Yemen İç Savaşi Ve Ortadoğu

Fatma Cengiz

Diplomasi ve Siyaset Koordinatörlüğü

Körfez ülkelerinden biri olan Yemen’de dünyanın görebileceği en büyük insanlık krizlerinden biri yaşanmaktadır.2015 yılından itibaren başlayan Batı ülkeleri destekli Körfez ülkeleri ve Merkez Hükûmet ile İran destekli Husiler arasında çıkan iç savaş sebebiyle  yaklaşık  olarak 4 milyon insan yerinden oldu ve de 100.000 insandan fazlası savaş sırasında hayatını kaybetti.[1] Savaş nedeniyle uygulanan ablukalar ve şehirlerde süren saldırılar nedeniyle 24 milyon insan yardıma muhtaç ve bunların 11 milyonu çocuklardan oluşmaktadır.[2] Halk, açlık ile mücadele ederken temel ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldi ve temel hijyen ve sağlık ihtiyaçları da karşılanamadığı için Kolera gibi salgın hastalıklar ve 2019 da Covid-19 salgını ile mücadele etmek zorunda kaldı.[3] Alt yapı ve de şehir yapılanmaları tamamen çöken ülkede tam bir insanlık dramı hâkim. Peki dünyanın gözü önünde yaşanan bu insanlık dramına neden olan Yemen iç savaşı neden başladı ve nasıl bu duruma kadar ulaştı?

Yemen, Umman denizi, Kızıldeniz ve Aden körfezine kıyısı olan, Suudi Arabistan’ın güneyinde, Umman’ın batısında yer alan bir Ortadoğu ülkesidir. Ülke nüfusunun çoğunluğunu Araplardan oluşturmaktadır. Geriye kalan azınlık kısmını ise Osmanlı döneminde yerleşmiş olan Türkler ayrıca Arap kökenli  Endonezya, Malezya, Singapurlular ve Yahudiler oluşturmaktadır. Arap nüfusunun yüzde ellisinden fazlasını Sünniler oluştururken yüzde kırk civarını ise Şii Araplar (Zeydi tarikatına bağlı) oluşturmaktadır. Ayrıca azınlık sayılabilecek bir oranda Hıristiyan ve yukarıda belirttiğimiz gibi Yahudi bir nüfus da mevcuttur.[4]

Yemen’in jeopolitik konumuna baktığımız zaman şu anki iç savaş durumuna neden olan tüm Körfez ülkeleri ve hatta Körfez dışındaki Afrika, Avrupa ve de Asya ülkeleri için bir sorun teşkil ettiği hakkında fikir sahibi oluyoruz. Yemen halkını oluşturan demografik özelliklere baktığımız zaman ise iç savaşta oluşan bloklaşmayı hangi durumların etkilediğini de tahmin etmek mümkün oluyor.

2015 yılında Suudi Arabistan önderliğinde, Batı destekli Körfez ülkelerinde meydana gelen koalisyon güçlerinin müdahalesi ile uluslararası arenaya taşınan Yemen iç savaşı, bugün hem sınırdaş Körfez ülkeleri için hem de bulunduğu stratejik konum sebebiyle doğu Afrika ülkeleri, Asya ülkeleri ve Avrupa-Afrika ile olan ticari ve askeri ilişkileri, Avrupa ve körfez ülkeleri için ise  enerji ticareti ve ekonomik ve askeri projeleri için hâlâ tehlike arz etmektedir. Ülke içinde birden fazla etnik ve ideolojik bölünme sebebiyle ortak bir merkez oluşturulamaması ile birlikte ayrıca bölgesel güçlerin kendi çıkarlarını koruma ve de üstünlük pozisyonunu elde etmek amacıyla lokal grupları desteklemesi sebebiyle Yemen iç savaşı  tam bir vekalet savaşına dönüştü demek daha doğru olur.  Bir yandan Şii ekseni içinde hesapladığı Husi hareketine verdiği destekle İran, stratejik olarak bu bölgede enerji transit yolları üzerinde tam hakimiyet kurmaya çalışırken diğer yandan Suudi Arabistan (SA) petrol ticaret yollarını güven altına alma, yanı başında olası ikinci bir Şii devletini engelleme ayrıca ayrılıkçı radikalist örgütlerle sınır güvenliğini tehlikeden korumak için Batıdan destekle Merkez Hükûmetine hava harekatları ile destek vermektedir. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ise Batı ile yumuşattığı ilişkilerle birlikte diğer Körfez ülkelerinin başarısızlıklarına karşın bölgede alternatif bir stratejik partner olabileceği potansiyelini desteklercesine Güney Yemen’de ayrılıkçı gruplara destek vermeye devam etmekte ayrıca Doğu Afrika ülkeler ile stratejik ve ticari ilişkiler geliştirerek, özellikle Aden ve de Babül-Mendeb boğazında mutlak hâkimiyet için fırsat kollamaya devam etmektedir. Ayrıca Mısır’ın ticari ve stratejik güvenliği ve Süveyş kanalının güvenliği hâlâ Yemen’deki politik ve askeri istikrara bağlıdır ki, bu ayrıca hem Mısır hem İsrail için çok önemli bir noktadır. Küresel anlamda Çin için önemli bir noktada bulunan Yemen, Çin’in yeni “İpek Yolu” Projesinin tam olarak merkezinde konumlanmakta ve de küresel güçler için stratejik bakımdan çok önemli pozisyonda yerini almaktadır. Bu nedenle âdeta bir Vietnam çıkmazına dönen Yemen savaşı sadece bir ülkenin iç savaşı olmamakla birlikte küresel güçler için ticari ve ekonomik anlamda başlı başına bir sorun teşkil etmektedir.

Yemen iç savaşındaki aktörlere daha yakından bakacak olursak, en önemli taraflardan biri olan Husiler İran’ın vekalet savaşlarındaki en önemli uzantılarından biri olarak görülmektedir. Özellikle Suudi Arabistan petrol sahasına ve petrol tesislerine saldırılarının Husilerden ziyade bizzat İran desteği ile ve İran’ın direktifleri gerçekleştiğine dair uluslararası kamuoyunun ve Batının hiçbir şüphesi yoktur. Her ne kadar İran bu düşüncelere karşı çıksa da zaten asimetrik savaşlarda Husilerin deneyiminin ve kullanılan teçhizat ve silah kaynağının İran tecrübeleri ve savaş taktikleri ile birebir örtüşmektedir. Aslında Husiler’in Şii ideolojileri ile İran Şii ideolojisinden  farklıdır. Husi hareketinin temelini oluşturan Zeydiler aslında Osmanlı İmparatorluğu zamanında Yemen politik sahnesinde sıkça yer almışlardır .Osmanlı’nın çöküşü ile birlikte belli bir süre Kuzey Yemen’i monarşik bir krallık olarak yönettikten sonra Mısır’ın desteği ile milliyetçi bir Arap cumhuriyeti kurulmuş ve bu süre zarfında da Suudi Arabistan ile ortaklaşa hareket ederek Sovyetlerin ve Mısır’ın desteği ile kurulmuş resmi hükûmete karşı ayaklanmaları desteklemiştir. Mısır ve Suudi Arabistan arasında sorunlar çözülünce cumhuriyetçi hükûmet bir süreliğine bu savaşta galip gelmiştir.

1978 yılındaki cumhuriyetin generallerinden Ali Abdullah Salih  Kuzey Yemen Hükûmetinin  başına geçti ve 1990 yılında Güney Yemen’de Sovyet desteği ile kurulan Yemen Halk Cumhuriyeti’nin (Arapdünyasında kurulan ilk ve tek sosyalist devlettir) zayıflaması ile iki ülke birleşmiştir ve Salih, Yemen’in ilk başkanı olmuştur. Bu süre zarfında Zeydiler, Salih Hükûmetini yolsuzluk ve yetkilerini kötüye kullanmakla suçlayarak tekrar bir muhalefet hareketi olarak Hüseyin El-husi önderliğinde, Husi hareketini başlattılar. Bu hareketin radikalleşmesi ve dönüm noktası 2003 yılında Amerika’nın Irak işgalidir. Hizbullah’ın Lübnan politikalarını örnek alan ve de askeri destek alan Husiler kendilerini “Ensar Allah” olarak adlandırmaya başladı. Özellikle Salih Hükûmetinin 2000 yılında Aden körfezinde Amerikan askerlerine yapılan El Kaide saldırısı sonucu Amerika Birleşik Devletleri ile yakınlaşması ve askeri/ekonomik destek almaya başlaması sebebiyle[5] Husiler için Amerika Birleşik Devletleri ile birlikte Salih Hükûmeti de artık devrilmesi gereken bir hedefti. 2004 yılında Husi hareketi lideri Hüseyin El-Husi öldürüldü. Saada eyaletinde Salih ve de Suudi Arabistan Hükûmeti, Husi isyanını bastırmaya çalıştı fakat başarısız oldu. 2004-2010 yılları arasında sürekli şekilde hükümete karşı bir ayaklanma ve isyan politikası izleyen Husiler 2010 yılında ateşkes imzaladı fakat 2011 yılında Arap Baharının yemen ulaşması ile Salih Hükûmetine karşı ayaklanmalarda yer aldı.

Suudi Arabistan için Yemen hem stratejik hem de politik güvenlik acısından çok önemli bir konumdadır. hem 2015 yılında Birleşmiş Milletler’in müdahale kararı ile başlattığı “Kararlılık Operasyonu” öncesi hem de operasyon sonrası Yemen  iç savaşı diş politikasını belirleyen en önemli noktalardan biri olmuştur. Suudi Arabistan için Yemen hem Kızıldeniz’deki yatırım projeleri için hem Doğu Afrika ile ticaret güvenliğinin sağlanması hem de Aden körfezi ve de Babül-Mendep boğazının güvenliği ve de sınır ülkesi Yemen’de bir Şii hükûmeti ya da Suudi Arabistan’a muhalefet bir hükûmet ya da siyasi bir ideolojinin burada güç kazanmasının engellenmesi başlıca konuların başında gelmektedir. 2012 yılında Salih Hükûmeti yerine alternatif olarak düşündükleri Abdurrabu Mansur El Hadi başa geçtikten sonra federal hükümet kurma çalışmaları başlamıştı. Fakat bununla alakalı ulusal ya da uluslararası girişimler sonuçsuz kaldı. Eski başkan Salih‘in hükümetinde başkan yardımcılığı yapmış olan Hadi, Salih’in siyasi hayati boyunca ona sadık bir politikacı olmuş ve de bakan yardımcılığı görevi yapmıştı. Fakat istenen istikrar bir türlü sağlanamadı.

Yemen iç savaşı, uzadıkça belli ideolojiler üzerinde bloklaşmadan ziyade taktik savaşlarına dönmeye başladı. 2011-2015 arasında Yemen iç savaşında roller değişti. Salih yine saf değiştirerek Suudi Arabistan destekli Hadi hükümetine karşı Husi’lerle hareket etmeye başladı. Bu süre zarfında Husiler’in güçlenmesi ve de Hadi hükümetinin çağrısı ile 2015 yılında 6 ay süreceği planlanan Suudi Arabistan öncülüğündeki  ve diğer Körfez Ülkelerinin katılması ile oluşturulan Koalisyonun planlanan operasyonu da başladı. Bu operasyon sonrasında Husiler, Saana’nın kontrolünü ele geçirmiş ve Aden’e doğru ilerlemekteydi. Husiler ve İran tam olarak ayni Şii mezhebinden olmasalar bile ortak jeopolitik çıkarlarda ve de ortak düşmana karşı (Körfez bölgesinde Suudi Arabistan ve de ABD hegemonyası) daha fazla stratejik ortaklık geliştirmeye başladı.

Uluslararası müdahale başladıktan sonra 6 hafta içinde biteceği planlanan operasyon 6 yıldır hâlâ sürüyor. Müdahale ile birlikte hem iç savaş daha çok aktörlü ve de içinden çıkılması zor bir bataklığa dönerken savaşın insani kriz derinliği daha da arttı. Körfez ülkeleri Husiler’e karşı üstünlük sağlayamazken ayrıca bu kargaşadan yararlanmaya çalışan DAEŞ ve El Kaide gibi örgütler ülkede toprak kontörlü sağlamaya başladı. Bu süre zarfında Suudi Arabistan’ın politikaları karşısında Doğu Afrika’daki politik rakibi olan Birleşik Arap Emirlikleri odağını Güney Yemen’e vererek özellikle Aden körfezi ve Al-mahra bölgesinde nüfuzunu ve etkinliğini koruyabilmek adına güney geçiş konseyini desteklemeye ve de politik oyun kuruculuğunu bu bölgede güçlendirmeye çalışıyor. Aslında buradaki can alıcı noktalardan biri de 2019 yılında Hadi Hükûmetinin Çin ile ticari anlaşmalar çerçevesinde ön mutabakat imzalamasına rağmen BAE’nin  bunu engelleme çalışmaları ve de Yemen limanlarını kontrol altında tutarak ticareti kendi ülkesi kontrolünde şekillendirmek istemesidir. BAE’nin İran’ın Hürmüz boğazı baskılarından kurtulmak amacıyla oluşturduğu Füceyre limanı ve yatırımları ile birlikte Yemen’in körfez limanları ve bunları kontrol etmek hem Doğu Afrika stratejik planları  hem de enerji ticareti acısından BAE için kolay vazgeçilemeyecek bir şanstır. Bu sebeple Güney Yemen’in kimin kontrolünde olacağı çok önemlidir. İkinci bir hamle olarak Salih yanlılarına silahlı destek sağlayıp Hadi Hükûmetinin etki alanını kısıtlamaya çalışmıştır. Çünkü  Hadi ye politik korumayı sağlayan Suudi Arabistandır. Ve de Hadi’nin SA çıkarlarına ters bir adım atmayacağı kesindir ki bu Al- Mahra projesinde karşımıza çıkmaktadır.

Güney bölgesi şu anda Hadi hükûmeti, Güney Geçiş Konseyi ve de eski başkan Salih yanlıları yeğeni Tarık Abdullah Salih komutasındaki askeri grupların güç savaşlarının sahne aldığı bir bölge konumundadır. Ayrıca Islah partisi de (Müslüman kardeşlerin bir uzantısı olarak kabul ediliyor) yine bu bölgede faal olan gruplardan ve de Selefi hareketin oluşturduğu Devler Tugayı başka bir isyancı grup olarak karşımıza çıkıyor.

Bu isyancı grupların her biri Kızıldeniz boyunca ya da stratejik önemi olan Aden şehri ve de körfez hattı boyunca sürekli şekilde üstünlük mücadelesi vermeye çalışıyorlar. Savaş uzadıkça daha fazla ayrılıkçı ya da farklı ideolojilerdeki gruplar ortaya çıkarken Yemen’in kısıtlı kaynakları üzerinden savaşlar daha da sıklaşmaya başlıyor. Buna en yakın örnek Husiler’in petrol zengini bölge Marib’e yaptıkları saldırı ve petrol kaynaklarını kontrol etmek istemelerini gösterebiliriz[6]. Bu saldırılar ve ülke ekonomisi üzerindeki çete savaşları ilerleyen zamanlarda daha da artacağı beklenen bir sonuç.

Yemen hem küresel güçler için jeopolitik anlamda çok önemli bir noktada hem de politik olarak İran ve Suudi Arabistan rekabetçi ortamında çok kilit bir pozisyondadır. Yemen, Çin için “One Belt One Road” (Bir Kuşak Bir Yol) stratejisinin  en önemli noktalarından biri hem Kızıldeniz’in güvenliği hem de Afrika boynuzunun ticaret damarlarının geçtiği yerde konumlanmaktadır. İran’ın Hürmüz boğazı ile birlikte Babül-mandep Boğazı enerji ticaretinin nabzını tutmaya hâlâ devam ederken bir yandan SA’nın Kızıldeniz projeleri, Neom şehri projesi ve de birçok yatırım stratejileri Yemen limanları ve Kızıldenizin stratejik güvenliği ile alakalı tüm yatırım politikaların birincil çarpanı yine Yemen ve stratejik güvenliğidir. Ayrıca SA’ı İran’ın Hürmüz boğazı baskısından kurtaracak Al-mahra petrol boruları projesi yine Yemen topraklarında planlanmış ve projelendirilmiştir. BAE için hem Doğu Afrika ticaretini geliştirme/kontrol etme ve de enerji transferi/ticari yatırım projeleri için (string of ports strategy ve Dubai World için ticari projeler gibi) Yemen en önemli stratejik noktalardan biridir. Umman, Kuveyt, Bahreyn, Mısır ve de Doğu Afrika ülkeleri, Sudan, Somali, Somaliland ve Eritre, Etiyopya içinde ayrıca stratejik önem taşımaktadır. ABD ve de Batı özellikle Asya ticareti ve Küresel güçlerin buradaki ticari faaliyetleri sebebiyle SA üzerinden kontrol sağlamaya ve partneri ile ortak bir strateji geliştirmeye çalışmaktadır. ABD, Biden Yönetimi ile birlikte Yemen de insani krizin yarattığı küresel baskı sebebiyle (buna silah desteğinin farklı çetelerin eline geçtiği bilgilerinin yayıldığını da katarsak) silah desteğini keserek diplomasi ile sorunun çözüme kavuşturulacağını ve bu yönde destekleyeceğini duyursa bile, bu konuda şimdiye dek somut bir adım atılmamıştır. İç savaşın uzaması hem bu savaşın insani dram boyutunu daha kötüleştirmekte hem de insanlar açlık, kıtlık ve de temel ihtiyaçlarından yoksun bir şekilde hayatta kalmaya çalışmaktadır. Küresel ve bölgesel  güçlerin bu kadar çıkar çatışması yaşadığı bir noktada Yemen iç savaşı çok umutlandırıcı bir tablo sergileyememektedir.

 

[1]https://www.unocha.org/yemen

[2]https://www.unicef.org/emergencies/yemen-crisis

[3]https://www.icrc.org/en/where-we-work/middle-east/yemen/health-crisis-yemen

[4]https://worldpopulationreview.com/countries/yemen-population

[5]https://www.cfr.org/backgrounder/yemen-crisis

[6] https://www.middleeastmonitor.com/20210216-houthis-escalate-attacks-on-saudi-arabia-yemens-marib/

 

KAYNAKLAR

*https://www.csis.org/analysis/america-saudi-arabia-and-strategic-importance-yemen

*https://www.washingtonpost.com/world/interactive/2021/yemen-war-marib-houthis/

*https://arabcenterdc.org/resource/a-timeline-of-the-yemen-crisis-from-the-1990s-to-the-present/

*https://www.brookings.edu/blog/markaz/2017/12/18/who-are-the-houthis-and-why-are-we-at-war-with-them/

*https://www.cfr.org/global-conflict-tracker/conflict/war-yemen

*https://www.mei.edu/publications/strategic-maneuvering-gulf-states-amid-us-china-tensions

*https://blogs.lse.ac.uk/mec/2017/12/28/emiratis-omanis-saudis-the-rising-competition-for-yemens-al-mahra/

*https://nationalinterest.org/blog/middle-east-watch/saudi-arabia%E2%80%99s-war-yemen-about-oil-90736

*https://studies.aljazeera.net/en/analyses/escalation-war-and-peace-initiatives-yemen-dimensions-and-scenarios

*https://www.reuters.com/world/middle-east/who-is-fighting-yemens-war-2021-12-07/

*https://www.eni.com/en-IT/global-energy-scenarios/strait-hormuz.html

 

 

 

Yazar