Deyrizor & Petrol Savaşı İddiaları

DEYRİZOR & PETROL SAVAŞI İDDİALARI

Oğzuhan AKYENER, TESPAM BAŞKANI

Suriye’de uluslar arası güçlerin ve farklı terörist örgütlerin de müdahil olduğu iç savaş birçok şehirde bütün yoğunluğu ile devam etmektedir. Esad rejimi güçlerinin uzun süredir Daeş ile devam eden çatışmalarda üstünlük sağlaması neticesinde Deyrizor şehri, devam eden askeri güç mücadelesinden de öte, sahip olduğu enerji kaynakları ile gündeme taşınmaktadır.

Bu kapsamda;

  • Deyrizor’un bölgedeki en zengin petrol yataklarına sahip olduğu,
  • Bu bölge üzerinde ABD ile Rusya arasında herhangi bir anlaşma olmadığı,
  • Bu sebeple ABD’nin Rusya destekli Esad güçlerinin bölgeyi kontrol almasına izin vermeyeceği,
  • Çünkü oradaki petrol kaynaklarını kendisi için istediği,
  • Oradaki petrol için PYD/YPG’li teröristlerin de ABD tarafından harekete geçirileceği,
  • ABD ile Rusya’nın da bu bölgedeki kaynakları ele geçirebilmek için birbirleri ile mücadeleye gireceği gibi hususlardan bahsedilmektedir.

Peki bahsi geçen bu yaklaşımlar, özellikle enerji açısından yorumlandığında ne kadar tutarlıdır?

Öncelikle Suriye’deki farklı grupların hakimiyet kurduğu alanları gösteren ve 6 Eylül 2017 tarihinde güncellenmiş olan harita1 incelendiğinde;

 

Harita 1: Suriye’deki Güç Sahibi Gruplar (Kaynak: http://www.aljazeera.com)

  • Deyrizor şehrini Batıdan yaklaşan Esad rejimi güçlerinin ele geçirmek üzere olduğu,
  • Özellikle ABD destekli terörist YPG/PYD güçlerinin ise bölgeye uzak olduğu,
  • Daeş hatlarının yarıldığı,
  • Bununla da birlikte Deyrizor şehri ele geçirilse dahi henüz tüm bölgede hakimiyet sağlanmış olunduğu anlamının çıkartılamayacağı anlaşılmaktadır.

Deyrizor şehrinde bahsi geçen enerji kaynakları google earth isimli program kullanılarak hazırlanan harita üzerinden (Doğudan – Batıya doğru) incelendiğinde ise (TESPAM sitesinden de temin edilebilecek olan “BİZİM HALEP: ENERJİ HAREKATI” isimli kitapta da bulabileceğiniz üzere),

 

Harita 2: Deyrizor Civarı Petrol & Gaz Sahaları (Kaynak: TESPAM)

  • Atilla sahasında yaklaşık 140 milyon varil petrol,
  • İsbah sahasında yaklaşık 270 milyon varil petrol,
  • Cafra sahasında yaklaşık 130 milyon varil petrol,
  • El Tabiye sahasında yaklaşık 200 milyon varil petrol eşdeğeri gaz,
  • El Nisah sahasında yaklaşık 15 milyon varil petrol,
  • El Mahaş sahasında yaklaşık 55 milyon varil petrol,
  • Eşşola sahasında yaklaşık 40 milyon varil petrol,
  • El Mazra sahasında yaklaşık 50 milyon varil petrol,
  • Doğu Karrata sahasında ise yaklaşık 70 milyon varil petrollük tahmini üretilebilir kaynak bulunduğu tahmin edilmektedir.

Yani toplamda Deyrizor şehri civarında 1 milyon varile yakın petrol rezervi olduğu tahmin edilmektedir.

Bunun yanı sıra, bu sahaların hepsi eski sahalar olup, çoğunun yüzey tesisleri işlevini yitirmiştir. Yani düzgün bir üretim elde edebilmek için yatırım yapılarak, öncelikle yüzey tesislerinin yenilenmesi gerekmektedir. Ayrıca, mevcut kaynakların çoğunluğu da üretimi zor olan, ağır ve yüksek sülfürlü petrolden müteşekkildir. Bu da güvenlik gereksinimleri bir kenara, mevcut petrol fiyatları dikkate alındığında dahi yatırım için çok da cazip projeler olmayabileceğini göstermektedir. Ayrıca ağır, akışkanlığı az ve sülfür oranı yüksek olan petrolün üretimi için de teknolojik gereksinimlere ihtiyaç duyulamaktadır. Bu ihtiyacın da ilgili koşullarda temin edilmesinin zor olduğu düşünüldüğünde, ortaya çıkan tablo daha da karamsardır.

Yine de Daeş’in ilgili sahalardan her türlü olumsuzluğa ve teknik kısıtlara rağmen, imkanlar dahilinde az da olsa üretime devam ettiği ve bu üretimini, PYD/YPG ile anlaşmalı olarak!, Kuzey Irak! üzerinden kayıt dışı olarak tabir edilecek şekilde, özellikle bazı İsrail’li tüccarlara çok uygun fiyatlar ile sattığı bilinmektedir. Diğer bir ifade ile Daeş ilgili sahalardan ürettiği petrolü PYD/YPG’ye silah ve mühimmat karşılığı satmaktadır. Diğer terörist yapılanma olan PYD/YPG de, ABD’den aldığı silahlar ile takas ederek temin ettiği bu hacmi, kendi üretimlerine ekleyerek, Barzani Yönetimine çok uygun fiyatlardan satmaktadır. Barzani yönetiminin elinde ise bu sayede günlük 70 000 varilden fazla olduğu düşünülen kayıt dışı bir hacim oluşmaktadır.

Tüm bunların yanı sıra, aşağıdaki haritada, Türkiye’nin misak-ı milli sınırları içerisinde yer alan Halep Vilayeti’nin sınırları gösterilmektedir. Haritadan da anlaşılacağı üzere, Deyrizor bölgesindeki önemli sahaların çoğunluğu bu sınırlar içerisinde kalmaktadır.

 

Harita 3: Mısak-ı Milli Sınırları İçerisindeki Halep Vilayeti (Kaynak: Oakyener, BİZİM HALEP: ENERJİ HAREKATI)

Yani bahsi geçen iddialara ve denklemlere bir de Türkiye’nin bölgesel hakları nazarından yaklaşmak önemlidir.

Yeniden yukarıdaki iddialara dönüldüğünde;

  • Deyrizor petrol ve gaz potansiyeli açısından önemli sayılabilecektir. Fakat hayati derecede algılanılabilecek ya da küresel çatışmaları körükleyecek bir ehemmiyeti bulunmamaktadır.
  • İlgili sahaların hepsi şehir merkezinde değil, Deyrizor’un etrafındadır. Hatta bölgedeki diğer bazı şehirlere daha yakındır.
  • ABD’nin sadece bu kadarlık bir kaynak için Rusya ile çatışmaya gireceği, savaş ve mücadele başlatacağı da bu sebeple tutarlı değildir.
  • Ayrıca şehri Esad rejim güçleri alacak gibi görülmektedir.
  • Halen her türlü çatışmaya rağmen, PYD/YPG’nin hüküm sürdüğü alanlarda ABD’li şirketlerin de, Rus şirketlerin de petrol üretimi yaptıkları, bu üretimleri de Kuzey Irak üzerinden sattıkları gerçeği dikkate alınırsa, söylemler ne olursa olsun, kar konusunda düşmanlar arasında dahi bir ittifak olabildiği görülmektedir.
  • Yani Deyrizor civarındaki gerçek anlamda üretilebilmek için yatırım isteyen ve kalitesiz petrol ihtiva eden kaynaklar için bu iki ülkenin çatışacağı beklentisi gerçekçi değildir.
  • Muhtemelen de bu bölge Esad güçlerinin elinde kalacak gibi görülmektedir.
  • Harita 1’de gösterilen Daeş’in kontrolündeki gri renkli alanın ise, Kuzey Suriye’deki Kürt koridoru oluşumuna destek vermesi ve Kuzey Irak’taki referandum sürecine karşı çıkmaması karşılığında, Rusya’nın desteklediği Esad rejimi güçlerine bırakılma ihtimali de ağır basmaktadır.

Sonuç olarak kurgulanan denklemde yalnız bırakılmaya çalışılan Türkiye’nin dikkatli adımlar atarak, bölgesel çıkarlarını koruyabilmek için her fırsatı değerlendirmesi ve etkin güçler arasındaki anlaşmazlıklardan faydalanmayı bilmesi gereklidir.

 

Yazar