Irak’ta Son Gelişmeler & Kerkük’e Davet Edilen İngilizler

Daha önceki çalışmalarımızda, referandum sonrası Kuzey Irak’a direk bir askeri müdahalede bulunmak yerine;

  1. Petrol sevkiyatını kesmek,
  2. Suriye ile bağlatıyı kesecek Ovaköy – Musul güzergahında bir koridor açmak,
  3. Merkezi Irak Yönetimi (MIY) askeri kuvvetlerine, Şii milisler, Türkmen birliklerine yapılacak takviyeler ile destek sağlamak,
  4. Bunlarla eş zamanlı olarak, Kerkük – Yumurtalık Petrol boru hattını onararak, kapasite artışını sağlamak,
  5. IKBY + PKK + PYD/YPG unsurlarına yönelik MIY öncülüğünde takviye edilmiş kuvvetler ile IKBY’nin DAEŞ sonrası işgal ettiği alanları geri almak,
  6. Geri alınan bölgelerdeki petrol ve gaz sahalarını ivedilikle yeniden üretime alıp / geliştirerek, elde edilecek üretimi Ceyhan üzerinden küresel piyasalara arz etmek,
  7. Bu sahaları Türkiye – İran ve oyuna müdahil edilmek istenen diğer küresel oyunculara ait (İngiliz, Çin, Rus, ABD menşeili olabilir) şirketler ile ortak işletmek,
  8. Bu sayede hem askeri operasyonları hem de bölgenin ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli finansı elde etmek,
  9. O esnada zaten dize gelmiş olacak olan IKBY’yi istenilen pozisyonda değerlendirmek

gibi adımlar ile sürecin çok daha rahat ve zahmetsiz yürütülebileceğini ifade etmiştik.

İlgili adımlar incelendiğinde, bugün itibarı ile gelinen noktada; birinci adımın atlandığı lakin, diğer adımların ise hepsinin uygulamasına sırasıyla başlandığı görülmektedir.

Türkiye’nin öncülüğünde tasarlanan senaryoda IKBY 3 yılda işgal ettiği alanların büyük çoğunluğunu (ki, Kerkük sahası da bu alanlar içindedir) bir gün içerisinde kaybetmiştir. Hayatta kalmak için sırtını dayadığı Türkiye’ye ihanet etmenin ne anlama geldiğini anlamıştır.

Diğer bir açıdan ise değişen dünya düzeninde Türkiye yıllardır kendisinden hasretle beklenen adımları atmaya, bağımsız duruşlar sergilemeye, masada varlığını göstermeye ve dengeleri değiştirmeye başlamıştır. Pentagon ile Birleşik Krallığın başını çektiği finans patronları arasındaki savaşın Irak cephesinde; Türkiye – İran ve MIY öncülüğünde oynanan oyun bozulmuştur.

Bundan sonra yeniden sahaya sürülmesi beklenen iki kart: DAEŞ ve Sünni – Şii çatışmasını teşkil etmek olacak gibi görülmektedir. Afganistan’da görevlerini tamamlayarak, bir kısmı Suriye, bir kısmı da Irak’a görevlendirilen DAEŞ mensupları, Kerkük civarında boy göstermeye başlamıştır. Fakat daha önce olduğu gibi bundan sonra da Türk Devlet aklı yeni oyunları bozacak ve bölgeye huzurun gelmesi için elinden geleni yapacaktır.

Bu gelişmelerin yanı sıra, yukarıdaki 7. madde kapsamında işgalden kurtarılan petrol sahalarının yeniden üretime alınması ve paylaşılması konularında da çalışmalara hızla başlanmıştır. Bu kapsamda MIY petrol bakanı, daha önce Kerkük sahasının geliştirilmesi konusunda North Oil Şirketine danışmanlık veren BP’yi ülkesine davet etmiştir.

Peki bu davet nasıl yorumlanmalıdır?

Şöyle ki:

  • MIY oyuna Pentegon’un en önemli rakibi olan Birleşik Krallığı, oyunun en önemli taşı olan Kerkük sahası ile resmi olarak müdahil etmek istemektedir.
  • İran’ın da bu duruma negatif yaklaşmayacağı bellidir.
  • İngilizler bu sahayı 1920’li yıllarda ilk çalışanlar ve işletenlerdir!
  • Bunun yanı sıra, Kerkük DAEŞ tarafından işgal edilmeden önceki süreçte BP bu sahanın geliştirilmesi ile ilgili Iraklı North Oil Şirketine teknik danışmanlık vermeye başlamıştır.
  • Lakin DAEŞ sonrası, DAEŞ’in ilgili alanları IKBY’ye teslim etmesi neticesinde bu iş birliği devam etmemiştir.
  • BP’nin Irak’ta başarı ile yürüttüğü projeleri olduğu bilinmektedir. Yani şirket kendisini MIY’ne teknik olarak da kanıtlamıştır.
  • Birleşik Krallık ise her zaman ki gibi oyuna yine en karlı olan; petrol şirketi kartı ile müdahil olmaya başlamıştır.
  • Görülen o ki, orta vadede bu saha geliştirilerek işletime alındığında ve bu süreçte Kerkük – Yumurtalık petrol boru hattının onarımları da tamamlandığında, Ceyhan’a bu bölgeden 1 milyon varilin üzerinde petrol sevkiyatı gerçekleşecektir.

Fakat tüm bu yaklaşımların yanı sıra, Türkiye’nin bölgede petrol üretim alanında da var olmasının zamanı gelmiştir!

Yeni Türkiye’nin bu alandaki adımları da uluslar arası arenada ses getirecek hamlelerinden olacaktır!

Yazar