Bir ülkenin farklı amaçlar için kullanabileceği petrol ve doğalgaz alanında faaliyet gösteren, uluslararası arenada iş alabilecek ve aldığı işi başarı ile ifa edebilecek kurumlara sahip olması çok önemlidir.
Hatta öyle ki, petrol ve doğalgaz kaynakları açısından zengin olan birçok ülkede, bir petrol şirketi ile var olmak, bir büyükelçilik ile var olmaktan daha etkili ve yerindedir.
Neden mi?
Çünkü dünya üzerindeki petrol ve doğalgaz zengini ülkelerin çoğunda;
- Kurumsallaşmamış devlet sistemi,
- Kural dışı, gayri resmi ve esnek / hızlı karar alma ile yakalanabilecek fırsatlar ve imkanlar,
- Petrol ve/veya doğalgaz ihracatına bağlı ekonomi,
- Doğal olarak, bu ihracata bağlı siyasi hedefler ve politikalar bulunmaktadır.
Yani böylesi bir ülkede vize verme, resepsiyon tertipleme, gelen küçük çaplı (çoğu gıda veya inşaat sektöründen) yatırımcılara yol gösterme dışında bir işlevi bulunmayan büyükelçiliklere nazaran,
- Ülkenin can damarı olan petrol ve doğalgaz alanında faaliyet gösteren,
- Bu sayede ülkenin siyasetine, ekonomisine, askeri stratejilerine kadar geniş bir alandaki tüm gelişmelere yön veren enerji alanındaki her hamleyi takip eden,
- Bu hamlelere işin içinde olması hasebiyle yön vermeye çalışabilen,
- Farklı gayri resmi pazarlık ve müzakerelere girebilen,
- En zor ve riskli lokasyonlarda dahi varlık gösterebilen,
- Bu varlığı gösterirken, sosyal yardımlaşma ve güvenlik gerekçeleri adı altında her türlü istihbarat ve misyonerlik faaliyetlerini yürütebilen,
- Toplumsal sinir uçları ile sürekli temasta kalabilen,
- Tüm bunları yaparken de sürekli ticari bir kılıf bulabilen,
- Ayrıca girdiği her alanda büyük karlar elde edebilen,
- Bağlı bulunduğu devlet tarafından görevlendirilecek her özel nitelikli personeli danışman kimliği ile rahatlıkla istihdam edebilen,
- Ülkenin ilgili bölgedeki hedefleri için kolaylıkla örtülü bütçeler ayırabilen,
- Aynı koşullarda faaliyet gösteren rakipleri ile aynı şartlarda mücadele edebilen
petrol ve doğalgaz alanında faaliyet gösteren güçlü kurumlara sahip olmak bir devlet için çok önemlidir.
Özellikle bu devlet; cihanşumul hedefleri olan, medeniyet coğrafyasında etkin olmak isteyen ve neredeyse bütün medeniyet coğrafyası petrol ve doğalgaz zengini ülkelerden oluşan Türkiye ise konu çok daha önemli bir noktaya gelmektedir.
Kısacası Türkiye’nin medeniyet coğrafyasında etkin olmasının anahtarı enerjidir. Ve bunun için ihtiyacı olan; kendisini uluslararası arenada temsil edebilecek (kamu/özel) güçlü kurumlara sahip olmaktır.
Aksi halde Suudi Arabistan’a, Katar’a, Kuveyt’e, Türkmenistan’a, Kazakistan’a ve diğer ilgili kardeş ülkelere yapılan üst düzey resmi ziyaretlerde petrol ve doğalgaz şirketleri yerine inşaat şirketleri götürmek ve takdim etmek etki alanını genişletmeyecek ve ülkenin enerji alanındaki bağımlılığına bir çözüm üretmeyecektir.
Küresel alanda etkili olan bütün büyük devletler, ilgili coğrafyalarda öncelikle petrol ve doğalgaz alanında faaliyet gösteren kurumları ile varlık göstermekte ve dengeleri lehlerine yönlendirebilmektedirler. Hatta bu kapsamda bölgesel olarak istedikleri algıyı da oluşturabilmektedirler.
Tüm bunların yanı sıra da yerine göre ülke politikaları ile çelişen ticari hamlelerin dahi içerisinde yer alarak, daha farklı bir hareket kabiliyeti dahi kazanabilmektedirler.
Şöyle ki,
- bir ABD’li şirketin ya da Avrupa’lı şirketin Rusya’da gaz üretmesi,
- bir Rus şirketin AB’nin enerji çeşitliliğine katkı sağlayacak projelerde yer alması,
- ülkenin sözde savaş halinde olduğu terörist gruplar ile yine aynı ülkenin petrol şirketlerinin ticaret yapıyor olması gibi örnekler çelişkinin ardındaki farklı hesapların varlığını göstermektedir.
Bahsi geçen ticari hamlelerin çoğunluğunun ekonomik olmasının yanı sıra, ilgili ülke bu tarz şirketleri ile yerine göre düşmanının dahi hamlelerini daha iyi analiz etme ve rakipleri arasında da varlık gösterme şansı elde edebilmiştir.
Hatta öyle ki, ilgili petrol şirketlerinin hamle ve söylemleri ile ilgili ülkeler hiç bir siyasi manevra yapmadan, algı yönetimi ve çift taraflı stratejiler gerçekleştirebilmiştir.
Güncel bir gelişme olarak; Rus Rosneft’in Kuzey Irak’taki yatırım planları ile ilgili açıklamalarının, sanki referanduma Rusya destek veriyormuş gibi algılanmasına sebebiyet vermesi de bahsedilen örneklerden bir tanesidir.
Bunlar gibi Türkiye de; Kuzey Irak’ta, Kuzey Suriye’de, Arakan’da, Suudi Arabistan’da, Mısır’da, İsrail’de, İran’da, Rusya’da, ABD’de, Kuzey Denizi’nde gerçekten etkin olarak petrol ve doğalgaz sektöründe faaliyet gösteren kurumlara sahip olsaydı muhakkak ki dengeleri lehine çevirebilmek için çok daha farklı yeni imkanlar elde edebilecekti!
Buradan da anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin de artık geç bırakıldığı petrol ve doğalgaz alanında güçlü kurumlara sahip olabilmek için büyük adımlar atmasının zamanı çoktan gelmiştir.
Aksi halde yapılan birçok hamle sürekli kısır kalmaya devam edecektir.