konuşmacı olarak katılmıştır. Uluslararası alanda bir çok akademik çalışmada bulundu. Ulusal düzeyde çeşitli radyo ve televizyon programlarına katılmıştır. Yüksek Lisansını Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkileri Bölümü’nden almış. Doktorasını İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilimleri Fakültesinde yapmaktadır. Afrika, Ortadoğu ve İran Çalışmaları başlıca ilgi alanlarını oluşturmaktadır. İyi derecede İngilizce ve Türkçe bilmektedir.

 

[1] Abdullah Yegin, “İran’ın Yumuşak Gücü”, SETA, Sayı: 118, Şubat 2015, s. 13.

[2] İran Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı, https://www.farhang.gov.ir/fa/home, (Erişim Tarihi: 05.12.2017).

[3]“El-takakul el-İrani ve mantıkat el-Garn el-Afriki” (İran’ın Doğu Afrika Bölgesi’ne Sızması), AlMezmaahStudiesandResearch Center, https://goo.gl/SFrFE8, (Erişim Tarihi: 05.12.2017).

[4] “Senegal severstieswith Iran” (Senegal İran’la İlişkilerini Kesiyor),Aljazeera, http://www.aljazeera.com/news/africa/2011/02/201122392022223897.html, (Erişim Tarihi:05.12.2017).

Yazar

Related Posts

Çin’in Nükleer Enerji Alanında Küresel Liderliğe Yükselişi: Stratejik Bir Analiz

Çin’in Nükleer Enerji Alanında Küresel Liderliğe Yükselişi: Stratejik Bir Analiz Doç. Dr. Anıl Çağlar ERKAN Yazar admin View all posts

Türkiye’nin Enerji Bağımsızlığı Yolunda Stratejik Bir Hamle: Gabar’da Petrol Üretimi ve Yerli Sondaj Teknolojileri

Türkiye’nin Enerji Bağımsızlığı Yolunda Stratejik Bir Hamle: Gabar’da Petrol Üretimi ve Yerli Sondaj Teknolojileri Doç. Dr. Anıl Çağlar ERKAN Yazar admin View all posts

You Missed

Türkiye’de İklim Değişikliği ve Emisyon Ticaret Sistemi Anketi Sonuç Raporu

  • By admin
  • Nisan 9, 2025
  • 4 views
Türkiye’de İklim Değişikliği ve Emisyon Ticaret Sistemi Anketi Sonuç Raporu

Türkiye’de İklim Değişikliği ile ilgili Olumsuz Algılar Anketi Sonuç Raporu

  • By admin
  • Nisan 8, 2025
  • 6 views
Türkiye’de İklim Değişikliği ile ilgili Olumsuz Algılar Anketi Sonuç Raporu

Elektrik Santrallerinde Soğutma Kulelerinden Havaya Giden Sıcak Buharın Enerjisi Kullanılamaz mı?

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 3 views

Hava Kirliliği Nedir? Türkiye‘deki Çalışan ve Planlanan Kömür Santralleri Listesi

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 3 views

AT GÜCÜ YEŞİL ENERJİDİR

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 3 views

Almanya’da Güneş Enerjisi Sektörü Krizde

  • By admin
  • Nisan 7, 2025
  • 3 views