Körfez Ülkeleri Ziyareti & Katar 2

Katar Krizinin ana sebebinin enerji olmadığı, hatta bu konunun İsrail’in iddia edildiği seviyelere erişemeyen ihracat potansiyeli ile de alakasızlığı anlatıldıktan sonra; Katar –  Türkiye ve enerji alanında birkaç yaklaşımda bulunmak faydalı olabilecektir.

Sn. Cumhurbaşkanı’nın öncülüğünde, zulmün ve yeni kaosların önünü alabilmek için, ciddi riskleri göze alıp, Katar Krizinde öne atılan Türkiye’nin Katar’lı yetkililere enerji alanında bir sorusu ve biri bu soru ile bağlantılı olarak da iki adet de talebi olabilecektir. Bu soru ve talepleri incelediğimizde:

***

Niçin bize rağmen Güney Kıbrıs’taki arama ruhsatında yer aldınız ve almaya devam ediyorsunuz?

Aslında Sn. Cumhurbaşkanımız, bu soruyu Exxon’un eski Ceo’su Tillerson da dahil olmak üzere, Türkiye’de faaliyet gösteren TOTAL ve ENİ gibi birçok şirkete de hitaben, 22. Dünya Petrol Kongresi’nde sormuştu. Sn. Cumhurbaşkanı’nın konuşmalarında vurguladığı hususların kendilerini de kapsadığının hatırlatılması üzerine Katar Petroleum yetkilileri, TESPAM yetkililerine cevaben: Katar’ın bu konuya siyasi yaklaşmadığı, ortakları olan TOTAL’in öncülüğünde ticari olarak ilgili ruhsatlardan pay aldıkları, Türk yetkililerin resmi talepleri neticesinde, ilgili paylarından dahi feragat edebilecekleri hususunda görüş bildirmişlerdi.

O zaman tam da bu hususta bu sorunun aksiyonu olarak, Türkiye Katar’dan Güney Kıbrıs ile anlaştıkları, ilgili ruhsat alanından çıkmalarını talep ederek, şayet bölge ile bu kadar ilgileniyorlarsa, Türk deniz alanlarında ortak aramacılık çalışmaları yapabileceklerini iletebilecektir.

İkinci talebe baktığımızda ise;

“Ülkenin en büyük gaz sahası olan North Field Sahasından gelen üretimi LNG’ye çevirmek için 14 adet LNG ünitesi bulunmaktadır. Bunun 7 tanesini Qatargas (Qatar Petroleum + Exxon + Shell + Mitsui + Marubeni + Conocophilips) , diğer 7 tanesini de RasGas (Qatar Petroleum + Exxon) işletmektedir.  Ülkedeki gazdan sıvı yakıtlar üreten GTL tesisini ise Qatar Petroleum ile Shell işletmektedir. Ayrıca ülkede Exxon, Occidental, Nippon, Maersk, Shell, Total, Sasol gibi arama, üretim, alanlarında da faaliyet gösteren yabancı şirketler bulunmaktadır.” (Kaynak: KATAR KRİZİ & ENERJİ, Oakyener, TESPAM)

Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere, Katar’ın LNG üretiminden, ihracatına, petrol ve doğalgaz aramacılığından, gazın sıvılaştırılmasına kadar birçok alanda Batılı şirketler ortak olarak faaliyet göstermektedir. Bu şirketlerin bir çoğunun bağlı oldukları devletler Katar’ı terörizme destek veren ülke olarak şuçlamışlardır. Fakat ilgili şirketlerin hepsi problem yaşamadan Katar’daki varlıklarını sürdürmeye devam etmektedirler.

Tam da bu noktada Türkiye’ de ilgili sahalardan, üretimlerden, şirketlerden parası karşılığında hisse almayı niçin talep edemeyecektir? Ki, Türkiye’nin bu alandaki yatırımları, mevcut ticaretin de daha güvenli olacağı anlamını taşımıyacak mıdır? Belki diğer yabancı şirketler ile imzalanan ortaklık anlaşmalarına müdehale etmek mümkün değildir. Fakat Qatar Petroleum’un hisselerinden bir kısmını almak mümkün görülebilmektedir.

Unutulmamalıdır ki, böyle bir hamle, Katar’ın ülkesi için en önemli varlık olan milli enerji kaynakları üzerindeki hakimiyetini de arttıracaktır. Çünkü ilgili kaynaklar üzerinde söz sahibi olan o kadar yabancı şirketin karşısında, yanında olacak bir dostu da denkleme müdahil olacaktır.

Bu konulara ticaretten ziyade, emanet ve insanlık nazarı ile yaklaşan Türkiye için de yeni bir tecrübe ve atılım alanı teşkil edilebilecektir.

Bu sebeplerle, bu husustaki bir talep, düşündürücü, etkili ve yerinde olabilecektir.

Türkiye’nin niyetlendiği cihanşümul hedeflerinde, medeniyet coğrafyasının anahtarı olan enerji alanında bu tarz hamleler ile etkinlik alanını genişletmeye, tecrübesini ve finansal imkanlarını arttırmaya, adımlarını sürekli öteye taşımaya çok ihtiyacı bulunmaktadır.

Belki bu adımlardan sonra, yeni yüzer LNG istasyonları kurulması ile farklı piyasalara satışlar yapılması, dünyanın farklı yerlerindeki yeni arama – üretim projelerinde ortaklıklar yapılması gibi farklı opsiyonlar da gündeme getirilebilecektir.

Fakat Katar – Türkiye ve Enerji kelimeleri bir arada düşünüldüğünde, yukarıdaki soruyu ve talepleri de dikkate alabilmek önemlidir.

Yazar