SURİYE VE YENİDEN “BÜYÜK OYUN”

 

Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Gaziantep Üniversitesi Öğretim Üyesi
(Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı)
hseyhanlioglu@gmail.com
@Hseyhanlioglu

SURİYE VE YENİDEN “BÜYÜK OYUN”

Ortadoğu; başta Irak, Suriye, Filistin, Yemen, Sudan, Mali, Somali, Libya, Pakistan Mısır ve Afganistan üzerinden olmak üzere, son beş yılda üçüncü Büyük Oyun (Great Game) faciası denilecek şekilde yeniden şekillendirilmektedir.

Irak ve Suriye’nin fiilen parçalanması, Kudüs fatihi Kürt Selahaddin-i Eyyubi’nin cezasını 1918 yılında dörde bölünerek ödeyen ve şu anda da üç ülke yıkılarak, mankurtlaştırılmış bir Kürt Baası ve/ya jön Türk zihniyeti altında birleştirilmeye çalışılan Kürtler, Lübnan’dan Tacikistan’a uzanan Batı destekli Pers zihniyetli Şii Blok, şimdilik tersine dönen Arap Baharı, Batı laboratuvarlarında üretilen silahlı örgütler (Boko Haram, DAİŞ, Taliban, El Şahhab, PYD, Heşti Şeab, DHKPC, PKK…) ve Türkiye’nin aslına dönme çabaları, bu Üçüncü Büyük Oyun’un ortasında, ilk göze çarpanlarıdır.

18.yy’dan sonra Dünya hâkimiyetini ele geçiren Batı Dünyasının, İslam Dünyasını kontrol altına almak için bundan önce iki Büyük Oyun daha sergilediği görülmektedir. Rudyard Kipling tarafından, 19.yy’da ilk kez İngiltere’nin Hindistan’ı sömürmek ve Rusların Türkistan’ı işgal ve sıcak sulara inmek için Afganistan üzerinde mücadeleye giriştikleri çatışmanın adı olarak tanımlanan, ‘Büyük Oyun’un son versiyonu şu an Mezopotamya’da tüm vahşetiyle uygulanmaktadır.

Birinci Büyük Oyun: 18.y.y’da Rusya ve İngiltere arasında Hindistan, Türkistan ve
Afganistan’ın kontrolü için bu ülkeler arasında yaşanan “Büyük Oyun” dur (Great Game). Bu
sürecin sonunda Dünyanın en büyük Müslüman azınlığı Hindistan’da ortaya çıkmış ve Güney
Batı Asya, günümüze kadar Hindu – Müslüman ve Afganların kardeş çatışmalarına sahne
olmuştur. Gandi ve Cinnah bile bu “şerri bırakuji” (kardeş kavgası) sürecini durduramamıştır.
Aynı strateji, Afyon savaşları ve Kültür devrimiyle Çin’e de uygulanmıştır.

(18.yy’da Afganistan üzerinde oynanan Rus ve İngiliz oyunu. Sağda İngiliz Sırtlanı, solda Rus Ayısı ve ortada
ise bizim II. Abdülhamid benzeri Afgan lideri Şir (Aslan) Ali Han)

Bu sürecin ilginç olan bir başka boyutu ise birinci Büyük Oyun’un başlangıç
noktasının Suriye (Akka –1798) olmasıdır. Mısır’a saldıran Napolyon’un yönünü Suriye’ye
çevirmesi üzerine, Osmanlı komutanı Cezzar Ahmed Paşa tarafından Akka’da yenilgiye
uğratılmıştır.
Enver Paşa’nın rol modeli de olan Napolyon’a göre, eğer burada durdurulmasaydı,
Hindistan’a kadar gidecek ve İngiltere’yi buradan atacaktı. II. Büyük İskender veya I. II.
Bushların Irak’a özgürlük getirmesi(!) gibi o da Hint Müslümanlarına İslamiyeti veya Fransız
İhtilali’nin hürriyetini getirecekti. Ne de olsa Napolyon da Mısır’da imana gelmiş ve
Müslüman (!) olmuştu.

İkinci Büyük Oyun: 1916 yılında Rusya, İngiltere ve Fransa arasında imzalanan
Sykes-Picot-Sazonov anlaşmasıdır. Çanakkale ruhu sayesinde, tam olarak uygulanamayan bu
anlaşmaya göre mevcut Ortadoğu sınırları İngiliz ve Fransızlar arasında paylaşılmıştır.
Çanakkale savaşının da etkisiyle Rusya’da devrim olunca, “yetişemediği üzüme koruk” diyen
ayı misali Rusya da halkların sömürgecilere karşı (Kafkasya ve Türkistan’ı unutalım)
kardeşliği yalanlarıyla Sykes-Picot-Sazonov gizli antlaşmasını ifşa etmiştir.

Bu anlaşmaya göre Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis, Muş ve Hakkari başta olmak üzere
Kürt coğrafyası tamamen Rusya’ya verilmişti. Rus oyununa göre en kötü ihtimalle de eğer
Türk Boğazları olmuyorsa, komitacı Ermenilerce ezilecek Kürtler üzerinden Akdeniz’e
ulaşmak mümkündü. Allahtan ki II. Abdülhamid’in kurduğu Hamidiye alayları ve
Bediüzzaman Said-i Nursi imdadımıza yetişti de dinimiz, namusumuz ve vatanımız kurtuldu.
Yoksa şu an Sur ve Cizre’de yaşananları biz o zamanlar yaşayacak ve Rus destekli Stalin ve
Lenin’in çocukları, Beşşar Esed’in kardeşi Kürt jön ve jınları (KJA) olan PKK-PYD’nın ilk
versiyonları olan Ermeni Hınçak ve Taşnak komitaları tarafından o zaman, bir Kürt ananın
dediği gibi “keşke evim, içinde evladımla beraber yanaydı da Allah’ın evi yanmayaydı”
dediği Osmanlının buradaki ilk camii olan Fatih Paşa camiinin içine doldurulacak ve camiyle
beraber o zaman yakılacaktık. Bu zihniyetin eseri olarak Beşinci Harem-i şerif, Anadolu’nun
ilk camii ve diğer dinlere de mabetlik yapan Diyarbekir Ulu Cami’nde, 1376 yıldan sonra bir
kez ezan okunamadı ve Cuma namazı kılınamamıştır. (Hendek savaşları ve 6-8 Ekim 2014)

(1916 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya üçlüsü arasında paylaşılan Mezopotamya)

Üçüncü Büyük Oyun, Ş an PYD ve PKK üzerinden, Kürtlerin sesi gür çıkan ama hakikatte
% 20’yi geçmeyen silahlı bir kesimini kontrol eden Rusya’nın, 1917 yılında yarım kalan
hedefine şimdiden ulaşılacağının görülmesidir. Fırat’ın Doğusuna ABD desteğinde hakim
olan PYD esasen Büyük İsrail’e hizmet ediyor. Yoksa muhafazakar ve demokrat tüm Kürt
siyasi yanlıları ve liderleri tasfiye etmezdi.

Osmanlı zamanında Avusturya’nın şimdi ise Rusya’nın dostu olan, İslam dünyasını
ateşe atan ve kafayı (Türkiye) gövdeden (Sünni Arap ve Kürtler) ayıran, ateşten bir türlü vaz
geçmeyen, eskinin ateşe tapan pers zihniyetini Yemen’den Suriye’ye; Irak’tan, Afganistan ve
Tacikistan’a taşıyan fitnecibaşı İran ve stalinist PYD eliyle Rojava üzerinden (Kamışlo’da
bulunan Rus askerleri) Tartus ve Lazkiye’yi garanti altına alıp sıcak sulara inen Rusya, bu
coğrafyada hızla yol almaktadır. Ve ilk kez sıcak sularda, Boğazdan sırıtarak geçip kuvvetle
bayrak dalgalandırmaktadır. (Lazkiye ve Tartus deniz ve hava üsleri)

(Ortadoğu sınırlarını yeniden çizme planları: “Yeni Ortadoğu” Projesi-Global Research‘te ilk kez Kasım
2006 tarihinde yayınlanan bu harita Ortadoğu’da süregiden istikrarsızlaştırma ve siyasal parçalanma sürecini
anlamak açısından özel bir önem taşıyor. Üçüncü Cenevre görüşmelerinin hedefi bu haritanın gerçekleşmesidir.)

Sonuç
İslam Dünyası, İngiltere’ye göre Ortadoğu adı altında son iki asırdır İngiltere ve Rusya
tarafından, Asya’dan Afrika’ya kanlı cetvellerle paylaşılmaktadır. Örneğin, 1915 yılında Şerif
Hüseyin’e bir Arap İmparatorluğu vadedenler, bugün yeni bir laik Kürtlere ve ırkçı acemlere
bir Şii İmparatorluğu vaat etmektedirler.
Cenevre görüşmelerine bel bağlamak yerine başta Türk, Kürt, Arap ve Acem arasında
tarih, sosyal, kültür, ekonomi ve askeri ortak çalışmalar yapılmalıdır. Aksi takdirde tarih
sadece tekrardır. Ve 11 Aralık 1917’de Osmanlı ordusunu bir kısım Arapların ihanetiyle
yenerek Kudüs’e giren İngiliz Orduları Komutanı Allenby, Şarkın en sevgili sultanı
Selahaddin-i Eyyubi’nin mezarına ayağıyla vurarak; “Kalk Selahaddin biz yine
geldik” şeklinde bir konuşmasını bu kez İsrail, Rus ve Amerikalı ağzıyla, mankurtlar
yapacak ve kıyamete kadar bir daha ayağa kalkamayız.

(Bugün Şam’da bulunan Sultan Selahaddin-i Eyyubi El-Kürdi heykelinin önündeki iki asker, İngiliz
Aslan Yürekli Richard ve Fransız Philip’i boyunlarındaki iple sürüklemektedir.)

Yazar