Uluslararası Hukuktan Uluslararası Kaosa

Uluslararası hukuk düzeninin dünya genelinde sağlanması için önce ‘Milletler Cemiyeti’ kurulmuş. Cemiyet’in İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasını engelleyememesi sonucunda dağılmasının ardından yerine ‘Birleşmiş Milletler’ kurulmuştur. 

BM özellikle son dönemde mevcut(Güvenlik Konseyi) yapısının yetersiz kalması, uluslararası hukuku adil şekilde sağlayamaması, meydana gelen krizlere ve yaşanan trajedilere anında etkin biçimde müdahalede bulunamaması nedeniyle dünya genelinde büyük bir kaos ortamının oluşmasına neden olmaktadır.

İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünyada hakim olan uluslararası hukuk düzeni ne yazık ki yerini hızla uluslararası kaos ortamına bırakmaktadır. Uluslararası ilişkilerde diplomasinin(uluslararası hukukun) bittiği yerde askeri güç kullanımı gündeme gelmektedir. Uluslararası camia oluşan kaos ortamının ortadan kaldırılması için hızla müdahalede bulunmazsa yarın çok geç olabilir!

Küresel aktörler(küresel sermaye) dünyayı daha rahat yönetebilmek için devletleri daha küçük parçalara bölerek yönetmek istiyor. Bunu sağlayabilmek için de etnik ayrışmayı körükleyerek ülkelerin daha küçük parçalara bölünebilmesi için alt kimlik-üst kimlik tartışmalarına el altından destek vermektedirler.

İzlenen bu politika çerçevesinde insanlar önce kendilerini içerisinde yaşadıkları devletten soyutlayarak ‘azınlık’ olarak görmeye başlıyorlar. Ardından da güçleri nispetinde ‘federasyon ve özerklik’ taleplerinde bulunduktan sonra da bağımsız kalabilmek için arayış içerisine girmektedirler.

Bu bağlamda gelin hep birlikte son dönemde yaşanan bağımsızlık referandumlarını daha yakından incelemeye çalışalım. Irak’ta azınlık durumunda bulunan Kürtlerin yüzde 74’ünün evet dediği Irak Anayasası’nda tek yanlı olarak bağımsızlık referandumu yapma hakkı bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde İspanya’da azınlık durumunda bulunan Katalanların tabi oldukları İspanya Anayasası’nda da tek yanlı olarak bağımsızlık referandumu yapma hakkı bulunmamaktadır.

Buna rağmen uluslararası hukuk ayaklar altına alınarak 25 Eylül’de azınlık durumundaki Barzani yönetimi ve 1 Ekim’de de İspanya’da yaşayan azınlık durumunda bulunan Katalanlar tek yanlı olarak bağımsızlık referandumu yaptılar! Mevcut durumun domino etkisi yapma ihtimali birçok devletin şimdiden endişeye duymasına neden olmuştur. Bağımsızlık referandumu uluslararası hukuka göre sömürgelerin ve anayasasında tek yanlı olarak bağımsızlık referandumu yapabilme hakkı bulunanların kullanılabileceği bir haktır.

Ülkemizde bazı kesimler azınlık durumunda bulunan Barzani yönetimi ve Katalanlar ile Kıbrıs Türklerini aynı kefeye koymaya çalışmaktadır! Kıbrıs Türkleri, Zürih ve Londra’da imzalanan uluslararası Garanti ve İttifak anlaşmalarına dayanarak kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağı olması nedeniyle  ‘egemenlik’ ve buna bağlı olarak da ‘self determinasyon’ hakkı bulunmaktadır.

Kıbrıs Türklerinin uluslararası hukuktan kaynaklanan self determinasyon haklarını kullanması sonucunda ilan ettiği KKTC’yi tanımayan BM, Barzani yönetimi ve Katalonya’nın tanınma talepleri gündeme geldiğinde bakalım ne yapacak?

 

 

 

 

 

Yazar